selman okumuş dinle / “İnternetten İngilizce Kuran öğreteceğim” - Pazar

Selman Okumuş Dinle

selman okumuş dinle

MEDYALAB - 3. SAYI

2 8 29 29 28 Selman Okumuş Eğitimci, Yazar, İletişim ve Y&#;netim Uzmanı D&#;nya Kur’an Okuma Birincisi Hafız Hafız Selman Okumuş ile Din ve Medya &#;zerine R&#;portaj Medya ve din konusunu ele al- dığımız bu sayıda, gerek medyadaki tecr&#;beleri gerek ise dini alandaki eğitimi ve yetkinliği tartışılmaz bir isim olan Selman Okumuş ile bir r&#;portaj ger&#;ekleştirdik. Okumuş, medya ve din arasındaki ilişki &#;zer- ine &#;nemli a&#;ıklamalarda bulunarak g&#;n&#;m&#;zde tartışma konusu olan bir&#;ok konu hakkında &#;nemli ce- vaplar verdi. Merhaba, bu r&#;porta- jı okuyacak olanlar i&#;in kendinizi, ge&#;mişinizi ve g&#;n&#;m&#;zde ne işle meşgul olduğunuzu biraz anlatır mısınız? İstanbul’da doğdum. Ba- bamın imam olmasından ve ailem- de 3 kuşak hafız olduğundan dolayı &#;ocukluğum camilerde ge&#;ti. yılında hafızlık eğitimimi tamam- ladım. Marmara &#;niversitesi İla- hiyat Fak&#;ltesi mezunuyum. Yine aynı &#;niversitede Y&#;netim ve Or- ganizasyon Bilim Dalı’nda İngilizce y&#;ksek lisans ve Felsefe-Din Bilim- leri Anabilim Dalı’nda Din Eğitimi y&#;ksek lisansı yaptım. Ayrıca İstan- bul &#;niversitesi İlahiyat Fak&#;ltesi Temel İslam Bilimleri Tefsir Anabilim Dalı’nda da y&#;ksek lisansımı tamam- ladım. İstanbul Pendik Haseki Eğitim Merkezi M&#;ft&#;l&#;k ve Vaizlik İhtisas B&#;l&#;m&#;’nde eğitim aldım. Anadolu &#;niversitesi Adalet B&#;l&#;m&#;’n&#; bitir- dim. yıllarında Diyanet İşleri Başkanlığı’nda İmam-Hatip olarak g&#;rev yaptım. Televizyon ve medyada farklı kanallarda program- lar yaptım. D&#;nya Kur’an Okuma yarışmalarında &#;lkemizi bir&#;ok kez temsil etmek ve birincilikler kazan- mak nasip oldu. Ayrıca Uluslararası Kuran Okuma Yarışmalarında uzun yıllar j&#;ri &#;yeliği yaptım. Sesli Ya- sin-i Şerif, Kur’an-ı Kerim ve Y&#;ce Meali, Kur’an’a İlk Adım Elif Ba adlı kitaplarım yayınladı. Halen iletişim, y&#;netim danışmanlığı yapmakta, T&#;rkiye Hafızlar ve Mevlithanlar Cemiyeti Başkanlık g&#;revini y&#;r&#;t- mekte ve Kuran eğitimi vermek- teyim. Bu eğitimlerde d&#;nya Kuran okuma yarışmalarına hafız okuyuc- ular yetiştirmenin yanısıra ilk kez başlayanlarla da &#;alışıyoruz. Bu eğitimler 7’den 70’e herkese a&#;ık. Online eğitim imk&#;nı olduğu gibi birebir eğitim de yapmaktayız. Son d&#;nemlerde &#;alışmalarıma bir yenisi daha eklendi. Demokrasi ve Atılım Partisi İstanbul İl Halk- la İlişkiler Başkanlığı g&#;revini de y&#;r&#;tmekteyim. Bir yandan da İstanbul Ticaret &#;niversitesi So- syal Bilimler Enstit&#;s&#; Medya ve İletişim &#;alışmalarında Doktora tezime devam ediyorum. Eğitim hayatımın bir par&#;ası hem &#;ğret- men hem &#;ğrenciyim. Sizi bir&#;ok program- da ve yayında g&#;rd&#;k. Hat- ta &#;zge&#;mişinizde Peri Masalı isimli bir sinema filminde dahi oynadığınız g&#;r&#;yoruz. Bu siz- in istediğiniz bir gelişme miydi? Yoksa medyada g&#;r&#;n&#;r olmak sizin tercihiniz dışında gelişen olayların mı bir getirisiydi? Hayırlı işlerde yarışın diyor Kur’an-ı Kerim. Giydiğim sarığın c&#;bbenin insana verdiği g&#;rev ve sorumluluğuyla kabul etmiştim filmde rol almayı. Proje geldiğinde dedim ki yabancı filmlerde &#;yle bir papaz, haham modeli ortaya koyuyorlar ki ger&#;ekten bir insan hi&#;bir dine mensup olmasa, in- anışla bağlantısı olmasa da orada- ki adamın yaptığı &#;alışmaları, halkın i&#;indeki yerini, itibarını, ses g&#;zelliğini g&#;rd&#;ğ&#; an onun git- tiği yoldan gitmek isteyebilir. Ben de vazife gereği severek yaptığım bu hizmeti medya da dahil olmak &#;zere her alanda paylaşmaktan mutluluk duyarım. Filmin y&#;net- meni Biray Dalkıran camiye geld- iğinde “Bir projemiz olacak, be- r&#;portaj R&#;portajı Ger&#;ekleştirilen: Arş. G&#;r. Tugay Sarıkaya raber olabilir miyiz?” dediğinde, tabi dedim. &#;ok doğal gelişti. &#;ekimler tarihi bir camide oldu. &#;ok g&#;zel bir &#;alışmaydı. Medya- din ilişkisini nasıl tanımlarsınız. Fırsatlar ya da te- hditler bağlamında medyanın rol&#;n&#; nasıl değerlendiriyor- sunuz? G&#;n&#;m&#;zde insanlar her- hangi bir konu hakkında fikir edin- mek istediklerinde ilk başvurduk- ları mecra medya. Elbette din ile ilgili konularda da başvurulan kay- naklar arasındamedya ilk sıralarda. İletişim ara&#;ları hayatımızı kuşat- mış durumda. Bu bağlamda din ve medya ilişkisi de &#;ok &#;nemli hale geldi. Bu durum, medya &#;zerin- den dini programlar yapanlara, din ve dini değerlerle ilgili paylaşım- larda bulunanlara b&#;y&#;k sorum- luluk y&#;klemekte. Dinin doğru aktarılması ve anlaşılması, b&#;y&#;k kitlelere ulaşabilmesi a&#;ısından &#;ok &#;nemli. Ancak bu fırsat doğru, d&#;r&#;st ve ilkeli bir şekilde değer- lendirilmediği takdirde sağlam te- mellere dayanmayan s&#;ylemler- le, yazılarla, programlarla tehdit oluşturur, faturası da ağır olur. &#;zellikle son yıldır tarikatların dijital medyada bu kadar g&#;r&#;n&#;r olması ya da &#;zel- likle YouTube &#;zerinde aktif olar- ak yer almasını nasıl değerlendi- riyorsunuz? Bu g&#;r&#;n&#;r olma istediğini neye bağlıyorsunuz? Dijital medya, hedef kitl- eye ulaşabilme noktasında b&#;y&#;k avantajlar sunmakta. Sadece tari- katlar da değil t&#;m sekt&#;rler, &#;ok hızlı b&#;y&#;yen bu platformda yer almak, seslerini duyurabilmek R &#; P O R T A J R &#; P O R T A J


Made with FlippingBook

RkJQdWJsaXNoZXIy Mzc2MDc5

Send me a message

  • Selman Okumuş Yasin Suresi

    Selman Okumuş Yasin Suresi

    Kur-an &#;ı Kerim Okumada uluslararası yarışmalarda birincilik sahibi olan Selman

  • Selman Okumuş Abese Suresi

    Selman Okumuş Abese Suresi

    Star Tv &#;de yayımlanan Selman Okumuş &#;un hazırlayıp sunduğu mukabele

  • Selman Okumuş Yunus Suresi

    Selman Okumuş Yunus Suresi

    Kur-an &#;ı Kerim Okumada Uluslararası birincilik sahibi olan Selman Okumuş

  • Selman Okumuş Nebe Suresi

    Selman Okumuş Nebe Suresi

    yılında İstanbul &#;da dünyaya gelen ve Marmara İlahiyat Fakültesi

  • Selman Okumuş Fetih Suresi

    Selman Okumuş Fetih Suresi

    Kur-an &#;ı Kerim okuma şampiyonu Selman Okumuş &#;un Star tv

  • Selman Okumuş (Mukabele Kuran Dinle)

    Selman Okumuş (Mukabele Kuran Dinle)

    yılında İstanbul &#;da dünyaya gelen Selman Okumuş,  Star TV

  • Selman Okumuş (Fatır Suresi)

    Selman Okumuş (Fatır Suresi)

    Selman Okumuş &#;un yıllarında Trt 1 ekanlarınd a okuduğu

  • Halden Değil Muameleden Sorumluyuz

    23 Haziran Cuma günü (bugün) vefat eden Abdülbaki Oral Ağabey’in Altınoluk dergisine verdiği mülakatın sayısında, Sami ve Musa Efendi Hazretleri ile ilgili paylaştığı hatıralarını; sayısında ise gençlere verdiği tavsiyeleri ve okuduğu duaları istifadenize sunuyoruz.

    Altınoluk dergisinin Temmuz sayısında Selman Tan’ın Abdülbaki Oral Ağabey ile yaptığı röportaj

    ABDÜLBAKİ ORAL KİMDİR?

    S. Tan: Sizi tanımak için kendinizden dinleyelim Abdülbâki Ağabey.

    Abdülbaki Oral: Bismillahirrahmanirrahim. Rabbi yessir velâ tuassir rabbi temmim bi’l hayr. Elhamdülillahi Rabbil alemîn vessalâtu vesselâmu alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ve sellim.

    Cenâb-ı hak konuşmamızı hayırlara anahtar, şerlere kilit yapsın inşallah. Bütün halimizi, harekatımızı, sekenâtımızı rızasına muvafık eylesin inşallah.

    Ankara Gerede doğumluyum. 4 yaşındayken validem rahmetli oldu. İlkokulu bitirdikten sonra Ankara’ya ablam ve eniştemin yanına gelerek sanat okuluna kayıt oldum. Yaz tatilinde çanta imalathanesinde işe girmiştim. Maddi sebepler zorlayınca o işte kaldım. 18 yaşına geldiğim zaman üvey validem beni evlendirdi. Askere gittiğim zaman iki çocuğum vardı.

    Askerliğimi Bursa’da Orhan Gazi Türbesi’nin üstündeki askerlik şubesinde yaptım. O zaman askerlik 24 aydı fakat boydan kısa olduğum için beni o zaman var olup şimdi kaldırılan ‘arızalı sağlam’ sınıfına dâhil ettiklerinden 6 ay kadar askerlik yaptım.

    Askerlik şubesinin tam karşısında Şehadet Camiî vardı. Bir gün albayın yanındayken ezan okunmaya başladı. “Komutanım camiye gidebilir miyim?” diye sordum. Bana “Sen namazını kılıyor musun?” dedi. Daha sonra camiden müezzin Allahu ekber dediği zaman albay bana “Hoca seni çağırıyor” derdi.

    Baktım askerlerin ellerinde uygunsuz yayınlar dolaşıyor. Yanımda 12 adet dini kitap vardı. Onları evrak odasındaki rafa koydum. Bir gün binbaşı beni çağırdı. Elinde benim kitaplar, bir kısmını da okumuş olduğu anlaşılıyordu.

    “Burada ibadet etmeyenler için hayvandan da aşağıdır gibi ifadeler kullanılıyor ne dersin?” dedi. Ben de “Efendim bizi yaratan Rabb’imiz kendine uymayıp kötülük yapan insanoğluna Kur’an-ı Kerim’de böyle diyor” dedim. Dini kitaplar ve hizmetim ilk olarak bu şekilde askerde olmuştu.‌

    S. Tan: Namaza askerden önce nasıl başlamıştınız, ailenin telkini ile mi oldu?

    Oral: Çantacıda çalışırken bir komşumuz bana Namazı Dosdoğru Kılmak isimli bir kitap verdi. O kitabı akşam okudum, sabahında besmele çekip başladık.

    S. Tan: Demek ki içinizde kabiliyet varmış, kıvılcım çakınca ateş yandı.

    Oral: Rabbim taklidî ibadetlerimizi tahkîke ulaştırsın inşallah. Döndükten sonra yine haftalıkla, bu sefer bir başka yerde çalışmaya başladım. Girmeden önce tek şartım vardı, namaz vakitlerinde müsaade edilmesi.

    Askerden sonra çanta imalatı işine ve satışına girdik. İki imalathane ve bir aksesuar dükkânı ile Türkiye’nin muhtelif yerlerine toptan ve perakende satışlar yapıyorduk. 30 kişi çalışırdı.

    ‌yılı Mart ayında Altınoluk dergisi Andını Hatırla başlığıyla çıkmıştı. Heyecanla takip ediyordum. Her hafta Abdullah Sert ağabey ile görüşürdüm. “Bir emriniz var mı?” diye sorunca “Abone yapmanızı bekleriz” dedi. Rahmetli Hacı Gedikli ağabeyi, damatları 6- 7 kişiye abone yapıp gönderdim.

    Abdullah ağabey ile tekrar görüştüğümüzde yine abone beklediklerini söyleyince, elime kâğıdı kalemi alıp komşulardan birer birer yazmaya başladım. O zamanlar bilgisayarlar çok yaygın değildi, bütün kayıtları elimle tutuyordum.

    Elif sitesinde 1 blokta 72 daire var, toplam 5 blok vardı. Tabii bir insan bir vazifeyi üstlendiği zaman onu en iyi şekilde yerine getirmek istiyor. Sonra etrafa, Ankara esnafına açılmaya başladım.

    Neşriyat hizmeti işine eskiden beri gıpta ederdim. Gelen malzeme güzel, giden malzeme güzel elhamdülillah. Hani ilahide deniyor ya “Gül alırlar gül satarlar” diye. İnsanları Allah yoluna çağırıyorsunuz. Dünyevi işinizi yaparken sadakayı câriye kazanıyorsunuz. Sonradan baktık ki ikisi bir arada olmuyor. Çanta işini tasfiye ederek Altınoluk bayiliği ve kitap işine devam ettik.‌

    S. Tan: Manevi hayatla ilk tanışmanız nasıl oldu?

    Oral: Kitap okumayı sevdiğim gibi vaaz ve nasihat dinlemeyi de çok severdim. Abdullah İşler Hocaefendi’nin İbadullah Camii’nde vaaz verdiğini söylediler. Yine kâğıdı kalemi alarak vaazları düzenli takip etmeye başladım. Orada vaazları teybe kaydetme mevzuunu konuşurken Mustafa Altınoluk isimli bir ağabeyimiz bana bir intisabımın olup olmadığını sordu.‌

    funduszeue.info: Sizin nasibiniz de hep Altınoluk ismi üzerinden devam etmiş Abdübâki ağabey.

    Oral: Evet öyle oldu. Sonra bana “Bu dinlediğin Abdullah İşler Hocaefendi, Rıza Çöllü Hocaefendi, Osman Şevket Yardımedici Hocaefendi bunların hepsi Mahmut Sami Ramazanoğlu Hazretleri’ne bağlılardır” dedi. Bu hocaefendiler Ankara’nın en mümtaz hocalarıydı. Ayrıca Konya’dan Tahir Büyükkörükçü Hocaefendi’yi söyledi. Her birini ayrı ayrı çok severdim. Altınoluk ağabeyin sohbetlerine başladım. Bir müddet sonra yılında İstanbul Erenköy’de devlethanede Sami Efendi üstadımız ikili olarak kabul buyurdular. Nasıl ders yapacağımı elime kâğıdı kalemi aldırarak yazdırdılar. O zamanlar ders görüşmesi için bir süre verilmiyordu. Daha sonra Musa Efendi üstadımız ders görüşmelerinin en geç 6 aylık sürelerle yapılmasını sağlamıştı.

    S. Tan: O zaman o dönemlerden okuyucularımıza faydalı olacağını mülahaza ettiğiniz hatıralarınızdan anlatır mısınız?

    Oral: Musa Efendi üstadımızın bir Ankara’ya teşriflerinde tahminen 12 kişilik bir grupla yemek yeniyordu. Ankara sorumlusu Urfalı Kemal yetkin ağabeyimiz o sırada hastanedeydi. Hastaneden çıkarak yemeğe katıldı. Vücudunda ödemler, büyük ölçüde şişlikler oluşuyordu. Gut ve şeker hastalıkları vardı. Doktorlar tahlil üstüne tahlil yapıyor, bir şey bulamıyorlardı. Hareket edemez, pantolon içine sığamaz hale geldiği için endişe ediliyordu. O yüzden de mümkün olduğu kadar vücuduna sıvı almamasını tembihliyorlardı.

    Musa Efendi Kemal ağabeyden hastalığı ile ilgili bilgileri aldıktan sonra sofradaki karpuzdan alıp Kemal abiye uzattı “Buyurun, şifa olur inşallah” dedi. Bu hadise birkaç defa tekrarlandı. Hepimiz hayretle bakıyorduk.

    Sohbetten çıktıktan sonra Kemal Efendi ağabey “Bir rahatlama hissediyorum” dedi. Eve gittikten sonra elhamdülillah daha da rahatlamış. Aylardır sebebi bilinmeyen bu hastalığı o gün şifa bulmuştu elhamdülillah.

    Hiç unutmam; Musa Efendi’nin Ankara’ya o gelişlerinde fakire Hacıbayram’da terzilik yapan Ali Özkan beyi çağırmamı istedi. Ali ağabey geldi sofrada bulunduktan sonra Musa Efendi’nin cübbesinde yapılacak ufak bir iş varmış onu yaptı. Hatta fakirin, aklıma şöyle gelmişti: ‘bu oldukça basit bir iş burada bizler de bu hizmeti yapabilirdik.’ Musa Efendi arabasına binip İstanbul’a dönerken terzi Ali Özkan ağabey Hakk’ın rahmetine kavuştu. Kemal ağabeyin şifa bulması da Ali ağabeyin vefatı da o gün olmuştu. Ali ağabeyin çağrılmasının özel bir hikmete mebni olduğu kanaatine sahip oldum.

    Yaşadığımız bu hadiseyi aktarınca şu da aklıma geldi. Sami Efendi Hazretleri bir şahısla şehirlerarası otobüs yolculuğu yapıyorlar. Beraberlikleri sadece bir yerden bir yere gidinceye kadar oluyor. Bu şahıs Ankara’da Çıkrıkçılar Sokağı’nda arzuhalcilik yapıyormuş. Sami Efendi bir Ankara’ya gelişlerinde rahmetli Mustafa Erbil ağabeye Çıkrıkçılar Yokuşu’nda dilekçe yazan şu isim ve eşkâldeki şahsı bulmalarını ve kendisinin görüşmek istediğini ifade ediyor.

    Mustafa Erbil ağabey gidip o şahsı buluyor ve “Sami Efendi üstadımız Ankara’ya teşrif ettiler ve sizinle görüşmek arzu ederler” deyince o şahıs birden sapsarı oluveriyor. Meğer alkol alıyormuş. Mustafa Erbil ağabeyden bir iki saat izin istiyor. Sonra gusül abdesti almış, üstüne yeni elbiseler giymiş vaziyette Sami Efendi Hazretleri’nin ziyaretine geliyor. Yarım saat kadar ikisi baş başa görüşüyorlar. O şahıs Sami Efendi’nin yanından ayrıldıktan 23 gün sonra vefat ediyor. Sami Efendi üstadımızdaki şu vefâya bakar mısınız? Mecburen beraber oldukları insanlardan bile merhametlerini esirgemiyorlar.

    Kemal ağabeyi bir hafta göremezsem içim içime sığmazdı. Acaba tart mı edildim diye korkardım. Seyyitdi, çok mübarek insandı. Vefat ettiği zaman Urfa’ya defnedilmek istediğini söylemiş. Fakir, Hacı Gedikli ağabey ile birlikte Ankara’da yıkayıp kefenlendikten sonra Urfa’ya götürdük. Musa Efendi üstadımız da Adana’ya uçakla geldikten sonra Faruk Karabucak ağabeyin arabasıyla Urfa’ya cenazesine gelmişti. Cenazeden sonra da şöyle buyurmuştu: “Kemal Efendi 7 tane hastalıkla imtihan olundu ama hizmetten hiç geri durmadı.” Bir hafta geçtikten sonra Hacı Gedikli ağabeye Ankara’ya hizmet etme vazifesi verildi.

    S. Tan: Sizin Hacı Gedikli ağabeyle akrabalığınız nasıl oldu?

    Oral: Fakirin 3 kızım 2 oğlum vardı. Hacı ağabeyin de bir kızı 2 oğlu vardı.

    Nasipmiş iki kızımız Hacı Gedikli ağabeyin iki oğluyla izdivaç ettiler.

    S. Tan: Musa Efendi ile o kadar yıllık hukukunuz oldu. Size söylediklerinden en unutamadığınız ve sizi etkileyen şey ne oldu diye sorsam?

    Oral: Musa Efendi üstadımıza “Bazı ağabeyleri dersleri ileride görüyoruz. Biliyoruz yaşları da kemâle ermiş ama şöyle şöyle zaaflarla karşılaşıyoruz” denince “Evladım muamele bütün hallerin, makamların önündedir ve üzerindedir. Halden sorumlu değiliz ama muhatap olduğumuz bütün insanlara karşı olan davranışlarımızdan sorumluyuz. İlle de muamele” demişlerdi.

    Kibarı kelamda da “ Güzellerin en güzeli, güzel ahlaktır” deniyor. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in: “Ben güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderildim” buyurmasındaki hikmet çok iyi anlaşılmalıdır.

    Musa Efendi malum Ravza-i Mutahhara’da sofraları açardı. Ayrıca bazen de davet edildiği başka iftar sofralarında iftarını açardı. Bir gün böyle bir iftar sofrasında doğru giderken birden yolunu değiştirip başka bir sofraya misafir oluyor. Yolunu değiştirmesine sebep ise iftar edeceği sofraya hizmet eden kardeşlerden birisinin pideyi sofraya doğru attığını görmesi oluyor. Musa Efendi çok zarif bir insandı ve hizmette edebi çok gözetirdi. Hizmet edeni çok severdi. Hediyesiz hiçbir yere gitmezdi. Hediyeleri de hediye paketleri de tamamen kendi zevki istikametinde mükemmel olurdu.

    Kayseri’de Hacı Hasan Özaşır diye bir zat vardır, Mesci Baba diye maruftur. Sami Efendi üstadımızın meslerini dikermiş, ismi mesçi baba olarak kalmış. Sokağına da belediye Mesçi Baba Sokağı yazmış. Oradaki arsasına cami yaptırıyor fakat kendisi rukuda gibidir, 90 yaşını geçmiş mübarek. Kayseri şivesi ile söylediği şöyle bir şey hoşuma gitmişti: “Kuru kuru gadanı alayım, tıngır tıngır odana geleyim böyle bir şey olmaz. Canın cana kaynayacak, parmak oynayacak.”

    Beyazıd-ı Bestami Hazretleri şöyle buyuruyor: “Gidilen yere boş gidilmez Rabbim/Ben boş gelmedim suç getirdim/Çok ağırdı sırtımda iki kat güç getirdim.”

    Musa Efendi Ankara’da sohbet edeceği salona geldiği zaman kitaplıktaki bir kitabın ters konduğu dikkatini çekmiş, sohbete başlamadan önce onu düzelttirmişti.

    Verirken o kadar maharet kazanmıştı ki avucunun içindeki parayı alan insandan başka hiç kimse kolay kolay fark edemezdi.

    YOLDAKİLERE TAVSİYELER

    S. TAN: Yaşınız 80’e yaklaşmış olmasına rağmen ayda birkaç defa İstanbul’a muhtelif vesilelerle ziyarete geliyorsunuz. Bu muhabbeti, enerjiyi nasıl buluyorsunuz?

    ORAL: Osman Efendi üstadımızın Hiçlik yazısının en geç ayda bir kere okunması gerekir. Kendimizin ne olup ne olmadığını anlayabilmemiz için. Abdest alıyorsak, namaz kılıyorsak, iyilik yapabiliyorsak bunların hepsi Rabbimizin lütfudur. Sen çıkarsan aradan kalır seni yaradan.

    50 yaşıma doğru fakir önemli bir rahatsızlık geçirdim. İki kalçamın kıkırdakları da artık vazifesini yerine getiremez hale gelmiş, birbirine yapışmıştı. Kalça kemiklerinin içinde sıvı kalmadığı için yürüyemez duruma düştüm. Bir yerden bir yere artık tekerlekli sandalye ile hareket edebiliyordum. Filmleri gösterdiğimiz bütün doktorlar kalça protezinden başka bir çare kalmadığını söylüyorlardı. Ameliyat olmayı istemediğim için bir müddet böyle devam ettim. Hacı Gedikli ağabey: “Seni götürüp ameliyathaneye ben yatıracağım” diye ısrar edince sonunda gelip Osman Efendi üstadımıza durumu arz ettim. Doktorların ameliyattan başka çare yok dediklerini söyledim. Ayrıca kalça içindeki sıvının geri gelme, ölmüş kıkırdağın da yenilenme imkânının artık olmadığını söylediklerini de ilettim. Ağızlarından ameliyat diye bir söz çıkmayınca ben de ameliyat olmama kararı aldım. Bu arada bazı alternatif tıp yöntemlerine müracaat ettim. Daha sonra kalça kemiklerim kendi kendine yuva yapmışlar. Tekrar yürür vaziyetine döndüm. Doktorlar yeniden film çekip baktıklarında “Senin bu film sonuçlarına göre yürüyememen lazım” dediler ama elhamdülillah 20 yıldır Rabbim yürütüyor.

    S. TAN: Altınoluk’u bir ziyarete geldiğinizde bizim orada hasta sandalyesi olmadığı için Murat Karaman Bey ile birlikte sizi koltuğa oturtarak taşımıştık. Hatta Abdullah Sert ağabey sizi koltukta o vaziyette görünce “İnşallah ileride at gibi koşacaksın Abdülbâki ağabey” demişti. Ben de moral olarak mı böyle söylüyor diye taaccüp etmiştim.

    ORAL: Evet sizler o günkü durumumu çok iyi biliyorsunuz. Elhamdülillah ağabeylerimizin kardeşlerimizin duası bereketi ile şifa bulmuş durumdayız.

    S. TAN: Esad Erbilî Hazretleri de, Musa Efendi Hazretleri de kalçalarından rahatsızlık yaşamışlardı Abdulbâki ağabey.

    ORAL: Evet ama bizim rahatsızlığımız herhalde günahlarımıza kefaret içindir. Fakir sıfıra sıfır elde var sıfır diye bir tabir var ya işte tam oyum. Rabbim bu sahte kulluğumuzu kabul buyursun inşallah.

    Bir hac döneminde rahmetli Atasayar ağabeyimizin evinde Sami Efendi Hazretleri’nin sohbetindeydik. Yanımda Diyarbakır sorumlusu Ahmet Ertürk ağabey Sami Efendi’nin tam karşısındaydık. Sami Efendi hazretleri şöyle bir şey anlatmıştı.

    Bir bakkal, çocukların ellerinde oynadıkları sahte parayla gelip kendisinden bir şeyler almasını anlamazdan gelip sahte paraları kasanın altındaki bir tenekeye topluyor. Vefatı yaklaştığı zaman çocuklarına diyor ki “Bakkalda kasanın altındaki tenekeyi getirir misiniz?” Çocuklarının getirdiği tenekeyi önüne koyarak başlıyor niyazda bulunmaya: “Ya Rabbi senin masum, günahsız, pırıl pırıl kulların geldi, benden kalp yani sahte parayla muhtelif nesneler istediler. Ben onlara sizin bu paralarınız geçmez, demedim. Ne istedilerse verdim. Yarabbi benim bu davranışım yüzü suyu hürmetine sahte amellerimi Sen kabul buyur” diyerek ruhunu teslim ediyor. Fakirin de Rabbimden niyazım bizim sahte amellerimizi gerçekmiş gibi kabul etmesidir.

    Fakiri 77 yaşımda elimde bastonla dere tepe dolandıran şey üstadımızın hizmet gayretidir, aşkıdır. Üstadımız anlatılmaz yaşanır. 55 ülkeye kitapla kendi dillerinde İslam ulaştırılıyor. Meçhule mektuplar gönderiliyor. Bu hizmetlere var gücümüzle destek olmazsak mesul oluruz.

    S. TAN: Abdulbaki ağabey okuyucularımıza tavsiyeleriniz neler olur?

    ORAL: Estağfirullah genç kardeşlerimize aklıma geldiği kadarıyla önce şunu söylemek isterim.

    “Hüsnüzan büyük bir sermayedir.” Hüsnüzandan hiçbir zaman sorumlu olmayız, aksine hep artıda oluruz. Ama suizanda bulunursak onun bir adım sonrası gıybettir. Suizandan fersah fersah kaçınız. Olmayan bir şey söylediyseniz o zaman zaten iftira olur. Bunlardan da çevremizi ifsad eden fitne oluşur. Hüsnüzanda bulunmak gibi bir güzellik varken suizanla ne işin olur kardeşim.

    İkinci olarak söyleyeceğim; “Müslümanın niyeti amelinden üstündür.” Şu güzelliğe bakın Selman ağabey. İyilik olarak yapmadığım bir şey bile amel defterinde yarın karşına çıkacak. Niyetimizi hep iyileştirelim ve iyi niyetlerimizi büyütelim. Mesela en küçük şeyde bile niyetimizi devamlı kontrol edelim. Bir örnek vereyim; Komşunuz hasta olduğu zaman ‘ben ona gitmezsem gücenir’ diye düşünmek niyeti bozmak demektir. ‘Allah rızası için ben hasta ziyareti yapacağım ‘ diye düşünün. Kısacası zerreden küreye niyetinizi sağlam tutun.

    Üçüncü olarak söyleyeceğim; “Biz birbirimizi sevmeden bize yol vermezler.” Ben bir Müslüman kardeşimi sevemiyorsam kusuru kendimde aramam lazım. Çünkü Allah’ın kulu, peygamberin ümmeti olma şerefine nail olmuş. Toplumsal sıhhatimiz için “Birbirinizi sevmedikçe gerçek mümin olamazsınız” hadisi şerifi çok önemli bir ölçü koymaktadır.

    Şah-ı Nakşibend Hazretleri bir hayvan geçerken elini bağlar, yol verirmiş. Bize ne oluyor da bir diğer kardeşimizi beğenmiyoruz?

    Dördüncü olarak söyleyeceğim; “Hizmetsiz kazanç olmaz.” Bu yolun büyükleri gayrimüslimlere hizmet etmişler, hayvanata hizmet etmişler, hayvanlardan himmet beklemişlerdir. Hayvanat zikirde bizden üstün değil midir? Biz bütün yaratılmışlara hizmet ettikçe büyüyeceğiz. Hizmet yaptıklarımız bizi ister takdir etsin ister tekdir etsin, biz işimize bakacağız. Alacağımızı Rabbimizden tahsil etmeyecek miyiz, almayacak mıyız? Hizmette sınır da olmaz sinir de olmaz. Allah için yapıp ecrini Allah’tan alacağız.

    Arif birisi Zilzal Suresi’ndeki “Zerre kadar hayrınızın da zerre kadar şerrinizin de mükâfatını ve mücazatını alacaksınız” ayetini okuduğu zaman “Bu sure bana yeter” diyor.

    Beşinci olarak söyleyeceğim; Ubeydullah-ı Ahrar Hazretleri’nin “Varidatımız sarfiyatımız kadardır” sözüdür. Bu sözden anladığımız, mal olarak, beden olarak ne kadar sarf edersek ne kadar hayra harcarsak Rabbimiz bize o kadar verecek demektir. Bu durum hep tecrübe ile sabit olmuştur.

    Ubeydullah-ı Ahrar Hazretleri malum kendisinden birisi karnını doyurmasını istediği zaman verecek bir şey bulamayınca lokanta sahibine gidip sarığının tülbentini çıkarıyor ve “Bu temizdir, bunu bulaşıkta kullanırsınız, bu garibi doyurur musunuz?” diyor. Daha sonra ise bolluk zamanında verdiği öşür afakı tutuyor. Çalıştırdığı ırgat var ama medresedeki 3 tane yatalak hastaya kendisi bakıyor. Baktığı hastaların hastalıkları kendisine geçtiği halde hizmetten geri durmuyor.

    Zamanımızda böyle fazilet örnekleri yok değil elhamdülillah. Haymanalı Ömer ağabeyimiz vardı. Vefatından sonra yeğeni anlatmıştı. Birgün giyecek, yeni iç çamaşırı ve nevresim takımlarını alarak yeğenine “Garip Adnan epeydir görünmüyor gel bir bakalım” diyerek onun yaşadığı kulübeye gidiyorlar. Bakıyorlar ki Adnan hastalanmış kendisine bakacak durumda değil. Ömer ağabey yeğenine “sen dışarıda bekle” diyerek kollarını sıvayıp Adnan’ı güzel bir temizledikten sonra giydiriyor ve karnını doyurup istirahat etmesini sağlıyor. Bunu yaptığı zaman bu insan 70 yaşın üzerindeydi.

    Büyüklerimizin devamlı tavsiye ettiği “Bugün bir yetim başı okşadınız mı, bugün bir kardeşinizin derdine merhem oldunuz mu?” sözleri hep bizleri böyle hizmetlere teşvik içindir.

    Altıncı söylemek istediğim önemli husus ise; “ümitleri kırmamak bir mü’minin şiârı olmalıdır.” Bir zat, “Ümidi kırmamak nasıl olur?” diye etrafına sorduğunda kendisine, “filan yerde bulunan âlim zata gidip bunu öğrenebilirsin” diyorlar. O zat, gittiği âlimi bir köpeği doyururken buluyor. Kendisine selam veriyor ama âlim selamına mukabelede bulunmuyor. Bir müddet sonra köpeğin karnı doyunca o muhterem zat bütün vücuduyla dönerek “Ve aleykümselam muhterem kardeşim hoş geldin, sefalar getirdin. Önce hakkını helal et selamına geç mukabele ettim. Sebebi ise bu hayvancağız karnını doyuruvermem için gelmişti. Eğer sana dönecek olup seninle meşgul olursam onun ümidini kırmış olacaktım” diyor. İnsanların sizden bir ümidinin olabilmesi sizin için ne büyük şereftir. Bu hususta ince davranabilmek ancak ariflere has özelliklerdendir.

    Yedinci söylemek istediğim husus; “Sabırda sebat edebilmek çok önemli bir irade ister.” Amelleri, sevapları işlemek için gayret göstermek de sabır, günahlara düşmemek için çekinmek de sabırdır. Esmâ’ül hüsna’nın sonu sabırla bitiyor. Her hadisâta sabırla yaklaşmak bizim imtihanı güzel vermemizi sağlayacak şeydir.

    Sekizinci söylemek istediğim “kibir, gurur, enaniyet kansere benzer bir illettir.” Bunlar tam anlamıyla şeytan amelidir. Yunus ve Hud suresi tefsirinde “Bir kimseye kendisini kardeşinden daha üstün olarak görmek günah olarak yeter” buyruluyor. Cimri cennete girmez meğer Enbiya olsa/Cömert cehenneme girmez meğer eşkıya olsa.

    Yunus Emre Hazretleri bir beytinde ne kadar güzel söyler;

    Yetmişikibuçuk millete bir göz ile bakmayan

    Halka müderris ise de Hakka asidir.

    Dokuzuncu söylemek istediğim husus; “siz benim adıma günah işlemediniz ben sizin adınıza günah işlemedim. Günahsız ağızla birbirimize dua edelim.” Sadır, gönül geniş olduğu zaman bunların hepsi kolaylaşır. Bizim düşmanlığımız günahkâra değil günahadır.

    Ali Fuat Başgil’in Gençlerle Başbaşa kitabından 2 bin adet alıp etrafımdaki gençlere dağıtıyorum. Bu vesileyle söylemiş olayım; gençler o kitabı mutlaka okusunlar.

    Son olarak söyleyeceğim şey bizi okuyan kardeşlerimizin büyük bir lütfu ilahi içinde olduklarını bilmelerini isterim. Lütfu ilahinin içinde bulunup nimetin kadrini bilememek bizleri bedbahtlığa götürür.

    S. TAN: İçinizden gelen dualarla sohbetinizi bitirelim mi Abdülbâki ağabey?

    ORAL: İlahi Ya Rabbi, Ya Rabbel alemin, Ya Erhamerrahimin. Bizleri Zatına layık bir kul, Habibi edibine layık bir ümmet, üstadlarımıza layık bir evlat eyle. Üstadımızın ömrü şâhânelerine bereket ihsan eyle, derecesini âli eyle, hizmet ehli kardeşlerimiz ile birlikte zamanın fitnesinden muhafaza eyle.

    Ya Rabbi devlet ricalinden ihlas ile çalışanların güç ve kuvvetlerini arttır, onları kazadan, beladan, musibetten muhafaza buyur.

    Ya Rabbi dâhili ve harici düşmanlara fırsat verme. Kumpaslarını, tuzaklarını kendi başlarına makûs eyle Yarabbi. İslam’ı muzaffer eyle Yarabbi.

    Ümmeti Muhammed’in dertlerine deva, hasta kullarına acilen şifa, borçlularına edalar ihsan eyle, darda ve sıkıntıda olan kullarına Sen yardım eyle Ya Rabbi.

    Dine, millete, memlekete hayırlı hizmet edecek nesiller ihsan eyle Ya Rabbi.

    Ya Erhamer rahimin son nefesimizde Kur’an okuyarak, ismini zikrederek, cemalin müjdesini alarak, hüsnü hatime ile can vermeyi nasip eyle Yarabbi. Amin ve selâmün alel mürselîn vel hamdü lillahi Rabbil alemin. Bütün ölmüşlerimizin ruhları için el Fatiha.(Kaynak: Selman Tan, Altınoluk Dergisi, Sayı: )

    İslam ve İhsan

    Mahmud Sami Ramazanoğlu (k.s.) Kimdir?

    PAYLAŞ:                

    &#;ifte standart

    LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi

    YÜZDE yüz katılıyorum.

    Haberin Devamı

    Son Paris faciasından sonra başka bir gerçek çıktı ortaya.

    Paris’te bombalar patlayıp, insanlar ölünce, Google dahil dünya üzerinde bütün kurumlar harekete geçti, lanetlemeler, kınamalar, pray for Paris’ler
    Ama söz konusu olan Diyarbakır, Ankara, Suruç, Beyrut ve Suriye olunca
    Aynı tepkiyi, aynı kınamayı, aynı lanetlemeyi, aynı isyanı göremiyorsunuz nedense.
    Bizim tepkilerimiz yerli ve milli kalıyor.
    Oysa Ankara felaketi de Paris kadar büyük bir faciaydı.
    Devlet başkanlarının kuru taziyesinden başka bir şey görmedi Türkiye.
    Yanlış anlaşılmasın, bütün bunları Paris katliamını küçümsemek yazmıyorum, aksine dehşete düştüm.
    Türkiye’yle kıyaslamak için de yazmıyorum.
    Ama ben Ankara katliamında da dehşete düştüm.
    Böyle de bir gerçek var.
    Türkiye’de olunca dünya ayağa kalkmıyor, ama Paris’te olunca bütün dünya isyan ediyor!
    Batı ve Doğu söz konusu olduğunda vicdan konusunda ne yazık ki çifte standart söz konusu.
    Adaletin bu mu dünya?

    Haberin Devamı

    İnsanı dinden soğuturlar!

    GEÇTİĞİMİZ mart ayında Selman Okumuş Hoca’nın önderliğinde bir grupla umreye gittim. Çoğunluk ilk defa gidiyordu. İçimden geldi, merak ettim. Gazeteye de yazmadım, kendim için gittim, sonradan bloguma yazdım.
    Ne hissedeceğimi de bilmiyordum.
    Ama beni şaşırtan şeyler hissettim.
    Oysa ben hiç din eğitimi almadım, birkaç dua bilirim, babaannem öğretmişti, ama ben yine de kendimi inançlı biri olarak kabul ediyorum, fakat dinle minle fazla bir alakam yoktu, hayatım boyunca namaz bile kılmamıştım
    Orada çok acayip bir şey oldu, şimdi uzun uzun anlatmak istemiyorum ama kendime ayna tutulmuş gibi hissettim, 5 vakit namaz kıldım, açık havada, herkesle birlikte kılmaktan büyük bir zevk aldım, bir bütünün parçası oldum, hem her şeydim, hem hiçbir şey, gerçekten çok güzel şeyler hissettim, başkasını bırakın, en çok ben kendime şaşırdım.
    Sonra döndüğümde konuşan seccade aldım kendime.
    Fakat çok acayip bir şey oldu
    Tam ısınmıştım ki
    Türkiye’de IŞİD terörü patlak verdi ve o vahşet, o cinayete yatkınlık, patlayan bombalar, kesilen kelleler, parça parça olan insanlar
    Bu acımasızlığın seviyesi
    Gözümü korkuttu.
    Size söyleyeyim, bu dini bahane eden katiller, o din tacirleri, insanı dinden soğutuyorlar.
    Çok insanın üzerinde böyle bir sonucu oluyor.
    Mümkünse hiçbir dinden söz edilmesin istiyorum.

    Haberin Devamı

    Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşen Gürcan’a teşekkürler!

    ŞİMDİYE kadar Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nı defalarca eleştirdim. Kadına karşı taciz, tecavüz, şiddet olayları ve sonrasında suçu işleyenlerin inanılmaz indirimler almaları hakkında.
    Çünkü bakanlık bu konularda son derece pasif davranıyor ve sanki böyle bir mesele yokmuş gibi yapıyordu.
    Ama şimdi aynı bakanlık farklı bir tutum izledi. En azından bir davada.
    Onu da yazmak ve onlara teşekkür etmek boynumun borcu.
    Diyarbakır’da yılında 14 yaşındaki Z.B.’nin başına taşla vurup bayıltarak tecavüz eden ve hamile kalmasına yol açan, 22 yaşındaki Y.T.’ye mahkeme, saygın tutumu nedeniyle esaslı bir indirim uygulayarak 11 yıl 8 ay cezasına karar vermişti.
    Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı avukatı aracılığıyla, mahkemenin verilen cezada haksız yere indirim yaptığını, sanığa resmen bir ödül verildiğini savunarak kararı temyiz etti.
    Bakanlığı yapması gerekenleri yapmadığında nasıl eleştiriyorsak, yapması gerekenleri yaptığında da teşekkür etmek, alkışlamak gerekiyor.
    Benim yaptığım da bu.

    LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi

    Yazarın Tüm Yazıları

    nest...

    çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası