nazenin elçi instagram / Tahir Elçi'nin karısı Türkan Elçi hukuk okumaya başladı - Son Dakika Flaş Haberler

Nazenin Elçi Instagram

nazenin elçi instagram

Gazete Emek- Öldürülmesinin üzerinden 3 yıl aşkın bir zaman geçen Diyarbakır Barosu’nun eski başkanı Tahir Elçi adına, bugün Diyarbakır’da “Tahir Elçi Vakfı” açıldı. Vakfın kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı Türkan Elçi, “Mazlumun yanındaki duruşumuzdan ödün vermeyeceğimizi bir kez daha dile getiriyoruz” dedi.

28 Kasım tarihinde Diyarbakır’ın Sur ilçesindeki Dört Ayaklı Minare önünde öldürülen Diyarbakır Barosu’nun eski başkanı Tahir Elçi adına bir vakıf kuruldu.

Tahir Elçi’nin eşi Türkan Elçi ve kızı Nazenin Elçi’nin kurucusu olduğu vakıf insan hakları ve hukuk alanında çalışmalar yapacak.

Diyarbakır’daki Tahir Elçi Vakfı’nın açılışına, Elçi’nin eşi Türkan Elçi’nin yanı sıra çok sayıda avukat, hak savunucusu ve Roboski Katliamı’nda yaşamını yitirenlerin aileleri katıldı.

Vakfın kuruluş amacını anlatan Tahir Elçi Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Türkan Elçi, şöyle konuştu:

“Tarihin farklı zamanlarında olduğu gibi son birkaç yıldır adını anmakta zorlandığımız hak ihlallerine, kent yıkımlarına, isimleri kayıtlara düşen düşmeyen ölümlere tanıklık ettik. Yaşanan bu vahim olaylardan ölünceye kadar beraberimizde taşıyacağımız bir acıya biz de tanık olduk. Her şeye rağmen biz yine de acısı mündemiç bir yüreği cesaretli kılmaya çalıştık. Öte yandan içimizdeki acının kine, nefrete dönüşmemesi aksine toplumun her kesimini birleştirici kucaklayıcı bir mecraya dönüşebilmesi için ailecek bir vakıf kurmayı kendimize amaç edindik.”

“Mazlumun yanındaki duruşumuzdan ödün vermeyeceğimizi bir kez daha dile getiriyoruz. Bizi duruşumuzda ısrarlı kılan Tahir’in haklının ve Kürt halkının yanında olma çabasındaki duruşudur. Sadece hakikatlerin savunulduğu, bağımsız bir duruş bizim için esastır. Birlikteliğin, hukukun, ahlakın, adaletin, erdemin, nezakettin dilini hakim kılmak ve bu dille her kesimden insana ulaşarak hoşgörü kültürünü güçlendirmek ve vicdanın, adaletin sesinden bir dünya yaratmak bizim yegane hedefimizdir.”

Kaynak: Gazete Karınca

“Bavo Ez bimrim”

Mevsim sonbahar, “yer bakır, gök bakır” sarıya çalıyor her yan, son çırpınışlarında yapraklar küçük bir esinti bahanesi uzaklığında duruyor dallarda&#;

Bir cumartesi sabahı; zaman, yaşam, doğa her şey Diyarbakır’a akıyordu, Diyarbakır ise hüzne&#; Sonra her şey, her duygu, Diyarbakır tepeden tırnağa Nazenin’in çığlığına büründü, sessizce&#; “Bavo Ez bimrim”

Gün boyunca, sonraki zamanlarda da her kesin kulağında Ahmet Kaya’nın melodisi çınlayıp durdu “Diyarbakır ortasında vurulmuş uzanırım/Ben bu kurşun sesini nerede olsa tanırım.”.

Dört Ayaklı Minare yaralıydı&#; Dudaklarında özgürlük şarkısını mırıldanarak, yaralarını sarmaya gitmişti Tahir.  Elçi’si olduğu özgürlüğün şarkısını mırıldanmaya başladığında kahpe zamanın karanlık yüzlülerinin bir tek kurşunuyla, Alan gibi yüzükoyun uzandı boylu boyunca Dört Ayaklı Minare’nin ayakları dibine, yaşama, bizlere sırtını dönerek&#;

Gez, arpacık ve tetik mesafesinde mekik dokuyordu yaşam, hemen oracıkta, Dört Ayaklı Minare’nin yanı başında ve haber spikerlerinin eşliğinde işlenen naklen bir cinayetti o sabah Diyarbakır, tepeden tırnağa&#;

Ve Tahir’di her yer&#; Giderken de tüm sevenlerinden daha acılı bir Diyarbakır bıraktı&#; Sıkça yaşanan matemlerden farklı olarak Vedat Aydın cenazesinde oluşan bir ruh emanet bırakarak&#;

Diyarbakır ki her gün cenaze kaldırmaya; ağlamaya alışık iken o gün bambaşka idi&#; Yüzbinlerce insan birbirinin gözlerine bakmadan acılarını paylaşıyor, ağlıyordu o pazar.

Şanlı, kalabalık ve her yiğit Kürd’ün yaşamayı hakkettiği uğurlamalardandı&#; Tüm Diyarbakır O’na vefa borcunu ödercesine orada olmayı seçmişti sessizce&#; Ama farklıydı Elçi’nin cenaze töreni&#; Öfke, hüzün, acı, intikam&#; Tüm duyguları birleştiren ama çok daha büyük ve derin olan bir ruh vardı&#;

İnsanların görmediğini, kör bir siyah kedi gördü&#;Bütün ifade biçimlerinin bir yanı ile eksik kaldığı bir cinayet vardı orta yerde! Yaralı Dört Ayaklı Minare gördü, ekranları başında olanlar gördü, orada bulunan halk gördü, sokak gördü, evler gördü ama devlet görmedi, polis görmedi, “devletle göbek bağı olan gazeteciler” görmedi, onların kameraları görmedi&#;  Kurşunu ise Tahir’den başka hiç kimse görmedi&#; Bir de katil&#;

Ne zor bir zamandır&#; Ne zor bir andır insanın kendi ölümünü izlemesi&#; Öyle zor ki kurşun ile yaşam arasında kalan o an&#; Bir yanın sadece bir bakış mesafesinde uzakta duran hayat vuruyor; diğer yanı ise gerilen tetik yakınlığında yanı başında duruyor&#;

Ne gariptir! katiller,  Kürdler’in en güzel bakanını, en güzel düşünenini, en güzel yüzlü olanını aleni bir şekilde, bir bir kurşunlarının hedefi yapıyor. Bize de onların resimleri, yüreğimizin derinliklerinden gelen ve onlar için yakılan acı çığlıklarla yükselen ağıtlar kalıyor geriye.

Kürdler’in yaşama dair son bakışları, son görüntüleri; ya bir televizyon ekranına ya da bir gazete küpürüne düşen resimleriyle gelip yaşamımıza misafir oluyor&#; Ceylan’ın öyle büyük ve güzel baktığını havan mermisi bedenini parçalanmadan önce bilmiyordum; Uğur’un öyle masum baktığını; Ezgi’nin Pirsûs’ta unuttuğu gülüşlerinin o kadar sıcak olduğunu; Veysel’in Ankara’da ‘bahar’ gibi baktığını bilmiyordum. Alan ile öğrendim insanların ölürken “uyur” gibi yüzükoyun uzandığını… Sonra da Tahir’in sur bakışlarıyla Dört Ayaklı Minare’nin dibinde, Alan gibi uzanınca anladım.

Bir şey daha anladım&#;Katillerin pervasızlığı kadar Tahir’i koruyamayan dar küçelere, Dört Ayaklı Minare’ye, Yeni Kapı’ya, Dicle’ye, Ali Emiri Sokaklar’a da öfkeli olduğumu anladım&#;

Bütün mesele Tahir olmaktı, yani koca cesur yürekli olmaktı, yani sur bakışlı olmaktı, yani bütün ilahların çılgın öfkesini üzerine çekecek kadar özgürlük sevdalısı olmaktı&#;

Bütün mesele Tahir olmaktı, yaşam adına, özgürlük adına, Diyarbakır sevdası adına&#;

Şimdi yaşam Nazenin’in göz ucuna düşen damlalar ile çığlığı arasındaki mesafeden ibarettir. Şimdi Diyarbakır saçından tırnağına pazar günü Nazenin’in bakışlarının rengindedir ve şimdi yer, gök Nazenin’in sesi ile yankılanıyor “Bavo Ez bimrim” .

Tahir Elçi'nin Kızı, Acı Haberi Aldığı Günü Anlattı

Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi'nin ailesi 28 Kasım 'ten bu yana bir kabusu yaşıyor. Türkiye'yi sarsan olayda 'baba' çığlığıyla tanıdığımız 18 yaşındaki kızı Nazenin Elçi, yaşadıklarını anlattı.

Olayın yaşandığı gün okulda deneme sınavında olduğunu belirten Nazenin Elçi, yaşadıklarını şöyle anlattı: "Beni bekleyen bir öğretmen vardı. Seni müdürün odasına götürmem lazım, dedi. Ne oldu diye sordum, 'Bir şey yok, öğrenirsin. Benimle gel' dedi. Davranışlarından bir şey olduğunu anladım. Annemi aramayı düşündüm, ama korktum. Nedense babamı aramayı düşünmedim çünkü babama bir şey olduğunu içten içe biliyordum. Sonra telefonu elime aldım, bir sürü kişi aramıştı. Elim haberlere gitti. Nedense haberleri açınca görecekmişim gibi bir his geldi. Açınca siyah ekranın üzerinde ' Tahir Elçi öldürüldü' yazıyordu. İnanmadım. Gerisi zaten kötü"

T24'ten Hazal Özvarış'a konuşan Nazenin Elçi'nin açıklamaları şu şekilde:

- Seninle babanı son yolculuğuna uğurlarkenki feryadınla tanıştık. Adını da çığlığınla birlikte öğrendik. Ama şu soruların cevaplarını bilemedik; ne demek Nazenin, hikâyesi ne?

İsmimi annem koydu, annem edebiyatı çok sever. Nazenin ismi de divan edebiyatında çok geçiyormuş. Bir gün bir şiirde görüp karar vermiş. Farsçadan geliyor, narin yapılı, nazik endamlı demek. İsmimi seviyorum ama 'narin' veya 'kırılgan' olmak istemem açıkçası. Başka bir adım daha var; Pahiz. Kürtçede sonbahar demekmiş. Bu ismimi de babam koydu.


"KÜÇÜKTÜM, AMA NE OLDUĞUNU ANLAMIŞTIM"

- Tahir Bey'in ölümü ardından anlatılanlardan hem 'de, hem 'te JİTEM merkezinde işkence gördüğünü öğrendik. Bu anılar sen büyürken duyduğun, evde anlatılan hikâyelerden miydi?

Hayır. Bir yerlerden biliyordum, ama bunu hiçbir zaman evde açıkça konuşmadık. Beni uzak tutmaya çalışıyorlardı. Çok küçükken bir gün babamın bürosunda, kitaplarının arasında bir bilgilendirme kitapçığı görmüştüm, içinde işkence görmüş insanların resimleri vardı. Onu görünce şok olmuştum. Küçüktüm, ama ne olduğunu anlamıştım. O kitabı karıştırdığımı görünce babam çok üzülmüştü.

- 'den itibaren bölgede insan hakları avukatlığı yapan, katliamları, faili meçhulleri ortaya çıkarmaya çalışan bir babanın çocuğu olmak ne demek; büyürken başka nelere tanık oldun?

Annem ve babam her zaman davaları konuşurlardı. Anlatılanlar ne kadar trajik olursa olsun başka hayatlarla ilgiliydi. Bana farkındalık kattı, ama acıyı kendin yaşamakla aynı değil.

"ÇOCUKLUĞUMU GEÇİRDİĞİM SOKAKTA İNSANLAR BİRBİRLERİNİ ÖLDÜRÜYORDU"

- Çocukluğunu da gözümüzde canlandırabilmemiz için anlatır mısın; baban seni nasıl güldürür, nelerle kızdırırdı?

Annem ve babam, her zaman çok iyi anne ve babalardı. Ben babamı bildim bileli sadece beni mutlu etmeye çalıştı. Her anne baba çocuğunun iyiliğini ister ama onun ekstradan bir çabası vardı. Bana yeni şeyler öğretmek istiyordu, büyümemde yardımcı olacağını düşündüğü her şeyi paylaşmaya çalışıyordu. Örneğin, Türkiye'de olanları anlamak zor, ben sürekli haberleri takip ederdim, anlamadığımda "Peki baba, bu neden oldu" diye sorardım, o da kendi bakış açısından açıklamaya çalışırdı.


- "Sürekli haber takip ediyordum", bölgede yaşamayan akranlarının sık kurmayacağı bir cümle.

İstanbul'a gelip de Diyarbakır'dan uzak kalmakla ilgili bence. Orada bir şeyler oluyor ve ne olduğunu öğrenmek için haberlere bakıyorum. Mesela, 40'ı aşkın kişinin öldüğü Ekim Kobanê olaylarında O zaman yurtta kalıyordum ve çok farklı bir dünya vardı. Herkes dersleriyle, sosyal hayatlarıyla ilgileniyordu. Ben de bunun parçasıydım. Ama bu durum bana acı geliyordu; insanlar ne olduğunun farkında değildi. Çocukluğumu geçirdiğim sokaklarda insanlar birbirlerini öldürüyordu. İkide bir haberleri açıp ne oldu, ne bitti diye bakıyordum.

- Arkadaşların ne yapıyordu?

Kötü durumda olduğumu görüyorlardı.

- Tepkileri bununla mı sınırlı kalıyordu?

Kişiden kişiye çok değişiyor. Yine ilgilenen var, ama genel olarak orada yaşanan gerçekleri bilmeme hali var. Fakat diğer okullardakine kıyasla bizim okulda insanlar biraz daha ilgili ve duyarlı.

"MADDİ YÜKÜ VARDI, ÖDEDİ BABAM"

- Behice Boran'dan Halil Berktay'a, Abidin Dino'dan Cem Karaca'ya Robert, Türkiye'nin en kalburüstü insanlarının geçtiği eğitim kurumu oldu. Diyarbakırlı bir avukatın kızının kimileri tarafından 'beyaz Türk ekolü' olarak da görülen, girmenin muazzam bir başarı istediği Robert Kolej'e sen nasıl girdin?

Robert'in nasıl bir okul olduğunu biliyorduk. Sizin de söylediğiniz gibi önemli insanların mezun olduğu bu okula gitmemi babam çok istiyordu. Gözümde Türkiye'nin en iyi okuluydu, hâlâ da öyle. Bunun için çok istemiştim oraya girmeyi. Çok seviyorum okulu, iyi ki girmişim.


- Burslu mu girdin, yoksa maddi yükü de var mıydı?

Maddi yükü vardı, ödedi babam. Benim çok istediğimi bildiği için onun için zor olsa da ödedi.

- Hukukçu olmaya ne zaman karar verdin?

yıldır istiyordum.

- Tahir Elçi'nin gözaltına alınmasına yol açacak "PKK terör örgütü değildir" dediği CNN Türk'teki programı izlemiş miydin?

Normalde izlerdim. O akşam o programa çıkacağını bilmiyordum. Ertesi gün okulda yanımda oturan arkadaşım Ekşi Sözlük'e bakarken sayfanın solundaki listede babamın adını gördüm. İyi bir şey olsa en çok konuşulanlar arasına girmez diye düşündüğüm için kötü oldum. Açıp okuyunca öğrendim haberi. Sonra aradım, konuştuk. "Böyle bir şey demişsin baba, çok olay olmuş" dedim, o da "Evet, olay oldu da önemli değil" dedi, pişman değildi.

"SÖYLEDİĞİ KOMİKTİ ÇÜNKÜ"

- Gözaltına alındığında neredeydin?

İstanbul'a getirildiği gün yanındaydım. Baroda gözaltına beklerken telefonda konuştuk, o kadar sakindi ki "Boşver kızım, bir şey olmayacak" dedi. Sabah kalkar kalkmaz Diyarbakır'dan 2 civarı alınıp İstanbul'a getirildiğini okudum. Hemen evden çıktım, Bakırköy Adliyesi'ne gittim. Savcıyla konuşmaları çok uzun sürdü. Savcının hâkime gidip gitmeyeceğine karar vermesi gerekirken Adalet Bakanı (Kenan İpek) daha onlar görüşürken "Tahir Elçi hâkim önüne çıkacak, kararı bekleyelim" dedi. Söylediği komikti çünkü bu kararın ne kadar yukarıdan verildiğini gösteriyordu.


- Tahir Elçi gözaltından çıktıktan sonra geçen 31 gün nasıl geçti, neler konuştunuz?

Bir tehlikenin olduğunu biliyordum. O bana "Korkma" diyordu ama sürekli tehditler aldığını biliyordum Twitter'dan. O da söylüyordu ama korkutmamaya çalışıyordu. İçten içe gergin olduğunu düşünüyordum ama bize göstermek istemiyordu. Daha çok annem gergindi. Tedbirli olmaya çalışıyordu. Sürekli dışarı çıkarken "Dikkat et" diyordu. Babam daha rahattı.

ACI HABERİ NASIL ALDI

- 28 Kasım günü haberi nasıl aldın, neredeydin?

Okuldaydım, deneme sınavında. Cumartesi günüydü. Çıkmak istedim. Beni bekleyen bir öğretmen vardı. Seni müdürün odasına götürmem lazım, dedi. Ne oldu diye sordum, "Bir şey yok, öğrenirsin. Benimle gel" dedi. Davranışlarından bir şey olduğunu anladım. Annemi aramayı düşündüm, ama korktum. Nedense babamı aramayı düşünmedim çünkü babama bir şey olduğunu içten içe biliyordum. Sonra telefonu elime aldım, bir sürü kişi aramıştı. Elim haberlere gitti. Nedense haberleri açınca görecekmişim gibi bir his geldi. Açınca siyah ekranın üzerinde "Tahir Elçi öldürüldü" yazıyordu. İnanmadım. Gerisi zaten kötü Diyarbakır'a geldim. Hâlâ inanmıyorum. O kadar gerçeküstü geliyor ki. Bazen telefonu elime alıyorum babamı aramak için ve arayamayacağımı fark ediyorum, şaşırıyorum.


- 28 Kasım'dan itibaren olay anını gösteren videolar internete düştü. Hiçbirini izleyebildin mi?

Hiçbirini izlemedim, izlemek de istemedim. Hatta bilmiyorum, o videolarda vurulduğu an var mı Annem de izlememiş. Haberleri okuyorum sadece. Ama ölümünün ertesi günü internette bir fotoğraf gördüm. Babamın suratı, yakından Kan içindeydi. O fotoğraf sonra kaldırıldı. Onu görünce ilk düşündüğüm "Kardeşim bu fotoğrafı görmemeli" oldu. Hiçbir çocuk babasını bu şekilde görmemeli. Ama sonra öğrendim ki kardeşim zaten görmüş o fotoğrafı. Annem de görmüş. Bana söylememişler. O ne hissediyordur o yaşta bilmiyorum.

- Türkan Elçi ilk konuşmalarında 'suikast' dedi, fakat Aralık, 'te Amberin Zaman'a "Büyük ihtimalle polis diye düşünüyorum. Kişisel tepki mi, organize mi bilmiyorum. Kaza da olabilir" dedi. Sen ne düşünüyorsun?

Ben şöyle düşünüyorum; bir kaza olduğuna hiçbir zaman inanmadım, inanmıyorum. Kişisel de değildir, organize olduğunu düşünüyorum. Ve 'neden yapsınlar' diye sorarsanız da babam her zaman "Barış istiyorum" diyordu. Ve onun gibi düşünen çok fazla insan yoktu. Barış isteyen sadece halk var. Babam da barışı istemeyen, söyledikleri işlerine gelmeyen, sözlerinden rahatsız olanlar tarafından öldürüldü. Suikasttı.

"HİÇBİR UMUDUM YOK"

- Hem Tahir Elçi'nin kızı, hem de hukukçu olmak isteyen Nazenin Elçi olarak, sen soruşturma sürecini ne kadar takip edebildin, soruşturmanın gidişatı olayın aydınlatılması yolunda hukuka dair sana bir ümit veriyor mu?

Hiçbir umudum yok. Kaç gün olmuş hiçbir şey bilmiyoruz ve bilmeyeceğiz. "Katili bulacağız, adalet yerini bulacak" demek saflık, çocukluk olur.


- Bir yandan yıllardır saklanan katliamları belgeleyip yargının gündemine sokan bir Tahir Elçi gerçeği varken bunu demene yol açan ne? Örneğin Hrant Dink cinayetinin çözülmemesi mi?

Evet. Umutsuzum çünkü katliamları belgeleyip yargının gündemine getiren bir Tahir Elçi artık yok. Babam gibi cesaretli ve dürüst bir hukukçunun yetişmesi kolay değildir. Bu özelliklere sahip insanların kıymetinin bilinmemesi beni bu noktada üzdü.

- Senin, sizin devletten talebiniz ne? Failin bulunması mı yoksa 80 darbesinden önce öldürülen Savcı Doğan Öz'ün "Aile olarak hiçbir zaman tetikçinin peşinde koşmadık" diyen kızı Bengi Öz'ün dediği gibi cinayetin arkasındaki teşkilatın nasıl bir teşkilat olduğunun ortaya çıkması mı?

Aynen öyle. Tetikçiyi bulmak, kurşunun kimin silahından çıktığını bilmek çok önemli olsa da onu kimlerin yönlendirdiğinin bilinmesi çoğu şeyi çözer. Ama işin arkasında kimin olduğunu ortaya çıkarmak bana imkânsız gibi geliyor. Çünkü devlet istemediği sürece bu cinayet çözülmez.

"CENAZE TÖRENİNDE KENDİMDE DEĞİLDİM"

- Bunları söyleme konumuna getirilmiş bir insan ülkeye dair ne düşünür; örneğin "Türkiye'de doğmasaymışız" aklından geçen cümlelerden biri mi?

Türkiye'nin nefret dolu bir ülke olduğunun hep farkındaydım, ama babam ölene kadar hiçbir zaman başka bir ülkede doğsaydım diye düşünmedim.

- Teselliler işe yarıyor mu yoksa yoruyor mu?

Çok işe yarıyor. Cenaze töreninde kendimde değildim, yanımdakiler beni uzaklaştırmaya çalışıyor, çekiştiriyordu. Benim gibi ağlayan bir kız o sırada beni durdurup omuzlarımdan tuttu, "Benim de babamı öldürdüler" dedi. Sustum, kendime geldim. Acımı paylaşan insanlar var. Babamı hiç tanımamış, ama onu anlamış insanlar var. Onların varlığını bilmek beni rahatlatıyor. Keşke o kıza, bizi anlayanlara teşekkür edebilsem.

- Robert'ten arkadaşlarının "Yanındayız" yazılı bir pankartın arkasında çektirdiği fotoğrafı gördük. Görmediğimiz neler oldu?

O pankart tamamen arkadaşlarımın fikriymiş. Ben yokken öğrencilerin çıkardığı okul gazetesinin o sayısı babama ithaf edildi. Okul yönetiminin de istediği benim okula geri dönüp normal hayatıma devam etmem. İyiliğim için beni bu konulardan uzaklaştırmak, eski hayatıma geri döndürmek istediler.

- Ne kadar süre sonra okula dönebildin?

Bir hafta sonra dönmemi istediler. Yaklaşık 10 gün sonra döndüm. Ama derslerin hiçbirini dinlemedim, çoğu zaman derslerin yarısında çıktım. Çünkü kalabalık geldi. Orada olmak anlamsız geldi. Ama şu an alıştım.

RÜYALARINA GİRİYOR

- Rüyalarında neler oluyor?

Rüyalarımda hep babamın öldüğü güne geri dönüyorum. Bazen bir yerden çıkıyor ve gülümsüyor, "Gerçek değildi kızım, burdayım" diyor. Başka sürekli gördüğüm bir rüyada da annemi arıyorum evin içinde, sonra tanımadığım biri "Astılar onu" diyor.

- Ölümlerin ardından bazen sevdiklerimizin eşyalarını tutarız; senin öyle bir eşyan oldu mu?

Öldüğünün ertesi günü, o an yanında olan eşyalarını, çantasını getirdiler. Tek başıma odama gittim, çantasını açtım, en son elinde olan çantayı Ve oradaki her şeye teker teker baktım. Mesela tarağı vardı. Not defteri, kalemi vardı. Onları aldım. Hiç o çantanın içindekileri çıkarmak istemiyorum. Hep orada kalsın istiyorum. İstediğim zaman açıp bakmak istiyorum oraya. Benim için bir yarım kalmışlığın göstergesi çünkü. O da her insan gibi sabah kalkıp çantasını almış ama orada öyle kalmış Fotoğraflara çok bakıyorum.

- En sevdiğin fotoğrafınız hangisi?

Ölmeden bir hafta önce, bir düğünde çekildiğimiz fotoğrafı çok seviyorum. Başka fotoğraflarımız da var seyahatlerimizden. Biz ailece gezmeyi çok seviyoruz. Tatillerde hep bir yerlere gidip geziyorduk, o yüzden seyahatlerden çok fotoğraflarımız var.

- En çok eğlendiğiniz hangi ülkeydi?

İspanya'ydı. Barcelona'nın eğlenceli bir tarafı var. Biz de şehirde hep yürüdük. Hâlâ oradan fotoğraflar var, kardeşimle babam salıncakta sallanıyor, annem onları sallıyor. Ben de onları çekmiştim.

- Şu an hayat senin için, sizin için nasıl devam ediyor?

Bu benim için farklı, annem için farklı, kardeşim için çok farklı Ben her ne kadar dediğim gibi günlük işlerimi yapsam da, okula gitsem de gelsem de kafamda sorular var.

- Senin soruların neler?

Şimdi ne olacak? Çünkü ne yapacağımı bilemiyormuş gibi hissediyorum. Her ne kadar 46 gün geçse de babamın öldüğü gerçeğini kavrayabilmiş değilim, tam olarak kabullenemedim. İstanbul'dayken daha rahatım, arkadaşlarım ve okul beni meşgul ediyor. Ama Diyarbakır'dayken aynı değil. Diyarbakır'da bir savaş var ve geçen 2 hafta tatil için oradayken silah sesleriyle uyandım. Ben oradayken geceleri uyuyamıyorum. Çünkü sadece karşıdaki dumanları görüyorum, sadece silah seslerini duyuyorum. Evimiz şehirden biraz uzak olmasına rağmen, aramızdan Dicle geçmesine rağmen her şeyi duyuyordum. Diyarbakır'dayken sürekli bir korku içindeyim. Sürekli annemle kardeşime bir şey olacakmış gibi hissediyorum. Evimize birileri girecekmiş, bir şeyler olacakmış gibi hissediyorum. Birisine zarar gelecekmiş gibi hissediyorum.

- Ailen dışında birilerine zarar geldiğinde ne hissediyorsun?

Haberlerden okumak çok ayrı, ben de herkes gibi haberlerden okuyordum. Görmüyorsun çünkü orada ne olduğunu. Geçen hafta İstanbul'dan kişinin geldiği barış toplantısına gittim. Annemle Rakel Dink konuşma yaptı, onlardan sonra Sur'da yaşayan bir aile çıktı ve oradaki anne herkesin karşısında kızının tişörtünü çıkarıp vücudundaki yaraları gösterdi. Ve o an benim için her şey değişti. O savaş, her ne kadar haberlerden okuyup, "Bugün yine insanlar öldü", "O kadın evinde vuruldu", "Şu kız annesinin cenazesini pencereden izledi ama gidip alamadı" haberlerini okuyorsun ama görene kadar anlamıyorsun. O gün o insanların konuşmasını dinleyince daha bir gerçek oldu ve alt üst oldum, Diyarbakır çok tehlikeli bir yer oldu.

- Senin barışa dair bir umudun var mı?

Umutlu olmak çok zor, ama barışı sürekli umut etmek zorundayız.

Rüya tabirleri sözlüğü ve rüyaların anlamları için tıklayın.

funduszeue.info - Güncel

Diyarbakır BarosuTahir ElçiİstanbulTürkiyeGüncelHaberler

Adaleti okulda arıyor

Haberin Devamı
Adaleti okulda arıyor
DİYARBAKIR Barosu Başkanı Tahir Elçi’nin 28 Kasım ’te öldürülmesinin üzerinden iki yıl geçti. Cinayet hâlâ aydınlatılamazken, bu süreçte eşi Türkan Elçi öğretmenliği bırakıp İstanbul’a yerleşti. Türkan Elçi, eşi yaşarken kazandığı hukuk fakültesinde eğitimine tekrar başladı. Kızı Nazenin’le birlikte bu ay Diyarbakır’da Tahir Elçi İnsan Hakları Vakfı’nı kuracak olan Türkan Elçi, Hürriyet’e şunları anlattı:

BERABER KARAR VERMİŞTİK
“Tahir’den (öldürülmesinden) önce hukuk okumaya karar vermiştim. Daha doğrusu beraber karar vermiştik. Edebiyat öğretmenliği yaparken, mesleğimi bırakmadan ikinci fakülte okumak istedim. Eşimle daha çok beraber olacaktım. Hayallerimizi, geleceğimizi diri tutabileceğimiz daha çok ortak payda yaratacaktık. Olmadı işte, ne diyeyim? O gittikten sonra bırakmak istedim. O olmadan neye yarayacaktı ki ikinci fakülte? Bir yıl gitmedim. Öğretmenliği bıraktım. Zor oldu fakat belki de bazen yeni kararlar almak için eski hayallerden bir müddet vazgeçmek gerekiyordu. Zamanla okula geri dönme kararım ağır bastı. Okuduğum her hukuk sayfasının satırında Tahir’i hatırladım. ‘Bu satırları o da okumuştur’ dedim. Ders çalışmada beni en çok zorlayan bu anlardı. Bu sebeple motivasyonum düştü. Zannettiğiniz gibi her şey güçlü olmak meseleleriyle halledilmiyordu. Çok zorlandım. Hukuk kavramlarına hâkim olmak başlı başına bir zorluktu. Bir de işin içine bahsettiğim duygu durumu girince büsbütün işim ağırlaştı. Her şeye rağmen bırakmadım, bırakmayı düşünmüyorum. Üçüncü sınıftayım. Bırakmasaydım bu yıl bitecekti.

Adaleti okulda arıyor


KENDİ HALİMİZE BIRAKILDIK

İlk başlarda hepimizin umudu, faillerin bulunacağı yönündeydi. En azından toplumu derinden yaralayan böylesi vahim bir olayın görmezden gelinip insanların umutsuz bırakılamayacağıydı. Maalesef böyle oldu. Yargısal sürecin seyri toplumda tırmanan kaosun seyriyle paralel yürüdü. Çözümsüzlük ve umutsuzluk içinde kendi halimize bırakıldık anlayacağınız.

OLANMASUMLARA OLDU
Tahir toplumun felakete doğru gideceğini, bir yerlerde dur demenin zamanının geldiğini sürekli dile getiriyordu. Ama ne yazık ki duyan olmadı. Olan, masum insanlara oldu. Evlerinden, yurtlarından, yerlerinden oldular. Birkaç parça ev eşyasını el arabalarıyla yıkımdan kurtaranlar oldu. Yazık olmadı mı? Kim bu kadar vebali yüklenecek?”

Adaleti okulda arıyor


TAHİR ELÇİ VAKFI BENİ İYİLEŞTİRECEK

Okulu bitirince daha çok Tahir Elçi İnsan Hakları Vakfı ile ilgileneceğim. Vakıf beni iyileştirecek. İnsanlar değer verdiklerini, aşık olduklarını kaybedince onları yaşatma çabası içinde çırpınıp dururlar. Benimki de böyle bir çırpınma hali. Belki de ölüm fikrine bir direnç göstermedir. Bir daha göremeyeceğin birilerinden söz etmek, bıkmadan usanmadan anlatmak. Yarıda bıraktıklarını yapmaya çalışmak. Tahir’in yarım bıraktığı önemli davaları var. Hukuk dünyasında paha biçilmez davaların vekilliğini yaptı. O bir ömrü, hukuka adamıştı. An geldi, bu davalar dışında hiçbir ideali olmadı. O, hukuk mücadelesiyle çoğu şeyin hallolacağına inananlardandı. Şayet bir gün avukatlığa başlarsam, ben de bu noktadan meselelere yaklaşacağım. Yaşam hakkı her kim tarafından engelleniyorsa onun karşında olmanın gerektiğine inancım tamdır. Sadece kendin için değil başkaları için dua etmeyi öğrenebileceğimiz bir yaşamdan yana tercih yapmak.

İKİ YIL GEÇTİ ŞÜPHELİ BELLİ DEĞİL
Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi, 28 Kasım ’te Sur’daki Dört Ayaklı Minare’nin gördüğü zarar hakkında basın açıklaması yaptığı sırada, sokağa giren silahlı iki PKK’lı terörist ile onları kovalayan polisler arasındaki çatışmada başından vurularak hayatını kaybetti. Geçen bu süre içinde üç savcı değişirken; herhangi bir şüpheli tespit edilemedi. Elçi’ye isabet eden merminin çekirdeği de bulunamadı. Elçi’nin vurulma anına ilişkin polis kamerası görüntülerinde 13 saniyelik kesinti saptandı. Soruşturma halen devam ediyor.

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası