pozitivizm eleştirisi / POZİTİVİZM - TDV İslâm Ansiklopedisi

Pozitivizm Eleştirisi

pozitivizm eleştirisi

Pozitivizm ve Eleştirisi

 

Pozitivizm; Fransızca&#;da &#;gerçek, olgu, kesin, kanıtlanmış, olumlu&#; gibi anlamlara gelen "positif" kelimesinden türetilmiştir. Pozitif bilim kavramı, olgularla ilgili kesin ve kanıtlanmış bilgiyi ifade ettiği için pozitivizmin ekseninde durmaktadır. Auguste Comte tarafından sistemleştirilerek felsefî bir ekol haline getirilmiştir. Doğru bilginin ancak deney ve gözlem yoluyla elde edileceğini savunan felsefî bir akımdır. Bu indirgemeci yaklaşım pozitivistleri görmediğime, tecrübe etmediğime inanmam mantığına getirmiş olup her türlü metafizik ve dini sistemi reddetmesine zemin hazırlamıştır. Çünkü onlara göre din, metafizik olup görülemez ve tecrübe edilemez bir sistemdir dolayısıyla tecrübe edilemediği için yok hükmündedir, reddedilmelidir. Çünkü yalnızca ilkel toplumlar metafizikle ilgilenir.

Auguste Comte&#;nin geliştirmiş olduğu Üç Hal Yasası'na göre insanlar, üç evreden geçerek hakikate ulaşabilir.

İlk evrede insanlar ilkeldir ve her şeyi bir takım doğa üstü güçlere ve tanrıya vermişlerdir.

İkinci evrede insanlar biraz daha ilerleme kaydedip tanrı ve din gibi fikirlerden soyutlanıp doğa olaylarını metafizik kavramlarla açıklarlar.

Üçüncü evrede insanlar artık her türlü metafiziği bırakıp tamamen deney ve gözleme ulaşmışlardır artık hayatlarında din ve tanrı mefhumları yok, olgu ve bilim vardır. İşte hakikate bu şekilde ulaşılır. O&#;na göre bu hakikat döngüsü ilkel toplumlardan, medeni toplumlara doğru bu şekilde ilerler.

Ayrıca Auguste Comte geliştirdiği bu sistemin adını, &#;İnsanlık Dini&#; olarak isimlendirmiş ve "Pozitivizm&#;in İlmihali"ni yazmıştır.

Auguste Comte

Pozitivistler her ne kadar metafiziği reddetseler bile, kendi geliştirmiş oldukları önermeleri metafizikten kurtaramamışlardır. Pozitivistler, bilimin gelişmesiyle dinlerin tarih sahnesinden kalkacağını düşünmüşlerdir, fakat günümüzde teknolojinin geldiği son nokta olup dinler hala aktif bir şekilde hayatını devam ettirmektedirler. Hatta insanlar kendilerindeki ruh boşluğunu gidermek için yoga tarzı bir takım mistik yönelimlere girmektedirler. 

Pozitif bilgi önemli bir bilgi kaynağı olmakla beraber, tek bilgi kaynağı değildir. Ayrıca metafizik bilginin her ne kadar deney ve gözlem yoluyla ispatı mümkün olmasa da tecrübî boyutu vardır. Söz gelimi bir sûfînin Fenâ halinde hissettiği şeyler bir tecrübeden ibarettir; ayrıca yine bir Hint mistiğinin Nirvana anında hissettiği hal bir tecrübeden ibarettir. Dolayısıyla bu durumlar bize göstermektedir ki tecrübî bilgi yalnızca deney ve gözlem yoluyla elde edilen bilgi değildir.

İnsan sadece fiziksel bir varlık değildir ceset ve ruhtan oluşur, bedenin istekleri fiziki olduğu gibi; ruhun istekleri de metafiziktir ki din bize bunu sağlayan en önemli etkendir. İnsanı sadece bir fiziksel metaya indirgemek, insanın ruhi yönünü, edebî ve sanatsal yönünü de ihmal etmek olacaktır.

Her ne kadar metafizik bilgiyi deney ve gözlem yoluyla doğrulamak mümkün olmasa da, aynı yöntemle onu yanlışlamak da mümkün değildir. Ayrıca unutulmamalıdır ki, Tanrı ve İman gibi konular bilimsel olarak kanıtlanmış olsaydı, inancın bir değeri kalmaz zaten herkes inanmış olurdu.

Deney ve gözlem yoluyla, evrendeki tüm delilleri inceleyerek Tanrı&#;ya ulaşmak da mümkündür. Çevreyi sâlim akılla inceleyen bilim insanları, bu alemin ve düzenin yaratıcısını bilim vasıtasıyla bulabilmektedirler. Modern hayatın oluşturduğu, yoğun ve stresli zeminde yaratıcıyı bulmak ve ona sığınmak kadar rahatlatıcı bir şey yoktur.

Ayrıca Comte'nin tüm dinleri ve metafiziği reddettikten sonra kendine "İnsanlık Dini" adıyla yeni bir din kurması ve irşâd arayışına başlaması da ibret verici, çelişkili bir durumdur.

Hakikate ve Tanrı bilgisine ulaşma konusunda bakınız İbn Tufeyl ne demektedir:

"Yalnızca akılla, yani felsefecilerin yöntemleriyle Tanrı bilgisine ulaşmak da mümkündür, fakat bu bilgi, doğru olmasına karşın &#;anadan doğma bir körün çevresi hakkında edindiği bilgiye&#; benzer. Bu bilginin en belirgin özelliği, &#;açık&#; olmamasıdır. Daha da önemlisi, bu bilgiden dolayı bir &#;zevk&#; duyulamaz, saf müşahedeye erişilemez. Gerçek bilgi iki esasa dayanmalıdır: Akıl ve Sezgi. Bilgi, deneyin akıl ile ve aklın da sezgi ile uygunluğudur. Çünkü, Allah&#;ın zatı sırf nurdur. Nur olan Tanrısal zatı algılayabilecek olan insanın içindeki nuru uyandırmak ve parlatmak, sadece duyuların, aklın ve ruhun özel terbiyesi ile mümkündür. Ancak Allah hakkında bu suretle elde edilecek bir bilgi bize bizzat zatı verebilir." (İbn Tufeyl, Hayy b. Yakzan, )

Burada bilimselliği tamamen reddetmek gibi bir amacımız olmamakla beraber, dinin ve metafiziğin de var olduğunu, insan hayatını anlamlandırmada bilimden ayrı bir yere sahip olduğunu vurgulamak amaçlanmıştır. Aksi halde İslam gelişmeye engeldir, gibi bir sonuç çıkar ki bu mümkün değildir. Vesselam ve dua ile

Frankfurt Okulu&#;nun Pozitivizm Eleştirisi

Pozitivizmin epistemolojik ve metodolojik eleştirisi, teknolojik rasyonalite ve kültür endüstrisi ile birlikte Frankfurt Okulunun temel ilgi alanlarından birini oluşturur.

Farklı bir ifadeyle, pozitivizm ile ampirizm eleştirisi ve alternatif bir epistemoloji ve metodoloji geliştirme girişimi Frankfurt Okulunun tarihsel gelişiminde önemli bir yere sahiptir. Frankfurt Okulunun pozitivizm eleştirisi üç ayrı boyuta sahiptir.

İlkin toplumsal dünyayı doğal dünyanın devamı niteliğinde gören pozitivizm, toplumsal gerçekliği de “doğal” bir gerçeklik olarak görür. Bu nedenle de toplumsal gerçekliğin oluşumunda aktörlerin görüşlerini göz ardı ederek onları “doğal güçler” tarafından belirlenen kişilere indirger (Habermas, , Aktaran Ritzer, , s). Bu açıdan pozitivizm toplumsal hayatın doğru bir şekilde anlaşılmasını engelleyen yanlış yönlendirici bir yaklaşım olarak eleştirilir.

İkincisi, pozitivizm gerçekliğin başka türlü olabileceği ihtimalini göz ardı ederek gerçekliği görünenden ibaret olarak kabul eder. Dolayısıyla gerçekliğin yalnızca görünen yüzünü mutlaklaştırarak onunla ilgilenir, görünmeyen yönünü ise yok sayar ve açığa çıkarmaya çalışmaz. Bu bakımdan da gerçekliğin görünen yüzü olarak yalnızca mevcut olan ekonomik ve siyasal düzene katılır ve onu mutlaklaştırır, statükoyu korur ve böylece yapısal değişimi engeller.

Üçüncü ve son olarak, pozitivizm yeni bir egemenlik biçimini, yani “teknokratik egemenliği” desteklemektedir (Bottomore, , s. 28). Daha açık bir ifadeyle, bütün bilim dallarında tek bir bilimsel yöntemin geçerli olduğunu savunarak bilgi “tek”elciliği yapan pozitivizm bu bilimsel gücü yeni bir “teknokratik egemenlik” biçiminin desteklenmesi yönünde kullanmış, olumlu-olumsuz her türlü ekonomik ve siyasal uygulamanın meşrulaştırılmasında bilimin gücünün kullanılmasına yol açmıştır.

Toplumsal gerçekliğin doğasına yönelik düşünceleri açısından kuramcılar -pozitivist düşünceye paralel bir biçimde- araştırma nesnesinin “araştırmacıdan” bağımsız bir biçimde var olduğu varsayımını korur. Ancak onlara göre temel sorun bu gerçekliğin bilgisinin nasıl elde edileceğidir. Pozitivist bilgi kuramı araştırma nesnesini, araştırmacıdan kesin olarak ayırırken, Frankfurt Okulu düşünürleri düşüncenin nesnenin bir kopyası olmadığını ifade eder.

Bu bağlamda, Frankfurt Okulu’nun yaklaşımı, öz-görünüş ayrımına dayanan ve sosyal bilimcinin amacının görünenin altındaki özü-gerçeği ortaya çıkarması olarak gören eleştirel bir bilgi ve bilim kuramına dayalıdır. Eleştirel bilgi kuramı, Enstitünün “ideoloji” eleştirisi açısından düşünüldüğünde, ideolojinin hakikati gizlediği ya da çarpıttığı düşüncesinin kaynağı olarak görülebilir. Literatürde, eleştirel sosyal bilim olarak adlandırılan ve kökü Marx’a dayandırılan yaklaşımın, genel olarak bu okulun Adorno ve Marcuse gibi önemli kuramcıları tarafından geliştirildiği kabul edilmektedir (Neuman, , s).

Enstitü üyeleri, tüm toplumsal pratiklerin tartışılmasında eleştirel bir perspektif geliştirmeye çalıştılar; bu, ideoloji eleştirisiyle, yani, asimetrik iktidar ilişkilerini gizlemeye ve meşrulaştırmaya çalışan ve gerçekliğin sistematik bir biçimde tahrif edilmiş yorumları olan ideolojinin eleştirisiyle uğraşan bir perspektifti. Onlar, toplumsal çıkarların, çatışma ve çelişkilerin düşüncede nasıl ifade edildiğini ve bunların tahakküm sistemlerinde nasıl üretildiği ve yeniden üretildiğiyle ilgiliydiler (Held, , s).

Horkheimer’ın Enstitünün başına geçmesiyle Okulun ilgi alanı büyük ölçüde felsefeye kaymıştı. Horkheimer’in felsefesi ise modern pozitivizmin ve ampirizmin eleştirine dayanmaktaydı. Onun pozitivizm eleştirisi şu üç noktada yoğunlaşır:

  1. Pozitivizm, insan varlığına mekanik bir belirlenimcilik/determinizm şeması içerisinde yaklaşır.
  2. Pozitivizm, dünyayı yalnızca deneyde dolaysız olarak verilen biçimiyle algılar. Öz ve görünüş arasında bir ayrım yapmaz.
  3. Olgu ve değer arasında mutlak bir ayrım koyarak bilgiyi insan isteminden ayırır.

Horkheimer, pozitivizmi “gerçekliği kendi bütününde kavrama peşinde olan” diyalektik kuramla karşılaştırırken, Marcuse da benzer noktalara işaret ederek pozitivist bir toplumsal düşünceye muhalefetle diyalektik bir toplumsal düşünce çabasında olmuştur (Bottomore, , s).

Kısaca okulun metodolojik ilkesinin, karşıtlıkları kullanarak gerçekleştirilen akıl yürütme biçimi olan diyalektik olduğu sabittir. Diyalektik, Okul için aynı zamanda politik bir ilkedir. Horkheimer ve Adorno, Hegel ve Marx’ın kuramlarını diyalektik’in kendisi ile çelişik bulurlar. Adorno, diyalektikteki, tez-antitez-sentez ilişkisini, sentez aşamasının bir uzlaşmayı tanımladığı gerekçesiyle reddederek, bunun yerine “Negatif Diyalektik” görüşünü geliştirir. Önemli olan tez-antitez aşamasının temsil ettiği çelişkidir ve Adorno’ya göre bu çelişkiden kurtulmak boşunadır. Bu nedenle Adorno, kendi tavrını, eleştirdiğinin yerine yenisini koyma çabası taşımayan saf bir eleştiri süreci olarak değerlendirir (Dellaloğlu, , s).

Negatif diyalektik: Adorno, Hegel’in “Diyalektik” yaklaşımındaki olumsuzlama düşüncesinin nihayetinde bir olumlamaya dayandığını belirtir. Bundan dolayı, Adorno negatif diyalektik kavramını öne sürer. Negatif diyalektik, diyalektik’ten farklı olarak, sürekli bir olumsuzlamaya dayanır.

Kaynak: T.C. ANADOLU ÜNİVERSİTESİ YAYINI NO: , AÇIKÖĞRETİM FAKÜLTESİ YAYINI NO:

Tweetle

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası