mehmet okuyan adiyat suresi tefsiri / OKUDUNMU - ALAK SURESİ 1- A - Mehmet Okuyan - Kısa Surelerin Tefsiri - Hilâl Tv - Dailymotion Video

Mehmet Okuyan Adiyat Suresi Tefsiri

mehmet okuyan adiyat suresi tefsiri

..<a«4İI JLi- "Gazaba uğratılmışların ve sapmışların
yolunu değil!" Âyetteki el-mağdûb kelimesi "gazaba uğratılmış
olmak", ed-dâllîn sözcüğü ise "şaşkınlıkta ve sapıklıkta kalanlar"
demektir.
a) Nisâ' 4/69'da sayılan dört grup, hakkı, istikameti ve doğruyu temsil
etmektedir; geride kalan "gazaba uğratılmışlar ve sapıklıkta kalanlar" ise
1/5. FÂTİHA SÛRESİ 75

kaybeden herkesi içermektedir. Bunları sadece bazı Yahudi ve Hıristiyanlar


olarak yorumlamak, âyetin evrensel mesajını daraltmaya neden olur. Kaldı
ki Yüce Allah isim vermemekte; nitelikler üzerinde durup "şahıslan" de­
ğil, onların "yolunu" sakıncalı olarak nitelendirmektedir. Zaten bu sûrenin
indirildiği dönemde Mekke'de Hz. Peygamberi rahatsız edenler arasında
bunlar yoktu ki onlarla ilgili bilgiler gelmiş olsun.

b) ^g!lc- l- j " Gazaba uğratılmışlar" ifadesi, ilk insan neslinden


Kıyâmet sabahına kadar gelecek olan ve İlâhî gazabı hak eden herkestir;
bunların içinde inkâra Yahudiler de elbette vardır. "Sapıklıkta ka­
lanlar" ifadesi de, benzer şekilde hakka karşı inanç şaşkınlığını tercih eden
ve gerçeğin karşısına dikilenlerdir. Şaşmakla kalmayıp şaşırtmaya çalışan
ve yoldan çıkmışlıkla nitelendirilen herkestir. Elbette bunların içinde bu
özellikteki Hıristiyanlar da vardır. Benzer özelliklerin sahibi olan herkes bu
hitabın muhatabıdır.

FÂTİHA SÛRESİNİN GENEL MESAJLARI


Kur'ân'ın özü, esası, özeti, önsözü ve girişi olarak isimlendirilen ve
Hz. Peygamber tarafından "namazın almazsa olmazı" olarak tanıtılan
Fâtiha sûresinde, açıklamaya çalıştığımız gibi üç ana konu ele alınmakta­
dır. "Hamd", "tevhid ilam" ve "dua". Zaten Kur'ân'ın muhtevası da genel
itibariyle bunlardan oluşuyor diyebiliriz.
(1. âyet): Fâtiha, her işe Yüce Allah'ın adıyla başlamanın gerektiğini
ortaya koymak üzere Besmele ile başlamaktadır. Besmele, bir işe Allah'ın
adını anarak, o işe Allah'ı şahit tutarak ve o işi Allah nzası için yapmakta
oluşun bir ifadesidir. Niyetini böyle belirleyenler Allah'ın merhamet sıfat­
lan gereği, hayırlı işlerinde başanya ulaşabileceklerdir.
( âyetler): Bu âyetlerde, sûrenin ilk konusu olan "hamd"in Yüce
Allah'a ait olduğu, sadece O'na hamd edilmesi gerektiği, çünkü hamde la­
yık varlığın sadece O olduğu beyan edilmekte ve Yüce Allah'ın bazı sıfat­
lan sayılmaktadır. Bu sıfatlar içerisinde Yüce Allah'ın âlemlerin rabbi, sa­
hibi, yöneticisi, idare edicisi ve şekillendiricisi olduğu beyan edilmektedir.
Aynca özellikle rahmetinin kâinatı çepeçevre kuşattığım ifade etmek üzere,
Rahmân ve Rahîm sıfatları ikinci defa zikredilmektedir. Daha sonra "Din gü­
76 KISA SÛRELERİN TEFSİRİ 1

nünün yani hesap gününün sahibi" oluşu da âhiret inananı hatırlatarak, bu


bilinçle yaşamak için önemli bir ders ve istikamet vermektedir.
(5. âyet): Bu âyet, sûrenin ikinci konusunu oluşturan "tevhid ilam"dır
ve Allah'tan başka ilâh tanımama esasmı içermektedir. Kulluk yapılan var­
lıktan yardım istenir; yardım istemek için de kulluk yapmak gerekir. Bu
anlamda kulluğun da, yardım talebinin de yegâne adresi Yüce Allah'tır. Bu
arada Yüce Allah, insanlara "ben" dememeyi, "biz" demeyi öğreterek, insa­
nın sosyal bir varlık olduğuna dikkat çekmektedir. Aynca dolaylı olarak bu
âyette bütün yaratılmışların lisan-ı halleriyle Allah'a kul olduklarını beyan
ettikleri de mesajlar arasında yer almaktadır.
( âyetler): Sûrenin son âyetleri, üçüncü ve son konuyu oluşturur
ki bu da hidayet isteği anlammda "dua"dır. Yüce Allah, insanoğluna, neyi
kimden isteyeceğini öğretmekte, hak ve hakikat yolunu en önemli değer
olarak belirleyip, oraya doğru istikamet belirlemelerini kullarından is­
temektedir. Nimet verilenlerden olmak için nimeti hak etmek ve Kur'ân
nimetiyle buluşmak gerekir. Bunun yolu, nimet verilen peygamberler ve
diğer üç grubun yolunu takip etmekten geçer.
Gazabı hak etmemek ve sapıklıkta kalmamak da insan iradesinin doğ­
ru yöne çevrilmesi gereğinin bir sonucudur. Aksi takdirde gazaptan da şaş­
kınlıktan da kurtulmak imkânsızlaşır.
Fâtiha'da çizilen bu İlâhî rotadan sapmamak ve Kur'ân'm sunduğu,
Hz. Peygamber'in de bizzat yaşayarak örnekliğini gösterdiği İlâhî rehber­
likten kopmamak için Allah'ın ipine, yani Kur'ân'a sıkıca sanlmak gerekir.
Bunun sonunda Hakk'ın rızasını kazanmış olmak, en büyük niyazımızdır.
Rabbimiz bizi bu nurlu yoldan ayrı koymasın; Kitâb'ıyla konuşmayı,
Kitâb'ını konuşmayı, Kitâb'ını konuşturmayı ve Kitâb'mı gündem yapmayı
nasip eylesin.
A 'L Â S Û R E S İ

SÛRENİN GENEL TANITIMI


Mekke döneminde indirilmiş olup, 19 âyetten oluşan ve adım ilk
âyetteki "yüce, en yüce" anlamına gelen el-a‘lâ kelimesinden alan A'lâ
sûresi, resmî sıralamada 87, iniş sırasına göre ise 8. sûredir.
Bu sûre, Târik sûresiyle "insanın yaratılışına ve kâinata gönderme
yapması, ayrıca vahyin yıldız oluşu ve Kur'ân'm öğüt vericiliği"nde anlam
ilişkisine sahiptir.
A'lâ sûresi, Yüce Allah'ı tesbîh emriyle başlamakta, O'nun yaratıcılığı,
düzenleyiciliği, en ince ayrıntısıyla şekillendiriciliği ve her varlığı belli bir
amaca hizmet edecek şekilde programlayıcılığı sıfatlarıyla devam etmek­
tedir.
Tabiattaki eşsiz düzene temas edilerek, kapkara kuru ota çevrilen ye­
şillik, insanoğlunun dikkatine sunulmakta ve tabiattaki sanatkârca dönü­
şümün farkına varılması amaçlanmaktadır. Daha sonra, Hz. Peygamber'e
İlâhî vahyin okunup kavratılacağı, onun da vahyi unutmamasının sağla­
nacağı beyan edilmektedir. Bu arada, Yüce Allah'ı unutmamanın önemine
vurgu yapılmakta, çünkü O'nun her şeyi hakkıyla bilen yegâne varlık ol­
duğu ifade edilmektedir.
Öğüdün yararlı olacağı belirtilerek, Allah'a saygı duyarılann bu öğüt­
ten yararlanacağı, azgınların ise öğütten kaçınıp ateşe yaslanacakları hatır­
latılmaktadır.
Kendisini arındıranların, Allah'ın adını anan ve O'na güvenenlerin
gerçek arınmayı başaracakları, geri kalanların ise dünyayı tercihlerinin so­
nucunda âhireti kaybetmiş olacaklan belirtilmekte ve bütün bu gerçeklerin
evrensel anlamda bütün vahiylerde aynı olduğu ortaya konulmaktadır.
80 KISA SÛRELERİN TEFSİRİ I

SÛRENİN MEÂLİ
Bismillâhirrahmânirrahîm
Yaratıp düzene koyan, takdir edip takdire uygun imkânlar su­
nan, (topraktan) otlak çıkaran, sonra da onu kapkara kuru ota çeviren Yüce
Rabbinin adım teşbih et. Sana (Kur'ân'ı) Biz okutacağız; Allah'ın dile­
diği hariç, unutmayacaksın. Şüphesiz ki Allah, açığı ve gizleneni bilir. 8.
(Böylece) seni en kolaya muvaffak kılacağız. 9 .0 halde, öğüt fayda vereceği
için öğüt ver. (Allah'tan) korkan kişi öğütten yararlanacak; en büyük
ateşe girecek olan en azgm kimse ise öğütten kaçınacaktır. Sonra böylesi
kişi, ateşte ne (tam) ölür, ne de (tam) yaşar. Doğrusu (bu dünyada)
arınan ve Rabbinin adım anıp O'na kulluk eden kişi mutluluğa ermiştir.
Fakat siz (ey inançsız insanlar), dünya hayatım tercih ediyorsunuz.
Oysa ahiret daha hayırlıdır ve daha kalıcıdır. Şüphesiz bu (anlatı­
lanlar), önceki vahiylerde, (meselâ) İbrahim ve Mûsâ'nm sahifelerinde de
vardı.

ÂYETLERİN TEFSİRİ
ÂYETLER:
87/8. A'LÂ SÛRESİ 81

" Yaratıp düzene koyan, takdir edip takdire uygun imkânlar su­
nan, (topraktan) otlak çıkaran, sonra da onu kapkara kuru ota çeviren Yüce
Rabbinin adını teşbih et."
A'lâ sûresinin bu ilk âyet grubunda Yüce Allah, O'nu teşbih etmemiz
gerektiğini ifade ettikten sonra, kendi sıfatlarından bir grubu bizlere sun­
maktadır. Bütün yaratıklar anlamında kâinattaki sistem hakkında aynntılı
bilgilerin yer aldığı bu bölüm, Yüce Allah'ı tanıma noktasmda çok faydalı
bilgiler içermektedir.

a) Teşbihin Önemi
Sûrenin ilk âyeti, teşbihin gerekliliği ve Yüce Allah'ın erişilmez yü­
celiğinin ifade edildiği bir mesaj vermekte, bir anlamda kulluk bilincinin
vazgeçilmezi olarak teşbih ibadetinin önemine vurgu yapılmış olmaktadır.

,jliY l dlüj "Yüce Rabbinin adını teşbih et." Âyetteki


sebbıh emri "teşbih efmek", «İİj j ZLI isme rabbik tamlaması "Rabbinin adı",
VI '

lJ s - Yl el-a'lâ kelimesi ise "yüce, en büyük" demektir.


Bu âyette Yüce Allah öncelikle Hz. Peygamber'e, ardından bütün in­
sanlara, O'nun adını teşbih etmelerini emretmektedir.

ı. T e ş b i h i n A n l a m ı

Teşbih, -insan için- hatırda tutulan şeyin dile getirilmesidir. Zihnin


Yüce Allah'ı yüceltmesi ve peşinden kendisinin de yücelmesidir. Teşbih,
kozmik İlâhiye katılım çağrısıdır. Tesbîh Allah için, O'nun adına hareket
etmek demektir Teşbihin Allah adına hareket etmek anlamı, özellikle
bu sûrenin 2 ve 3. âyetlerinin mesajıyla gayet uyumludur. Orada da ifade
edeceğimiz üzere, varlıklar ne için yaratılmışsa ona uygun programlanmış­
lardır. İnsan da Allah'a kulluk için yaratıldığına göre, bu amacı gerçekleş­
tirmek için yaşamalıdır; âyetteki tesbîh emrinin bir amacı da budur.
Pek çok âyette belirtildiği üzere, bütün varlıklar Yüce Allah'ı kendi
halleriyle teşbih etmektedir Diğer varlıkların teşbihinde bilinç ve kelime

İslâmoğlu, age., s. 'te 8. not; 'de 1. not; 'te 1. not.


Ra'd 13/13; İsrâ 17/44; Haşr 59/1; Saff 61/1; Cum'a 62/1; Teğâbün 64/1.
82 KISA SÛRELERİN TEFSİRİ I

tekrarı şart olmadığı için, bunların teşbihini insanlar anlayamamaktadır.


Zikirde ise özellikle bilinç şarttır. Bu durumda teşbih, kâinattaki iradesiz
koroya iradeyle katılmak ve onlardan ayn düşmemek demektir. Bu koroyu
terk edenleri ise derin bir terk ediliş beklemektedir Yüce Allah'ın adını
teşbih etmek demek, O'nun farkma varmak ve O'nun istediği gibi yaşamak
demektir. İradeli tesbîh, diğerlerine göre çok daha anlamlı ve etkilidir; çün­
kü bu teşbihle adeta hayat programlanmaktadır.

ıı. el-A'lâ K e l i m e s i n i n  y e tt e k i K o n u m u v e A n l a m ı
V t

(JLe-Yl el-a'lâ kelimesi, âyetteki ism kelimesini nitelendiriyorsa "en


yüce" anlamına gelir. Çünkü İsrâ 17/'da Yüce Allah'ın Allah ve Rahmâtı
kelimeleriyle anılmasını emreden hitap vardır. Fâtiha'da iki âyette iki defa
Rahman ve Rahtm kelimeleri geçmekte, böylece bütün besmelelerde bu iki
sıfat tekrarlanmış olmaktadır. Demek ki, isimlerin birbirine göre farklılık
arz edebilme durumu vardır. Ancak yine A'râf 7/ ve İsrâ 17/'a göre,
bütün güzel isimler sadece Allah'a aittir; O'na bu isimlerle dua edilmelidir.
Bu nedenle isimlerin güzeli veya en güzelinin bulunması doğaldır.
Y \ m

el-a'lâ kelimesi, eğer âyetteki rabb kelimesini nitelendiriyorsa,


bu durumda kelime "yüce" anlamına gelir. Râzî'nin de belirttiği gibi ism-i
tafdîl, yani "görecelilik" kalıbı Yüce Allah için "en büyük, daha büyük"
gibi anlaşılmamalıdır. Çünkü bu durumda sanki başka büyükler de varmış
gibi algılanabilir. Bu sakınca nedeniyle, Yüce Ali zıh için bu ifadeleri "gerçek
ve tek" şeklinde anlamak daha isabetlidir. Allâhü ekber tamlaması "Allah
en büyüktür" şeklinde değil de, "Allah gerçek ve tek büyüktür" şeklinde
tercüme edilse, bu daha doğru olur.
^ TM *
Ayetteki (jü-Yl el-a'lâ kelimesi, en yakınındaki kelime rabb olduğu için,
öncelikle onu nitelendirmek durumundadır. Bu nedenle biz de tercümeyi
bu şekilde yaptık.

Teşbihte tenzih ve nefiy vardır; yani teşbih, Yüce Allah'ı eksikliklerden ve olumsuzluklar­
dan uzak tutmak, eksikliklerle onu buluşturmamak demektir. Takdiste de bunlar vardır; aynca
takdis ve hamdde isbat vardır; yani Yüce Allah'ı bütün kemâl sıfatlarıyla birlikte bilmek, anmak
ve yüceltmek vardır (Teşbih, takdis ve hamd hakkında geniş bilgi için bk. Razî, age., II, ).
"Kelime-i tevhid" dediğimiz lâ ilahe illallah cümlesi teşbih ve takdisi birlikte içermektedir. Bu
cümlede önce teşbih, sonra takdis yer almaktadır. Bu doğrultuda bakıldığında, İhlâs sûresinin ilk
iki âyeti takdis, son iki âyeti ise teşbihtir, diyebiliriz.
87/8. A'LÂ SÛRESİ 83

ııı. T e ş b i h - N a m a z İ l iş k is i

Bu âyetin duaya çevrilen formunda dile getirilen û1-*


sübhâne rabbiye'l-a'lâ veya üUl-— sübhâne rabbiye'l-azîm şeklindeki
ifadelerde ism kelimesi yoktur; hem el-a'lâ, hem de ^.lâ«ll el-azîm ke­
limeleri doğrudan rabb kelimesinin sıfatı olarak kullamlmışlardır. Bu kulla­
nımlar da haklılığımızın bir delilidir.

Sûrenin bu ilk âyetini okuyunca, Hz. Peygamber'in


sübhâne rabbiye'l-a'lâ "Ey Yüce Rabbim, seni her türlü eksiklikten tenzih
ederim" dediği rivayetlerde yer almaktadır Aynısını söylemek bizim de
görevimizdir.

Bu âyet indirildiğinde Hz. Peygamber'in, "bunu secdelerinizde yapın"


buyurduğu, ayrıca "Yüce Rabbinin adım teşbih et" şeklindeki Vâkı'a 56/74,
96 ve Hâkka 69/ âyetler indirildiğinde ise "bunu da rukûlanmzda yapın"
diye emir buyurduğuna dair rivayetler bulunmaktadır Bu rivayetler çok
önemli bir hususa açıklık getirmektedir. Demek ki, rukûda ^.lâ»U
sübhâne rabbiye'l-'aztm, secdede ise L5JU-Vl OU.-—sübhâne rabbiye'l-a'lâ şek­
linde teşbih yapmak "nâfile" değil, bir görevdir. Yüce Allah teşbihi emret­

Mehmet okuyan alak suresi tefsiri pdf Konulu Resimli- Mehmet okuyan alak suresi tefsiri pdf Resimli Şiirleri

B&#;l&#;mler
Edebiyat Defteri
&#; Kurallar
&#; Yard&#;m
&#; &#;leti&#;imDi&#;er
&#; Edebiyat TV
&#; K&#;t&#;phane
&#; Bur&#;lar
&#; Bebek isimleri
Diğer
&#; Rüya Tabirleri
&#; İsimler
funduszeue.info, Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece funduszeue.info'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve di&#;er eserlerin telif haklar&#; yazarlar&#;n kendilerine veya yetki verdikleri ki&#;ilere aittir. Eserlerin izin al&#;nmadan kopyalanmas&#; ve kullan&#;lmas&#; say&#;l&#; Fikir ve Sanat Eserleri Yasas&#;na g&#;re su&#;tur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur. Edebiyat -  Şiirler -  Kitap

Mehmet OKUYAN

ÂYETLER:

ت&#;ب&#;&#;ت&#; ي&#;د&#;ا&#; ا&#;ب&#;ي ل&#;ه&#;ب&#; و&#;ت&#;ب&#;&#;&#; &#;1&#; م&#;ا&#; ا&#;غ&#;ن&#;ى ع&#;ن&#;ه&#; م&#;ال&#;ه&#; و&#;م&#;ا ك&#;س&#;ب&#;&#; &#;2&#;

س&#;ي&#;ص&#;ل&#;ى ن&#;ار&#;ا ذ&#;ات&#; ل&#;ه&#;ب&#;&#; &#;3&#; و&#;ام&#;ر&#;ا&#;ت&#;ه&#;&#; ح&#;م&#;&#;ال&#;ة&#; ال&#;ح&#;ط&#;ب&#;&#; &#;4&#; ف&#;ي ج&#;يد&#;ه&#;ا ح&#;ب&#;ل&#; م&#;ن&#; م&#;س&#;د&#; &#;5&#;

&#;1. Ebû Leheb&#;in iki eli kahrolsun, kendisi de. 

2. Malı ve kazandıklarının ona faydası olmadı/olmayacak. 

 Sonunda hem o, hem de boynunda hurma lifinden bükülmüş bir ip olduğu halde ve odun taşıyıcı olarak eşi, alevli bir ateşe yaslanacaktır.&#;

a) Sûrenin İniş Sebebi

  1. Sûrenin iniş sebebi olarak şöyle bir olay anlatılır: Şu&#;arâ&#; sûresinin: &#;Yakın akrabanı uyar&#; şeklindeki âyeti inince, Rasûlüllah (as) bir gün Safâ tepesine çıkıp, &#;Ey insanlar sabah oldu, uyanın!&#; diye seslenmişti. Kureyş oraya toplanıp, &#;Ne oldu, neyin var?&#; deyince, Nebî (as), &#;Size şu tepenin arkasından bir atlı grubun saldıracağını söylesem, bana inanır mısınız?&#; diye sormuş, onlar da, &#;Evet, biz senden şimdiye kadar doğrudan başka bir şey duymadık&#; cevabını vermişlerdi. Bunun üzerine Hz. Peygamber şu davetini ve uyarısını yapmıştı: &#;Öyleyse ben, sizi önünüzde bulunan şiddetli bir azap ile uyarıyorum.&#; Bu uyarının peşinden Ebû Leheb: &#;Yuh olsun, yazıklar olsun sana! Bizi bunun için mi buraya topladın?&#; deyip kalkıp gitmişti. İşte bu sûre bu olay üzerine indirilmiştir.[1]
  2. Diğer bir rivayette ise şu bilgiler yer almaktadır: Bir gün Ebû Leheb,Hz. Peygamber&#;e hitaben, &#;Sana inanırsam bana ne verilecek?&#; diye sormuş, Nebî (as) da: &#;Müslümanlara verilen ne ise o&#; cevabını vermişti. Bunun üzerine o, &#;Benim onlara göre bir üstünlüğüm yok mu?&#; deyince, bu defa Hz. Peygamber, &#;Ne ile üstün tutulacaksın ki!&#; demişti. Bu cevabı alan Ebû Leheb, &#;Böyle bir dine yazıklar olsun, beni diğer insanlarla bir tutan böyle bir din olmaz olsun!&#; demiş ve Yüce Allah bu sûreyi indirmiştir.[2]

    Bu iki rivayete göre de, sûrenin Mekke&#;de indirildiği rahatlıkla görülmektedir. Ancak, Mekke&#;nin ilk dönemlerinde mi, yoksa biraz daha ileriki dönemlerinde mi indiği noktasında bir tereddüt oluşmaktadır. Çünkü Şu&#;arâ&#; sûresi peygamberliğin 7. yılında indirildiğine ve bu rivayet de onun âyetiyle ilişkilendirildiğine göre, Mesed sûresinin indiriliş zamanı hakkında tam bir zaman tayininden yoksun kalmaktayız. Belki şu söylenebilir: Şu&#;arâ&#; âyet, sûrenin genelinden ayrı olarak, daha önceki tarihlerde inmiş olabilir. Bu durumda zaman sıkıntısı ortadan kalkmış olur. Sûrede işlenen konu, Ebû Leheb ve hanımıyla ilişkili olduğu için, sûrenin iniş zamanı Hz. Peygamber&#;in onlarla ilişkisinin problemli bir hal aldığı birkaç yıl sonrası olmalıdır.

    Burada asıl önemli olan husus, sûrede verilen mesajın evrensel oluşu ve bu mesajın amacının, Ebû Leheb gibilerin daima var olacağı haberinin verilmesidir. Böylece, onlara karşı dikkatli davranılması gerektiği noktasında Müslümanlar uyarılmaktadır.

b) Ebû Leheb: Kınamanın Konusu

Yüce Allah, bu sûreye kınama ile başlamakta ve olumsuz insan tipine dair bir örnek sunmaktadır.

ت&#;ب&#;&#;ت&#; ي&#;د&#;ا&#; ا&#;ب&#;ي ل&#;ه&#;ب&#; و&#;ت&#;ب&#;&#;&#;  &#;Ebû Leheb&#;in iki eli kahrolsun, kendisi de.&#; Âyetteki ت&#;ب&#;&#;ت&#; tebbet fiili &#;kurusun, beddua, kahrolsun&#;, ي&#;د&#;ا&#; yedâkelimesi &#;iki el, sosyal ve ekonomik güç&#;, ا&#;ب&#;ي ل&#;ه&#;ب&#; ebî leheb tamlaması ise &#;alev ve ateşin babası&#; demektir.

Âyette bir kahır ve kınama yer almaktadır.

  1. ت&#;ب&#;&#; tebbe kelimesi, Mü&#;min 40/37 ve Hûd 11/ âyetlerin işaretiyle, &#;helak ve hüsran&#; anlamına gelmektedir. Kelimeler, emir formatında olduğu gibi, bazen fiil formatında da dua anlamında kullanılır; bunun Kur&#;ân&#;da çeşitli örnekleri vardır. Bu bağlamda &#;Allah seni affetsin&#;&#;;[3] &#;Kahrolası, nasıl da ölçüp biçiyor, etrafa bakınıyor&#;;[4] &#;Kahrolası insan, nasıl da nankörlükediyor&#;[5] âyetleri zikredilebilir. Ayrıca; غفر الله &#;Allah mağfiret etsin&#;, رحمه الله &#;Allah ona rahmet etsin&#;,  صلي الله عليه  &#;Allah ona (Hz. Muhammed&#;e) yardım ve rahmet etsin&#; ifadelerinde olduğu gibi, bu tür dua cümleleri Arapçada mâzî (geçmiş zaman) kipiyle de söylenmektedir.[6] Bu nedenle, Mesed sûresinin ilk âyetinde yer alan tebbet ve tebbekelimeleri beddua anlamına gelmekte ve &#;kahrolsun&#; manasını vermektedir.
  2. Râzî&#;nin ikinci görüş olarak belirttiği üzere, Mesed sûresinin bu ilk âyetinde geçen tebbet ve tebbe kelimeleri &#;beddua&#; anlamındadır. İlki Ebû Leheb&#;in amelinin helak olmasını, ikincisi ise bizzat kendisinin helak olmasını amaçlamaktadır.[7]Bu durumda her iki kelime de dua formunda kabul edilmiş olmaktadır ki, bizim tercihimiz bu yöndedir. Tebbet fiilinin müennes (dişil) gelmesi, yed/yedâ kelimesi nedeniyledir. İkinci tebbenin müzekker (eril) gelmesi ise, sûrenin âyet sonları uyumu nedenine bağlanmaktadır; ancak biz bu kanaatte değiliz. Çünkü son âyetin fâsılası  değil, dâl harfidir; demek ki bütünüyle sûrede böyle bir uyum yoktur. Fiilin tebbe şeklinde müzekker gelmesi, failin Ebû Leheb&#;e ait hüvezamiri olması nedeniyledir. Aksi takdirde onun da tebbet şeklinde gelmesi gerekirdi.
  3. Diğer görüşe göre ise, ت&#;ب&#;&#;ت&#; tebbet kelimesi &#;talep, istek&#; anlamı verir. Âyet sonundaki ت&#;ب&#;&#; tebbe fiili ise ve kad tebbeşeklinde okunarak bu işlemin gerçekleştiği kabul edilmektedir. Âyet sonundaki tebbe kelimesi, eğer &#;gerçekleşmiş olma&#; anlamına alınacaksa, o zaman&#;kurudu, kuruyacak&#; şeklinde bir ifade tercih edilmelidir; çünkü bu sûre indirildiğinde Ebû Leheb&#;in böyle bir durumu söz konusu değildi. Onun helaki Bedir savaşından bir hafta sonradır ki, bu tarih sûrenin indiriliş zamanıyla uyuşmamaktadır.
  4. Yüce Allah, Ebû Leheb&#;in temsil ettiği iki güce kahr ve lanet etmektedir: Bunlardan ilki onun ekonomik gücüdür; diğeri de toplumdaki sosyal gücü ve otoritesidir. Âyette yer alan ي&#;د&#;ا yedâ kelimesi, bir sonraki âyetin de işaretiyle &#;mal ve kazanç&#; anlamına alınabilir. Dolayısıyla, bu anlamla birlikte sosyal gücü ve otoriteyi de temsil etmektedir.
  5. Yedyedâeyd kelimeleri asıl olarak vücudun bir organı, yani &#;el&#; için kullanılır. Ancak bu kelimenin mecâzî bir anlamı daha vardır. Yâsîn 36/71&#;de bu kelime, Yüce Allah&#;ı nitelemekte ve &#;kendisi&#; anlamına gelmektedir. Mâide 5/64&#;teki yedve yedâ kelimeleri, yine mecaz olarak Yüce Allah&#;ın cömertliğini ifade etmektedir. Aynı şekilde Feth 48/ âyetteki yedsözcüğü Yüce Allah&#;ın onayı, eydî kelimesi ise insanların biat kararı anlamındadır. Hacc 22/ âyette olduğu gibi, yedâkelimesi &#;parçayı anarak bütünü kastetme&#; kuralı gereği bütünüyle insan fiillerini, insan iradesini ve eylemlerini ifade etmektedir.
  6. Bütün bu anlamlardan farklı olarak eyd/eydî kelimesi Zâriyât 51/ âyetin işaretiyle &#;güç, takat&#; anlamına da gelmektedir. Bunca anlam çeşitliliğine sahip olan bu kelimenin Mesed sûresinde kullanılmış olması, âyetteki mesajın evrenselliğini de ortaya koymaktadır. Buradan hareketle, ilgili kelimeyi &#;ekonomik güç ve sosyal nüfuz, otorite&#; olarak yorumlamayı uygun bulduk.
  7. Âyetteki ا&#;ب&#;ي ل&#;ه&#;ب&#; ebî / ebû leheb tamlaması için de farklı yorumlar yapmak durumundayız.

a) Peygamber&#;in, asıl adı Abdüluzza olan amcası için kullanılan Ebû Leheb, yani &#;alevin babası&#; tamlaması, aslında ilgili şahsın kendi ismi değil, künyesidir. Çünkü bu kişinin Leheb adında bir oğlu yoktu; Utbe adında bir oğlu olduğu için künyesi Ebû Utbeolmalıydı. Ona &#;Ebû Leheb&#; denmesi, yanaklarının kıpkırmızı oluşu veya kızınca yanaklarının al al oluşu nedeniyledir.[8]

b) Layık olana &#;hayrın babası&#; veya &#;şerrin babası&#; dendiği gibi, Ebû Leheb&#;e de alay ve hakaret edilsin diye &#;ateşin babası&#; denilmiştir. Çünkü o, Kıyâmette ateş azabına çarptırılacak kişilerden birisidir.

c) Ebû Leheb&#;e bu künyenin verilme nedeni, çok parlak bir yüze sahip oluşu ve güzelliği de olabilir.[9] Bu durumda bu künye, yerme değil, övme amacına yöneliktir. Demek ki çevresindeki insanlar bu künyeyi ona duyulan bir hayranlığın, erişilmezliğin veya bir gıptanın ifadesi olarak layık görmüşlerdi; İslâm gelmeden önce de kişi bu künyeyle anılıyordu. İşte sûrenin ilk âyetinde onun hem sosyal gücü ve otoritesi, hem güzelliği, hem de malı ve kazancı kahır konusu edilmekte, böylece insanların ona duyduğu hayranlık, derin bir şekilde eleştirilip beddua konusuna dönüştürülmektedir.

c) Faydasız Mal ve Kazanç

İkinci âyette, dünyaya ait sahte değerlerin insan için aslında derin bir felâket olduğuna dikkat çekilmektedir.

م&#;ا&#; ا&#;غ&#;ن&#;ى ع&#;ن&#;ه&#; م&#;ال&#;ه&#; و&#;م&#;ا ك&#;س&#;ب&#;&#; &#;Malı ve kazandıklarının ona faydası olmadı.&#; Âyetteki ا&#;غ&#;ن&#;ى ع&#;ن&#; ağnâ &#;an ifadesi &#;fayda vermemek&#;, م&#;ال&#; mâl kelimesi &#;mal, servet&#;, م&#;ا ك&#;س&#;ب&#; mâ kesebe ifadesi ise &#;kazandıkları&#; demektir.

Bu âyetteki anlam farklarına değinmek gerekmektedir.

1. Baştaki  edatına göre, âyette farklı anlamlar söz konusudur:

a) Âyetteki ilk م&#;ا  edatı, &#;olumsuzluk&#; anlamı verebilir. Kastedilen anlam ise, &#;Malı ve kazandıkları ona hiçbir yarar sağlamadı&#; şeklindedir. Tercümede tercih ettiğimiz anlama göre, Ebû Leheb&#;in malı ve kazancı, ona dünyaya tapma ve ateşi hak etme dışında hiçbir fayda sağlamamış, aksine onu felakete sürüklemiştir.

b) Cümleye, gelecek zamananlamı da verebiliriz: &#;Malı da kazancı da ona hiçbir fayda sağlayamayacaktır.&#; Anlatılmak istenen şey, malının da kazancının da hem dünyada, hem de âhirette Ebû Leheb&#;e yarar sağlamayacağını hatırlatmaktır. Bu durumda, &#;gelecekte meydana gelmesi kesin olan işler için, geçmiş zaman kipi kullanılması usulü&#; devreye girer. Her iki anlama göre de cümlenin başındaki  edatı, &#;olumsuzluk&#; anlamı verir.

c) Bu edat, olumsuzluk anlamı vermeyebilir de. Şeklen soru edatı olsa da, muhatabı susturmak veya kınamak da amaçlanmış olabilir. Buna göre anlam, &#;Malı ve kazandıkları ona ne fayda sağlamış ki!&#; veya &#;ne fayda sağlayacakmış ki!&#; şeklini alır.

2. م&#;ال&#;ه&#; و&#;م&#;ا ك&#;س&#;ب&#;&#; &#;Malı ve kazandıkları&#; ifadesinde de iki farklılık söz konusudur:

a) Bunlardan birine göre &#;mal&#;, kişinin miras yoluyla sahip olduğudur; &#;kazandıkları&#; ise kendisinin çalışarak elde ettikleridir. Bu durumda kazandıkları, yani kesb ettikleri şeylere &#;mal&#; da &#;yapılan eylemler&#; de girer.

b) Diğer anlama göre &#;mal&#;ı, kişinin sahip olduğu bütün ekonomik değerler; &#;kazandıkları&#; ise onun çocuklarıdır.[10]

Şerre harcanan dünya malının kişiye hiçbir katkısının olmayacağı, Leyl 92/11&#;de ifade edilmektedir. Benzer şekilde, kişinin yakınlarının da ona yarar sağlayamayacağı çeşitli âyetlerde açıkça belirtilmektedir.[11] Durum böyle olunca, insanın sahip olduğu şeyler eğer hakkın ve hakikatin yolunda değilse, bunlar ister mal, miras, makam, ister otorite, şöhret, güzellik, isterse fazla çocuk veya fazla nüfus olsun, sonuç değişmemektedir. Bütün bunlar insanın başına dert olmakta, imtihanı kaybedip hem dünyada hem de âhirette azaba çarptırılmasına yol açmaktadır.

d) Acı Son: Cehennem

Yüce Allah mala, servete, şöhrete, otoriteye ve sosyal güce güvenmenin sonucu hakkında bilgi vermektedir.

ı. Alevli Ateşe Yaslanacak

س&#;ي&#;ص&#;ل&#;ى ن&#;ار&#;ا ذ&#;ات&#; ل&#;ه&#;ب&#;&#; &#;Sonunda o, alevli bir ateşte yaslanacaktır.&#; Âyetteki ي&#;ص&#;ل&#;ى yaslâ fiili &#;yaslanmak, girmek&#;, ذ&#;ات&#; ل&#;ه&#;ب&#;&#; zâte lehebtamlaması ise &#;alevi olan, alevli&#; demektir.

a) Bu âyetteki ي&#;ص&#;ل&#;ى yaslâ kelimesi, A&#;lâ 87/12&#;de genişçe izah ettğimiz üzere &#;girmek, yaslanmak&#; anlamına gelmektedir. Tıpkı Kaari&#;a /9&#;da olduğu gibi, böylesi kişilerin sığınağı ateş olacaktır. Ebû Leheb&#;in azmasının nedeni, malına ve ihtişamına güvenmesi idi. İşte böylesine mala düşkünlük gösterip, malının kendisini dünyada ebediyyen yaşatacağını sananlar için Hümeze sûresinde Hutame&#;den, yani gönüllere işleyen bir ateşten ve içinden çıkılması mümkün olmayacak direklere sahip bir azap mekânından söz edilmektedir.[12]

b) Mesed sûresindeki ن&#;ار&#;ا nâr kelimesi, tek başına değil de, ذ&#;ات&#; ل&#;ه&#;ب&#;&#; zâte leheb sıfatı ile tanıtılmaktadır. Buna göre tamlama, &#;dünyada eşi, benzeri görülmemiş, son derece şiddetli bir alev ve ateş, yani sadece cisimleri yakan bir ateş değil, ruhları sarıp gönüllere nüfuz eden cehennemateşi&#;dir.[13]

c) Sûrenin ilk âyetinde Ebû Leheb&#;in sosyal gücünü, otoritesini, zenginliğini, güzelliğini ve ihtişamını ifade eden lehebkelimesi, bu âyette onun gireceği ateşin sıfatı olarak sunulmaktadır. Demek ki, dünyada övünülen şeyler, âhirette insanın başına dert olabilir. Bu durum, çok ince bir mesaj güzelliği, sanatsal bir estetik ve ustalıklı bir anlatımla bilgimize sunulmaktadır. İlâhî rızadan yoksun bir itibar görüntüsü, durum değişmediği sürece, aslında kişinin felaketinin habercisidir. Parlaklık, güzellik, sosyal güç, otorite ve saygınlık gibi isimlendirmeler, gerçek anlamda bir değerin temsilcisi değil de, kişilerin kendilerini tatmine yönelik ürettikleri birer unsur iseler, sonuç maalesef çok acı olabilir.

İşte Mesed sûresinde bizlere verilmek istenen mesajın özü bu noktada şekillenmektedir. Sahte itibarlar felâket getirirler. &#;İzzet ve şeref isteyenler bilsin ki, gerçek izzet ve şeref bütünüyle Allah&#;ın yanındadır.&#;[14]

Ey Rabbimiz, bizleri itibarı Senin yanında ve rızanda arayanlardan eyle.

ıı. Eşi de Beraberinde Olacak

و&#;ام&#;ر&#;ا&#;ت&#;ه&#;&#; ح&#;م&#;&#;ال&#;ة&#; ال&#;ح&#;ط&#;ب&#;&#; &#;Odun taşıyıcı olarak eşi de (ateşe girecektir).&#; Âyetteki ام&#;ر&#;ا&#;ت&#; imraeh kelimesi &#;eşi&#;, ح&#;م&#;&#;ال&#;ة&#; ال&#;ح&#;ط&#;ب&#;&#; hammâlete&#;l-hatab tamlaması ise &#;odun taşıyıcısı&#; demektir.

Bu ifadeye &#;laf taşıyıcılığı yapan eşi de&#; anlamını vermemiz de mümkündür. Çünkü onun, bu kadından başka iki tane daha eşi olduğu, bunu onlardan ayırmak için böyle bir sıfata yer verildiği anlaşılmaktadır. Böylece, suçu işleyenle işlemeyeni ayırt etmenin gereğine işaret edilmiş olmaktadır.

a) Ebû Leheb&#;in eşinin ismi Ümmü Cemîl olup; Harb b. Ümeyye&#;nin kızı, Ebû Süfyân&#;ın kız kardeşi ve Muaviye&#;nin de halasıdır. Eşinin gireceği alevli ateşe bu kadın da girecektir. Rivayetlere göre bu kadın, Hz. Peygamber&#;e zarar vermek için onun yoluna odun ve diken taşıyıp atarmış. Ayrıca, insanlar arasında söz getirir-götürür, laf taşırmış; Hz. Peygamber&#;i fakirlikle ayıplar ve kınarmış.[15]

b) &#;Odun taşıyıcılığı&#; ifadesi, Araplarda yaygın bir kullanıma sahipti ve çok konuşanlara da böyle hitap edilirdi. Yanlış yere ve hatalı olarak çok konuşan kişi elbette günah yüklenecektir. Hz. Peygamber&#;i üzen, ona karşı yakışıksız söz ve davranışlarda bulunan bir kadının sonu, ateş azabıdır ve kendi azabının yakıtını, taşıdığı laflar ve yüklendiği günahlarla oluşturmaktadır. Bakara 2/24 ve Tahrîm 66/6. âyetlerde belirtildiği üzere, cehennemin yakıtları arasında insanlar da vardır ve bu kadın, işlediği ve yüklendiği günahlar nedeniyle yakıtını kendisinin oluşturduğu ve hazırladığı ateşe atılacaktır.

ııı. Eşinin Boynunda İp Bulunacak

ف&#;ي ج&#;يد&#;ه&#;ا ح&#;ب&#;ل&#; م&#;ن&#; م&#;س&#;د&#; &#;Boynunda hurma lifinden bükülmüş bir ip olduğu halde.&#; Âyetteki ج&#;يد&#; cîd kelimesi &#;boyun, gerdan&#;, ح&#;ب&#;ل&#; habl sözcüğü &#;ip, halat&#;, م&#;س&#;د&#; mesed kelimesi ise &#;maddesi ne olursa olsun bükülmüş, kuvvetli&#; demektir.

Burada anlatılmak istenen husus, Ebû Leheb&#;in hanımı Ümmü Cemîl&#;in, dünyada yaptığı eylemlerin âhirette boynuna çelik bir halat gibi geçirileceğinin haber verilmesidir. Âhirette insanlar cehenneme atılırken zincirlere vurulacak, en ağır mahkûm muamelesine tabi tutulup, buradaki gurur ve kibirleri yerle bir edilecek;[16] adeta aşağılık bir varlık görüntüsüyle azaba bırakılacaklardır. Burada taşınan şeyler, orada azabın araçlarına ve yardımcılarına dönüşecektir. Böyle davrananlar dünyada çevresindekilere deşifre edilecek ve böylece gittikleri yolun yanlışlığı özellikle vurgulanmış olacaktır.

Bu sûrede &#;Ebû Leheb&#; künyesi yerine Abdüluzza veya Ebû Utbe, eşi için de &#;hanımı&#; denilip Ümmü Cemîl denmemesinin çok önemli bir nedeni olmalıdır. Bu tür hitaplar, Kur&#;ân&#;da genel bir üslup olarak takip edilmektedir. Amaç, anlatılan olayların kişilerle veya zamanlarla sınırlı kalmayıp, evrensel bir nitelik arz etmesini sağlamaktır. Bu sûrede olduğu gibi, kişiler neye güvenirlerse o cinsten bir sonla karşılaşır ve yaptıklarının derin pişmanlıklarını yaşarlar.


[1]    Buhârî, Tefsîru Sûre-i

[2]    Taberî, age., XXX,

[3]    Tevbe 9/

[4]    Müddessir 74/

[5]    &#;Abese 80/

[6]    Dua ifadeleri konusunda bk. Burûc sûresi, 4. âyet.

[7]    Râzî, age., XXXII,

[8]    Râzî, age., XXXII, ; İslâmoğlu, age., s. &#;de 1. not.

[9]    Esed, age., &#;de 1. not.

[10]   Daha başka ihtimaller için de bk. Râzî, age., XXXII,

[11]   Lokmân 31/33; Fâtır 35/18; Me&#;âric 70/; &#;Abese 80/

[12]   Hümeze /

[13]   Yazır, age., X,

[14]   Fâtır 35/

[15]   Rivayetler için bk. Taberî, age., XXX, ; Râzî, age., XXXII,

[16]   Furkaan 25/13; Mü&#;min 40/; Hâkka 69/

Mehmet Okuyan - Kısa Surelerin Tefsiri 1 PDF

%(3)% found this document useful (3 votes)
3K views pages

Original Title

Mehmet Okuyan - Kısa Surelerin Tefsiri funduszeue.info

Copyright

Available Formats

PDF, TXT or read online from Scribd

Share this document

Share or Embed Document

Did you find this document useful?

%(3)% found this document useful (3 votes)
3K views pages

Original Title:

Mehmet Okuyan - Kısa Surelerin Tefsiri funduszeue.info

Merhum babama,

kıymetli anneme ve
bütün Kur'ân talebelerine
ithaf ediyorum.
YaymNo,
Kitabm A dı! Kısa Sûrelerin Tefsiri I
Yazar ı Prof. Dr. Mehmet Okuyan
İç Mizanpaj & Kapak ■AFM CREATIVE
5.B askı!
ISBN !

Baskı ve Mücellit Çalı) Ofset


Davutpaşa Cad. Yılanlı Ayazma Sk.
No: 8 Davutpaşa/Topkapı/ISTANBUL
Tel: 11 04
Sertifika No:
1
I

a ADIMDAOTIM
î

() 7 / funduszeue.info


İletişim Mehmet OKUYAN
OMU ilahiyat Fak. KurupelitfSAMSUN
19 19 /61 61
82

teyma Sertf/îkı No

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası

© 2024 Toko Cleax. Seluruh hak cipta.