Ingilizce Marul

Marul başına çeyrek sent haraç.

A quarter of a cent levied on every head of lettuce.

Lahana, marul.

Cabbage, lettuce, kale.

Şu marul işinde çok sıkı çalışıyorsun, değil mi Cal?

You're really working at this lettuce business, aren't you, Cal?

Marul işinden kaybettiği parayı?

On that lettuce business?

Marul işinden kaybettiğin para.

It's all the money you lost on the lettuce.

Marul işinden kaybettiğin paranın tamamı.

It's all the money you lost in the lettuce business.

Hamburger, sos, marul soğan, peynir, domates.

Hamburger, relish, lettuce onions, cheese, tomatoes.

Teksas'ta marul, New Mexico'da havuç, Arizona'da portakal

Lettuce in Texas, carrots in New Mexico, oranges in Arizona- -

Sabah marul suyu veririm ona.

I'll give her lettuce water in the morning.

Thoreau bundan hiç söz etmemiş olabilir ama, bununla çok marul alınabilirdi.

And as Thoreau probably never said, that's a lot oflettuce.

Birkaç yaprak marul yeterli.

Few lettuce leaves are enough.

IJ = Ji = bir marul

Also "I + J" = "J + I" = cosine "E + A".

Hiç badem, üzüm, domates, marul ve ananastan yapılmış bir salata yediniz mi?

Have you ever had a salad with almonds and grapes and tomatoes and lettuce and pineapple?

Esmer ekmekten et, marul, domates ve mayonezli sandviç.

Bacon, lettuce, and tomato with mayonnaise on pumpernickel toast.

Böyle ürkek bir tavşan gibi olacaksan, sana marul ısmarlayayım.

If you're gonna spend the whole evening acting like a scared rabbit, maybe I better order some lettuce.

Mayonez, tereyağ ya da marul istemiyorum, sadece bir fincan kahve.

No mayonnaise, no butter, no lettuce and a cup of coffee.

Tereyağ, marul ve mayonez yok. Bir fincan kahve.

Hold the butter, the lettuce and the mayonnaise, and a cup of coffee.

Düşünüyorum da, oruçluyken canım şiddettle marul çekti!

In thought, while fasting I had cravings for lettuce!

Bir sürü marul var ama hayalimdeki yiyecek değil.

There's an awful lot of lettuce, which is not what I'm dreaming of.

Bir demet marul ve iki çeyrek süt.

Head of lettuce and two quarts of milk.

Bir demet marul ve iki çeyrek galon süt.

Head of lettuce and two quarts of milk.

- Yarından ümidi kesmemeli. Bir paket kooperatif sabunu, bir buçuk iki kilo lahana iki adet şalgam, krema tozu kuru fasulye, bazen, konserve domates, bazen spagetti, bazen, marul, eğer indirimdeyse.

One pack of Co-op soap powder, three or four pounds of cabbage two swedes, custard powder baked beans, sometimes, tinned tomatoes, sometimes tinned spaghetti, sometimes, lettuce, when cheap.

Dükkânlarda taze marul.

Fresh lettuce in the stores.

- Marul, hıyar, turp.

Lettuces, cucumber, radishes

Marul, turp, hıyar gibi.

Salad as in lettuces, radishes, cucumber.

- Marul, hıyar, domates, öyle.

Lettuce, cucumbers, tomatoes- - yeah.

Ama ben sorunca sen benden markete gidip sana bir top marul alacağım gibi bir mazeret uydurmamı istiyorsun.

To stop off at the market to pick up a head of lettuce, I find some excuse.

Soğan, marul, karpuz.

Onions, lettuce, melons.

Bol bol süt, marul, meyve arada bir kıvamlı çorba, bir şeyiniz kalmaz.

Lots of milk, lettuce, fruit a thick soup now and then, and it won't happen again.

Marul yaprağıyla onları sigara kutularına koyardım.

I'd put them in cigar boxes with a lettuce leaf.

Marul yiyerek yaşayamam ki!

I can't live on lettuce.

Marul ver.

Give me lettuce.

Tüm gereken bir demet marul ve bir taco kabuğu.

All you get is a bunch of lettuce and a taco shell.

- Marul tamam Kilo aldırmaz.

- Lettuce is right. You won't gain weight.

Marul tarlasında çalışacağız.

We'll work the lettuce fields.

Marul toplayıp biraz para kazanır sonra da bira alıp kız buluruz, olmaz mı?

We make some money picking lettuce, then we get ourselves some beer and some girls, okay?

Ben de pastırma, beyaz ekmek mayonez, domates ve marul alayım.

I'm having pastrami on white bread with mayonnaise, tomatoes and lettuce.

Bugünün diğer haberlerine gelince, Newark New Jersey'de, adamın biri pastırma marul ve domatesli sandviç tarafından yenildi.

THE PRESIDENT RESPONDED, "THOSE FUNNY LITTLE BLACK SHIPS JUST KEEP SINKING ANYWAY." AND IN OTHER NEWS TODAY, IN NEWARK, NEW JERSEY,

Marul ve domates

It's lettuce and tomato

Marul yiyorlar ve ne içtiklerini biliyor musun?

All they eat is lettuce and you know what they drink?

Marul ve kurbağa bacaklı burger

J'A frog leg burger on a bright green bun

"Unutma ki, havuç titrer bıçağı gördüğünde" " marul çığlık atar koparıldığında, lahana ağlar haşlandığında. "

" Don't forget that a carrot trembles before the knife, lettuce screams when it's shredded, and cabbage weeps when it's boiled.

Tavşan için de dolapta marul yaprağı var.

There's lettuce for the rabbit.

" Marul koyma.

" Hold the lettuce.

Sana doğru marul sevkiyatı yolda.

You've got a shipment of lettuce heading your way.

Konsome, körpe marul tavuk, ama yalnız göğüsleri.

Your clear soup, the new lettuce chicken, just the breast.

Pastırma, marul ve patates.

Bacon lettuce and potato.

Pastırma, marul ve patatesli.

They're bacon lettuce and potato.

Dorothy bir komodor ile çıkıyor, Blanche, Stan'le çıkıyor ben bütün akşamı pastırma, marul ve patatesli sandviç yaparak geçiriyorum.

Dorothy went out with a commodore, Blanche went out with Stan, I spent the evening making bacon, lettuce and potato sandwiches.

Örneklerdeki görüşler Cambridge Dictionary'nin editörlerinin, Cambridge University Press'in ya da lisans sağlayıcılarıın görüşlerini temsil etmez.