söylesem tesiri yok sussam gönül razı değil kime ait / Söylesem tesiri yok sussam gönül razı değil - Yılmaz Özdil - Köşe Yazıları – Sözcü

Söylesem Tesiri Yok Sussam Gönül Razı Değil Kime Ait

söylesem tesiri yok sussam gönül razı değil kime ait

Mehmet Ocaktan

Bu başlıktaki mısralar Divan şiirinin aşk ve ıstırap şairi Fuzuli’ye ait. Fuzuli lirizm anlamında divan şiirinin en güçlü sesidir ve divan şiirinin bütün inceliklerine hakimdir. Bugün Fuzuli’nin “Beyhude Gamlanma Divane Gönül” şiirinin lirik ırmağından müziğin muhteşem iklimine doğru kısa bir yolculuğa çıkacağız.

Ama önce, halen içinde yaşadığımız ve de hepimizi kederlendiren estetik fukarası iklimle ilgili küçük bir tespit yapmak gerekiyor. Son yıllarda hemen bütün sanat dallarında müthiş bir seviye kaybının yaşandığı, müzikte, mimaride ve resimde kalite ifade eden yaratıcı eserlerin ortaya çıkmadığı bir gerçek. Mesela dünya ölçeğinde müzisyenler, besteciler, mimarlar yetiştiremiyoruz. Dahası, son on yılda Türk sanat müziğinde neredeyse bir tek beste bile ortaya koyabilmiş değiliz. Bu yüzden de yorumcularımız, sadece geçmişte bestelenmiş eserleri tekrar etmekle yetinmek durumunda kalıyorlar.

Kuşkusuz bunu söylerken, klasik Türk musikisini geçmişin geleneksel kalıpları içinde aynen bugüne taşımaktan söz etmiyoruz. Önemli olan, özünde geleneğe bağlı kalarak gerek ritim, gerekse melodi yapısı itibariyle değişime açık yeni eserler yaratabilmektir.

İşte bu çerçevede bugün geleneksel Türk müziği ekseninde yeni ritim ve melodi yapılarının kullanıldığı güzel bir çalışmadan söz etmek istiyorum. Şu anda, Seher Çelik’in bestelediği ve Eda Karaytuğ’un yorumladığı “Aşka Sevdalanma” albümü duruyor önümde Bilindiği gibi Eda Karaytuğ, klasik makam müziğinde üslup-tavır örneklerinin yanısıra özellikle serbest ritimli formlar ve makamsal gazel konusunda çalışmış, kendine has üslubu ve sesi olan değerli bir Türk sanat müziği icracımızdır.

Bu çalışmada özellikle altı çizilmesi gereken diğer önemli bir isim de, bestelerin mimarı Seher çelik Aynı zamanda bir Türk halk müziği solisti olan Seher Çelik, gerçekten övgüye değer bir çalışmanın altına imza atmış. Yaptığı işi estetik bir temele oturtan Seher Çelik bu çalışmayla ilgili diyor ki: “Eserlere bakıldığında, geleneksel müziğimizin karakteristik söyleme biçimlerinin dışına çıkılmadığı, bir farklılık olacaksa onun kendi ekseni etrafında ‘tarzı bozmadan yeni stiller yaratma’ şeklinde işlendiği görülmektedir. Bu durum, müzik kültürümüzde ‘aslına uygunluk’ anlayışının zedelenmemesi açısından önemlidir. O sebeple eserler için orijinal ve gelenekseldir denebilir.”

Besteci bu çalışmayla, geleneksel müziğimizde yeni yetişen ve yetişecek olan bestekarlara bir örnek oluşturmayı amaçladığını söylüyor ki, bu son derece önemli

Albümde Divan şiirinin büyük şairi Fuzuli’nin “Beyhude Gamlanma Divane Gönül” ve “Aşka Sevdalanma” adlı eserleri yer alıyor. Ayrıca albümde sözleri Bedrettin Dalan’a ait “Dağlar” adlı bir de türkü bulunuyor.

Türk sanat müziğinde kurak bir mevsimin yaşandığı şu günlerde Eda Karaytuğ’u ve Seher Çelik’i bu güzel çalışmadan dolayı kutlamak gerekiyor. Umarız bu tür çalışmalar örnek olur ve yeni bestelerle buluşuruz.

Büyük şair Fuzuli’nin şu mısralarını bir kez daha okuyarak umudumuzu tazeleyelim:

/Beyhude gamlanma divane gönül
Cümle alemin rızkını veren vardır
Yaptığın hatayı görmüyor sanma
Kalpte gizli en derin sırları bilen vardır

Mal-ı emlakım var deyu güvenme
Arkam var deyu dayanma
Sırt üstü insanı yere varan vardır

Beyhude gamlanma divane gönül
Cümle alemin rızkını veren vardır

Derdime vakıf değil canan
Beni handan bilir
Hakkı vardır şad olanlar
Herkesi şadan bilir

Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil
Çektiğim elemi bir ben bir de Allah’ım bilir/

\n

Toplumsal dünya dediğimiz şey, ekonomi, hukuk, sağlık gibi bazı alanlar’dan oluşur.

\n

Siyaset de toplumsal dünyayı oluşturan bu alanlardan biridir.

\n

Siyaset, ‘özgürlükler’ meselesinin alanıdır. Mesele özgürlük olduğu için Türkiye’de bu alan sıkı denetim altındadır. Bu yüzden, Taksim, Kızılay, Konak misali fiziki bir alan olarak da düşünebiliriz biz siyasal alanı… Burası da tıpkı onlar gibi istendiği zaman istenilen etkinliğe açılabiliyor, istendiği zaman da istenmeyen bir etkinlik için kapanabiliyor. Açık olduğu zamanlarda da girişler ancak belli bazı kontrol noktalardan, üst baş aranarak, sınırlı ölçüde yapılabiliyor.

\n

\n

Medya da siyasetle çoğul bağlantıları olan toplumsal bir alan. Fakat Türkiye’de bu alan siyasal alana nispeten daha düşük yoğunluklu bir denetimle gözaltında tutuluyor gibi. Fiziki alan benzeştirmesini sürdürmek gerekirse, burayı da mesela, nasıl diyelim, yeşil alan misali, her şeye rağmen güneşli güzel günlere inananlara bir ölçüde müsaade tanınmış bir yer olarak düşünebiliriz.  Ama yeşil alan dediysek, siz bunu “Papazın Bağı” veya “Çırpıcı Çayırı” enginliğinde düşünmeyin; daha ziyade, büyükşehirde otoban kıyısına serpiştirilmiş, refüj aralığına sıkıştırılmış çimenler gelsin aklınıza. Bu gibi sınırlı alana sıkışmış epeyce insan, onca darlıkta bir şeyler yapmaya çalışıyor. Tarımda birim alandan maksimum verim sağlayan rekolte artışı gibi, bu sınırlı sayıdaki mecrada, şüphesiz dijital medyanın da verdiği olanaklar sayesinde, her gün, her hafta, her ay çok sayıda yazar, okunamayacak kadar çok sayıda yazı yazıyor. Söz, en bereketli; dil, en konuşkan döneminde gibi.

\n

Sanki kendi kendimize çalıp söylüyoruz

\n

Yazıyoruz… Çünkü Tanrı’nın ve insanların yasasını her gün düzenli olarak çiğneyen bir yaşam hüküm sürüyor Türkiye’de. Çevremize şöyle bir baktığımızda gördüğümüz herhangi bir şey, mutlaka ya aklımızı oynatacak ya da yüreğimizi parçalayacak bir şeydir.

\n

Yazmazsak olmaz. Çünkü bunca gerçeğin hepsini birden reddetmeye kimsenin gönlü razı olmaz.

\n

\n

Ama işte Türkiye gerçeğinde bu tam da Fuzûlî’nin o güzel dizesine denk geliyor: “Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil.”

\n

Gönül razı olmadığı için söylenen sözün, razı olunası toplumsal dünyayı yaratacak geniş kesimler üzerinde tesiri yok. Çünkü gerçeklikten uzaklar. Gerçeklikten bu kadar uzak olmak, insan ruhunda tahmin bile edemeyeceğimiz büyük yıkımlara yol açabilir. Dünyayı o yıkıntılar altından seyreden kitleler, söz söyleyen sesi işitip de “Bana seslenen, beni dert edinen eden salt insanlıktır” diyemez, çünkü kendisinden esirgenmiş, ömründe hiç görmediği bir şeyi karşısına çıktığında tanıyamaz. İnsaniyeti tükenmiş hayat aradaki engeli büyüttükçe, bel bağlanılan buluşmalar da düşselleşiyor.

\n

Bu gerçeklik içerisinde sanki kendi kendimize çalıp söylüyor gibiyiz.

\n

Mehmet Yılmaz’ın ironisi, Metin Münir’in bahçesi

\n

Kendi kendine eğleşmenin de kendine göre bir bıkkınlığı oluyor. Biraz kibir sahibi olanımız, çağının çirkef gerçeğine katlanabilmeyi arzulayan Mirabeau gibi, “Tanrım, bana da biraz bayağılık ver!” diyor. Tüm ümitlerini gerçeğin çirkefine yedirmiş olanlarımız, Dostoyevski’nin yeraltı insanı gibi “Onlar hep birlik, ben ise tekim!” diyerek, dışarıdaki dünya ile eşitlenmeye karşı bir direniş biçimi geliştirdikleri düşüncesiyle, kendi iç dünyalarına çekiliyor. Ama her şeye rağmen Marx’ın sabrını gösterebilenler de var. Onlar da “tarihin köstebeği” gibi mütemadiyen çalışıyor, çalışıyor, çalışıyorlar… Aklımızı oynatacak ya da yüreğimizi parçalayacak her şeyi bıkıp usanmadan tek tek gösteriyor, yorumluyor, izah ediyorlar; akıldışı gerçekliği bizim için anlaşılır kılıyorlar. Onları okuyunca, “Hah…” diyorsunuz, “…bunu anladım. İşte bunu da anladım!” Anlamanın saadetini yaşıyorsunuz.

\n

Bunun dışında medyada kendi zamanının ürünü olan ilgi çekici bazı özel tavırlar da var, onlar da aynı zevkle okunuyor. Mesela, çok uzağa gitmeden, hemen buradan, T24’ten örnek vereyim: Biri Mehmet Y.  Yılmaz, diğeri de Metin Münir tavrı. Bunların her ikisi de akıldışı gerçeklikle bir çeşit baş etme stratejisi geliştiriyorlar. Mehmet Y.Yılmaz, ironi ile yapıyor bunu. Metin Münir ise, tüm benliğiyle doğaya daha derin gömülerek…

\n

İroninin sanat ve edebiyat tarihindeki yeri, en kısa ifadeyle, yeryüzünün tümel akıldışılığına karşı aklın bir savunusudur. Mehmet Y.Yılmaz’ın harikulade ironisi de akıldışı olanı çok yumuşak biçimde göğüslüyor. Yani bazen öyle meseleler oluyor ki sahiden dalga geçmekten başka çıkar yol kalmıyor. Yılmaz da bunu yapıyor. Böyle yapmakla da akıldışına çıkmış yaşamla özdeşleşmeyi öteliyor, bir mesafe koyuyor. İçerdiği mizah, sınıflı toplumların başlangıcından beri, iktidar sahiplerinin ve onlara dayanak olan dar görüşlülüğün gülünçleştirilmesi işlevi görmüş olan mizahın evrensel tarihine yakışır biçimde, günün dar kafalılığına karşı güçlü bir eleştiridir. Siyasetin gösterişli ciddiyeti ardında gizlenmiş, bazen hazin, bazen gülünç olan akıldışılığı ustaca açığa vuruyor. Katlanılmaz hale gelmiş gerçeklikten saçmalayarak sıyrılan düzayak mizahlardan değil onunki, bir vicdan var orada, eşitsizliğe, adaletsizliğe karşı nükte ile ayağa kalkmış bir vicdan…

\n
(Mehmet Y. Yılmaz)\n

Metin Münir de zevke okunan yazılarında bize Ozanköy’deki bahçesinden sesleniyor. Konularını ağaçlardan, böceklerden, meyvelerden seçiyor. Ama bunun burjuva toplum yaşayışını onaylayan soyut bir karşı çıkış olarak ünlenmiş o bildik “doğaya kaçış” ile hiçbir ilgisi yok. Doğa, güçsüzlüğü, çaresizliği ve boyun eğmişliği savunan bir ideolojiye dönüşmüyor onda. O sadece, Rousseau gibi “toplumun genel akılsızlığından akıllıca uzak durmak” niyetinde, hepsi bu. Kendisini badem ağaçlarının, çimenlerin, çiçeklerin ortasında görünce hoşnut olduğu çok açık. Ama Metin Münir’e sürekli bir hoşnutluk verecek şeyin yalnızca bütün insanların mutluluğu olduğu da çok açık. Her yazdığından anlaşılan tek şey, dünyayı cehenneme çevirmiş insanlara rağmen toplumsal yaşamın tadını hâlâ tadabilecek bir hayat sevgisine sahip olduğudur.

\n
(Metin Münir)\n

Hangi akıl?

\n

Her iki yazar da baktığınız zaman, hali vakti yerinde bir entelektüelin kendini rahatlıkla toplumdan geri çekmesine yol açabilecek dış dünyayı, aksine, kendisine ciddi olarak mesele ediyor. Çünkü dünyayı, o dünyadaki kendi yerleriyle sınırlı görmüyorlar, tüm zenginlikleri ile görüyorlar. Kişinin dünyayı kendi bulunduğu yer ile sınırlı olarak görmesi, mevcut toplumsal yaşam biçimine direnmemesiyle, kendi küçük dünyasındaki kişisel yaşamına sığınmasıyla sonuçlanır, nitekim de öyle oluyor. Bu ise insanın kendini özgürleştirmesine değil, sadece kendisi için verili toplumdan serbesti istemesine ve bununla yetinmesine yol açıyor. İçine çekildiği özel dünyası ise, çoğunlukla bir saklanma ve hırçınlaşma dünyası oluyor.  Yalnız kalmış aklı ancak buna el veriyor.

\n

Oysa her şeyin farkında olan bir akıl, yalnız kalmayı, dünya tarafından yalnız bırakılmayı değil, dış dünyanın değişmesini talep etmeli.

\n

Toplumsal dünyada bir arada bulunduğumuz, üst üste yığıldığımız insanlardan duygusuzca yalıtılmaya karşı direnmek için, dünyayı bugüne dek değiştirmiş ve bundan sonra da değiştirecek olanın, yalnız kalmış akıl değil, döneminin bütün egemen ahlâk ve ideolojilerinden özgürleşebilmiş ve toplumun dinamik kesimleriyle bütünleşebilmiş akıl olduğunu görebilmek gerekiyor.

\n

Söylesem Tesiri Yok Sussam Gönül Razı Değil Fuzuli Şiir&#;i Mustafa Murat Güngör&#;ün Nefesinden

Posted on1 Mart bymmuratgungor


Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil.

Beyhude gamlanma divane gönül!
Cümle alemin rızkını veren vardır.
Yaptığın hatayı görmüyor sanma.
Kalpte gizli en derin sırları bilen vardır.

Mal-ı emlakım var deyu güvenme!
Arkam var deyu dayanma!
Sırt üstü insanı yere vuran vardır.

Beyhude gamlanma divane gönül!
Cümle alemin rızkını veren vardır.

Derdime vakıf değil canan.
Beni handan bilir.
Hakkı vardır şad olanlar.
Herkesi şadan bilir.

Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil.
Çektiğim alamı bir ben birde Allah’ım bilir.
FUZULİ

Sözün bittiği yerdir ölüm,
Bilirsin ki ne söylesen teselli olmaz,
Bilirsin ki giden, gitmiştir dönülmezlere,
Bir daha asla dönemez,
Tek tesellimiz, ŞEHİTLER ÖLMEZ
VATAN bölünmez&#;

Tüm Şehitlerimize Allah&#;tan Rahmet Acılı Ailelerine sabır ve başsağlığı, Gazilerimize acil şifalar diliyorum, Milletimizin Başı sağ olsun. Allah bir daha böyle acı yaşatmasın, Ordumuzun, Güvenlik güçlerimizin, Polisimizin, Askerimizin Yar ve Yardımcısı olsun, cümlesini korusun ve her daim başarılı ve muzaffer eylesin&#;

Beğendiysen Dostlarında Beğenebilir. Paylaşmaya ne dersin ?

Bunu beğen:

BeğenYükleniyor

İlgili

About mmuratgungor

Bir biri ardına, devrilen her yıl, insandan, bir şeyler alıp, götürürken, birçok şeyleri de getirip, koyar ömür heybesine. Kaybettiklerimiz uğruna, kazandığımız ve ileriki yaşantımızda, bize fayda sağlayacak her şey TECRÜBEDİR. Her dert, her sıkıntı, her üzüntü, her kayıp, hayatın bize bir şeyler katma, bir şeyler anlatma çabasıdır. Bu çabaya kızarak, kırılarak, küserek, kendi kabuğumuza çekilerek değil, sebebini sorgulayarak, eksikliklerimizi gidererek, fazlalıklarımızı törpüleyerek ve bir daha aynı duruma düşmemek için, evvelce attığımız yanlış adımları, tekrarlamaktan vazgeçerek, hayata verdiğimiz her cevap TECRÜBEDİR… TECRÜBE acıdır ve aynı zamanda paha biçilmezdir zira onu kazanabilmek adına, bir şeyi kaybetmek, bir şeyden vazgeçmek, bir derde katlanmak, bir sıkıntıyı aşmak, kısacası büyük bir bedel ödemek zorundayızdır. Ve zamanla tecrübelerimiz arttıkça, hayatı ve karşımıza çıkarttığı, insanları, olayları ve durumları, daha iyi anlayıp, perde arkasındakileri daha iyi görmeye başlarız… Yeter ki hayatın bizi olgunlaştırmak, kendimize getirmek, dünyaya geliş amacımızı bize hatırlatmak için karşımıza çıkardıklarına, İyi, kötü, hoş, nahoş, demeden, hoş geldin deyip, buyur edebilelim başköşeye ve yaşamış olduğumuz her şeye sevgiyle şükredebilelim… Bu günüme gelmemde, bu günkü ben olmamda, hayatımda kazandığım ve boncuk, boncuk, TECRÜBE tespihime eklediğim, her bir tecrübede, emeği geçen tüm güzel canlara, sevgili aileme, akrabalarıma, dostlarıma, arkadaşlarıma, hayatımın her hangi bir diliminde, yolumuzun kesiştiği güzel yürekli, güzel insanlara, çok teşekkür ediyorum. Hayatıma kattıklarınız için teşekkürler, Bana yaşattıklarınız için teşekkürler, iyi ki varsınız, iyi ki sizleri tanıdım, sağ olun, var olun… Her dem sevgi, dostluk ve muhabbetle… Mustafa Murat Güngör (c) Bu yazının her türlü telif hakkı yazarın kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazıların izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.

View all posts by mmuratgungor →

Bu yazı SEVDİĞİM ŞİİRLER içinde yayınlandı ve Açılmak için, alamı, Allah’ım, anmak gerekir, Anılmak için, Arkam var, ağlamak gerekir, Bazen, Ben, beni, Beyhude, Beyhude gamlanma, bi, bilen vardır, bilir, Bir, Birde, Canan, Cümle alemin, dayanma, Derdime, deyu, divane, divane gönül, Duymak için, en derin, Fuzuli, gamlanma, Gönül, görmüyor, güvenme, Gizli, Hakkı vardır, handan bilir, hatayı, hatırlamak gerekir, hatırlanmak için, herkesi, insanı, Kalpte, Mal-ı emlakım, Mustafa Murat Güngör Şiir Dinletisi, Poem, Poems, Poerty, Poet, rızkını, sanma, Söylesem tesiri yok, susmak gerekir, sussam gönül razı değil. Çektiğim, sırları, Sırt üstü, uzaklaşmak gerekir, vakıf değil, Var, Vardır, veren, vuran, Yakınlaşmak için, Yaptığın, yere, ŞEMS-İ TEBRİZİ, Şiir, Şiir Dinletisi, Şiir Kl, Şiir Videosu, şad olanlar, şadan olarak etiketlendi. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası