felsefede septik nedir / LÂEDRİYYE - TDV İslâm Ansiklopedisi

Felsefede Septik Nedir

felsefede septik nedir

Kuşkuculuk nedir? Kuşkucu musunuz?

Yapılan araştırmalara göre, genetik yatkınlıkla birlikte bugüne kadarki tüm yaşanmışlıklarımız şemalar geliştirmemize neden oluyor. Bu şemalardan biride kuşkuculuk. Peki kuşkuculuk nedir? Kuşkucu musunuz? Sizin için hazırladığımız haberde tüm detaylarıyla kuşkuculuğu anlattık.

Kuşkuculuk, septisizm, skeptisizm veya şüphecilik, her tür bilgi savını kuşkuyla karşılayan, bunların temellerini, etkilerini ve kesinliklerini irdeleyen, ayrıca aklın kesin bir bilgi elde edemeyeceğini, hakikate erişilse dahi sürekli ve tam bir şüphe içinde kalınacağını, mutlak`a ulaşmanın mümkün olmadığını savunan felsefi görüştür.

Kuşkuculuk, düşünülebilecek hiçbir konuda kesin bilgi diye bir şeyin olmadığını, olsa bile insanın eldeki verileriyle kesin bilgilere ulaşmasının olanaklı olmadığını öne sürerek, nesnel bilgiyi ve nesnel bilme olanağını bütünüyle yok- saymaktadır. Buna karşı açık ve seçik doğruya, kendisinden kuşku duyulamayacak sağlam bilgiye ulaşmak için sağlam bir dayanak bulana dek bütün bilgilerin kuşkuya açılarak sınanıp sorgulanması ise "yöntembilgisel kuşkuculuk" diye adlandırılmaktadır. Her türden düşünce uğraşısında doğrulan yanlışlardan ayırmak amacıyla bütün bilgilerin tek tek yeni baştan gözden geçirilmesini öngören bu kuşkuculuk anlayışı, kimileyin "olumlamacı kuşkuculuk" ya da "geçici kuşkuculuk" diye de anılmaktadır. Bu anlamıyla kuşkuculuk modern felsefenin kurucusu Descartes tarafından geliştirilmiştir. Bunun yanında gerçekliğin özünü bilmenin ilkece olanaksız olduğunu ileri süren bütün metafızik öğretiler de kuşkuculuk deyişiyle nitelendirilmektedir. Bilgi olanaklarının son derece sınırlı olduğunu, şaşmaz bir kesinlikle hiçbir şeyin bilinemeyeceğini, topu topu bir takım kişiye özel, doğruluğu her zaman için kuşkuya açık görüşlerin bulunabileceğini savunan genel kuşkuculuk öğretisi yanında, kuşkuculuğun ilk bakışta iki ayrı biçimi daha bulunmaktadır. "Sonuna dek götürülmüş kuşkuculuk" diye adlandırılan ilk biçim her türlü bilgi olanağını yadsıyarak işin doğası gereği hiçbir şeyin hiçbir koşulda bilinemeyeceğini savunur. Bu kuşkuculuk anlayışı yer yer felsefe metinlerinde "olumsuzlamacı kuşkuculuk" ya da "sürekli kuşkuculuk" diye de geçmektedir. Buna karşı "olumsal kuşkuculuk" ya da "ölçülü kuşkuculuk" diye adlandırılan ikinci biçim bilgi olanağını yalnızca belli alanlarda daha yumuşak bir dille yadsıyarak, belli şeylerin bilgisine '. belli çekinceler göz önünde bulundurmak koşuluyla varılabileceğini düşünmektedir. "Alan kuşkuculuğu" diye de adlandırılan bu kuşkuculuk biçiminde, metafızik gibi belli araştırma alanlarında bilgi edinilemeyeceği ya da algılama gibi belli yetilerin bilgi sağlamayacakları gibi düşüncelerle elemeci-ayıklamacı bir kuşkuculuk tutumu söz konusudur. Kuşkuculuğun bu daha ılımlı biçimi, bir bütün ' olarak bilgi olanağını bütün alanlarda yadsımadan ancak belli alanlarda kuşkuculuğun işletilmesinden yanadır.

Kuşkuculuğun varolan bütün değerlere karşı olumsuzlayıcı bir tutumun sergilendiği, bencil olmayan değerlerin bunların varlığına duyulan inançsızlık nedeniyle yoksaydığı, insanlığın temel değer ve ülkülerinin geçerliliğinin toptan kuşkuya açıldığı "Kinizm" ile karıştırılmaması gerekir. Yine kuşkuculuğun, felsefe ilkelerinin neliği gibi enson soruların ilkece yanıtlanamaz olduğunun, bu tür konularda araştırma yapmanın gereksizliğinin, dolayısıyla bu tür konularda yargıda ' bulunmaktan kaçınmanın doğruluğunun savunulduğu bir başka felsefe anlayışı "bilinemezcilik" ile de arasında çok ince ayrımlar bulunmaktadır. Felsefe tarihinin bilinen en eski kuşkuculuğu Eski Yunan'ın gezgin düşünürleri sofıstlerce temellendirilmiştir. Başta Protagoras ile Gorgias olmak üzere bütün sofistler, herkesçe benimsenecek ortak genelgeçer doğruların olmadığını, doğrunun her bireye ayrı görünen bir şey olarak kişiden kişiye değiştiğini savunarak felsefece düşünmeyi olanaksız kılacak denli ileri götürmüşlerdir kuşkuculuğu. "Sofıst Öğreti"nin olmazsa olmaz bileşeni kuşkuculuk, Eski Yunan'da özellikle yapılan siyasal tartışmalarda karşı tarafın savunduğu düşünceyi kuşkuculuk yoluyla çürüten sofıstlere büyük bir retorik üstünlük sağlamıştır. Eskiçağ kuşkuculuğunun dizgeli bir biçimde temellerini atan Elisli Pyrrhon, Felsefe tarihçileri arasında genellikle kuşkuculuğun da kurucusu olarak görülmektedir. Bilginin değerini yücelterek göklere çıkartan Stoacılar ile Epikurosçulara karşı Pyrrhon, düşünce kesinliği varsayımına dayanan bilgi olanağını salt öznel yorumlarla ilintili bir konu sayarak bütünüyle yadsımış usa dayalı düşüncelerle şaşmaz kesinliklere varılamayacağını öne sürmüştür.

Yöntembilgisel kuşkuculuğuyla modern çağa damgasını vuran Descartes, verimsizliği nedeniyle tıkanmış olduğunu düşündüğü geleneksel kuşkuculuk anlayışına yeni bir yön çizerek bir anlamda kuşkuculuğun önünü açmıştır. İnsan zihninin hiçbir zaman kesin nesnel doğrulara ulaşamayacağı düşüncesi üstüne bina edilmiş eskiçağ kuşkuculuğunun, yerini kuşkunun bilgiye ulaşmada izlenecek bir yöntem olarak yeniden tanımlandığı yeniçağ kuşkuculuğuna bırakması bir anlamda modern felsefe döneminin başlangıcını da yansıtmaktadır. Descartes bu yeni kuşkuculuk anlayışını temellendirirken eski kuşkucuları biraz da tiye alarak şu sözlerle eleştirmektedir: "Kuşkucular salt kuşkulanmak için kuşkulanmışlardır." Descartes 'ın söylediğinden anlaşıla- cağı üzere, eski kuşkuculuk için kuşku enson amaçken, yeni kuşkuculuk için kuşku ulaşılması gereken amaç yönünde bir araçtır. Nitekim yeniçağın önemli düşünürü Bacon, yeniçağ kuşkuculuğunu eskiçağ kuşkuculuğundan ayıran en belirgin özelliği şöyle dile getirmiştir: "Kuşkudan yola çıkarsak sağlam sonuçlara ulaşırız; kesinliklerden yola çıkarsak işi kuşkulanmakla sona erdiririz." Montaigne, Bayle ve Hume da daha ılımlı bir kuşkuculuğu savunmakla birlikte kuşkuculuğun yeniçağdaki en ö- nemli temsilcileri arasında gelmektedirler. Bu yeniçağ düşünürlerinin anlayışında kuşkuculuk, doğruya vatma yolunda atılması gereken hem zorunlu bir ilk adımdır hem de varılan sonuçların sınanması için sürekli yeniden kendisine geri dönülen düşünsel bir sağlama yöntemidir. Daha açık söylemek gerekirse, bu düşünürlere göre kuşkuculuk dar görüşlülüğe ya da katıkafalığa karşı usa esneklik kazandıran bir araştırma tutkusunun en dogal dışavurumudur.

Öte yanda Kant'ın eleştirel felsefesinde ileri sürülen kuşkuculuk anlayışı, eleştirel bir tutumun ışığı altında neyi bilip neyi bilemeyeceğimizi belirleyip kesinleme amacı gütmektedir. Bu açıdan bakıldığında, Kant ' ın felsefe söz dağarında kuşkuculuk terimi "eleştirel" nitelecinde etkili bir biçimde içerilmektedir. Kimi felsefe tarihçilerine göre, Kant'ın kuşkuculuğu yeni- çağ kuşkuculuğunun en özgün yorumu olarak kuşkuculuğun doruk noktalarından birine karşılık gelmektedir.

Felsefenin babası sayılan Thales’ten beri ortaya atılan felsefi açıklamalarının çokluğu ve çeşitliliği doğal olarak eleştiriyi ve şüpheyi gerektirmiştir. Antik çağ Yunan bilgiciliğinin kurucusu Protagoras tarihte ilk şüphelenen, şüpheci (septik) düşünürdür. Protagoras “Her şeyin ölçüsü insandır. Her şey bana nasıl görünürse benim için öyledir. Üşüyen için rüzgar soğuk, üşümeyen için soğuk değildir.
Her şey için birbirine tümüyle karşıt iki söz söylenebilir” diyerek tümel (külli) bir hakikatin var olmadığını, her insanın kendine ait kanaat ve düşünceleri olabileceğini belirtmiştir.


Buna göre Protagoras’ın şüpheciliği göreli şüphecilik olarak tanımlanır. Bilgi sorununu sistematik olarak inceleyen ilk şüpheci filozof ise Pyrrhon’dur. Pyrrhon ile birlikte şüphecilik görüşü okullaşmıştır.

Bir başka şüpheci filozof da Descartes’tır. Descartes’ın şüpheciliğine yöntemli şüphe adı verilir. Zira Descartes’ın şüpheciliği kesin bilgiyi buluna kadar tüm bilgileri gözden geçirme anlamındadır.

Ona göre kesin bilgi mevcuttur, şüphecilik ise bir yöntem mahiyetindedir.
Pyrrhon’un şüpheciliğinin kökeni belki de Platon ve Aristoteles okulları arasındaki karşıtlığı sezmesi ve bu karşıtlığın daha sonra Stoa ve Epiküros okullarında derinleşmesini gözlemlemiş olmasıdır.

Bu tür gözlemleri Pyrrhon’un felsefi öğretilere karşı olan güveninin sarsılması ve bunun sonucu olarak da şüphe etmesinin temelini oluşturmuştur.

Pyrrhon’un şüpheciliğine göre mutluluğa giden yol şöyledir:
Nesnelerin gerçek yasası kavranamaz.

Öyleyse nesnelere karşı tutumumuz yargıdan kaçınma olmalıdır.
Ancak bu tutumla ruhsal dinginliğe ulaşılabilir.

Araştırmalara göre, genetik yatkınlıkla beraber bugüne kadarki tüm yaşanmışlıklarımız, anne ve babamızın bize nasıl bir ebeveyn olduğu ve karakterimiz gelişirken maruz kaldığımız vakalar, inançlar (şemalar) geliştirmemize neden oluyor. Bu inançlar ise gün içerisinde yaşadığımız vakalar karşısında binlerce düşünce olarak ortaya çıkıyor.

Olayları yorumlarken gerçeği çarpıtılmış bir şekilde değerlendirmemize neden olan, dolayısı ile nahoş duyguları tetikleyen sağlıksız şemalarımızın farkında olabilmek hayati memnuniyetimizi arttırdığı gibi, özellikle ilişkilerde kendini tekrar eden uyum bozan davranışlarımızı anlayarak daha sağlıklı ilişkiler kurabilmemize de imkân sağlıyor.

US Psikiyatri Enstitüsü’nden Uzman Psikolog Seliyha Dolaşır, bilimsel olarak tespit edilen, en çok yaygın olan sağlıksız şemalar ve bu şemaların belirtilerinden bahsetti!

TERK EDİLME

Sevdiğiniz insanların öleceğine veya size terk edeceğine dair çok fazla endişe duyuyorsanız,
Terk edilmekten korktuğunuz için insanlara yapışıyorsanız ya da yakın ilişkilerden kaçınıyorsanız,
Sevdiğiniz biri uzaklaştığında aşırı umutsuzluğa ya da karamsarlığa kapılıyorsanız,
Davranışlarını sürekli kontrol ederek karşı tarafı zorluyorsanız,
Açılmayan telefon çağrısı, geç cevap verilen bir mesaj, kısa süreli seyahatler sizin için kavga sebebiyse,
Eninden sonunda yalnız kalacağınıza inanıyorsanız,
Terk edilme şemasına sahip olabilirsiniz.

 KUŞKUCULUK

İlişkilerde insanların sizi inciteceğine veya kullanacağına inanıyorsanız,
İnsanlara karşı kendinizi korumak ve tetikte olmak zorunda hissediyorsanız,
İnsanların dikkat etmezseniz sizden yararlanacağına inanıyorsanız,
İnsanlarla yakın ilişkiler kurmaktan kaçıyor, kendinizi açmıyor ya da ifşa etmiyorsanız,
Şüpheci ve aşırı tedbirliyseniz,
İnsanlara kötü davranıp, sizi incitmeden siz onları incitiyorsanız,
Kuşkuculuk şemasına sahip olabilirsiniz.

 DUYGUSAL YOKSUNLUK

 Hiç bir zaman ihtiyacınız olan sevgiyi alamayacağınıza inanıyorsanız,
Size en yakın insanlara bile uzaklık hissediyorsanız,
Sizi gerçekten dinleyen, gerçek ihtiyaç ve hislerinizi anlayan hiç kimseniz olmadığını düşünüyorsanız,
Hiç kimsenin sizi gerçekten anlayabildiğine inanmıyorsanız,
Çoğunlukla hissettiğiniz duygu yalnızlıksa,
Duygusal Yoksunluk şemasına sahip olabilirsiniz.

 DAYANIKSIZLIK

Kötü bir şey olacağı hissinden kurtulamıyorsanız,
Herhangi bir anda bir felaketin olacağını hissediyorsanız,
Kaygı atakları yaşıyorsanız,
Bedeninizdeki fiziksel duyumların fazla farkındaysanız,
Kontrolü kaybetmekten, aklınız kaçırmaktan, saldırıya uğramaktan korkuyorsanız ya da ciddi bir hastalığınız olduğuna dair derin endişeler yaşıyorsanız,
Dayanıksızlık şemasına sahip olabilirsiniz.

 BOYUN EĞİCİLİK

Başkalarının sizi kontrol etmesine izin veriyorsanız,
İnsanların isteklerini yerine getirmezseniz sizi red edeceklerinden ya da size aynı şekilde karşılık vereceklerinden korkuyorsanız,
Başkalarından haklarınıza saygı duymalarını talep ederken sorunlar yaşıyor ya da talep bile edemiyorsanız,
Kendinize öncelik tanıdığınızda suçluluk hissediyor, insanlara aldığınızdan daha fazla veriyorsanız,
Çatışmadan kaçınmak için her şeyi yapabiliyorsanız,
Boyun eğicilik şemasına sahip olabilirsiniz.

 YÜKSEK STANDART

Yaptığınız hiç bir şeyi yeterince iyi bulmuyorsanız,
Her şeyi mükemmel bir düzende tutmak için çok fazla çabalıyorsanız,
Bir hata yaptığınızda acımasızca eleştirilmeyi hak ettiğinize inanıyorsanız,
Yapmanız gereken her zaman çok şey varsa ve rahatlamak için zaman bulamıyorsanız,
Zenginlik ve statü sizin için çok önemliyse,
Yüksek standartlar şemasına sahip olabilirsiniz.

Finlandiya'daki Kuopio Üniversitesi'nden bilim adamlarının araştırmasına ortalama 71 yaşındaki 'e yakın kişi katıldı. 

10 yıl süren araştırmada gönüllüler, "Çoğu kişinin ilerlemek için yalan söylediğini düşünüyorum", "Hiç kimseye inanmamak daha güvenli" gibi cümlelere katılıp katılmadıklarını belirtti. Bu kişiler daha sonra hafıza testlerine tabi tutuldu.

Kuşkucuların bunama riskinin 3 kat daha fazla olduğu saptandı.

Bilim adamlarından Anna-Maija Tolppanen, sonuçların kişilerin hayat görüşü ve kişiliklerinin, sağlıklarını etkileyebileceğini gösterdiğini vurgulayarak, kuşkucu olmak gibi kişilik özelliklerinin bunamayı nasıl etkilediğinin anlaşılmasının, bunama riskini azaltma yöntemlerine ışık tutabileceğine dikkati çekti.

İlk kez kuşkuculuk ve bunama arasındaki ilişkinin incelendiği araştırmanın sonuçları "Neurology" dergisinde yayımlandı.

          

Septisizm Nedir? Kuşkuculuk, Şüphecilik

Septisizmaynı zamanda kuşkuculuk ve şüphecilik olarak da bilinir. Septisizm nedir sorusuna şöyle cevap vermek mümkündür: Genel geçer doğru bilginin insan için olanaksız olduğunu dile getiren akıma, kuşkuculuk (septisizm) adı verilir.

Kesin bilginin olanaksızlığını savunan felsefi görüştür septisizm.

Bu akımın önde gelen temsilcileri, İlk Çağ filozoflarından Pyrrhon (Piron, M.Ö. &#; ), Timon (M.Ö. ), Arkesilaos (M.Ö. ) ve Karneades (M.Ö. )’tir.

GÜNLÜK DİLDE ŞÜPHECİLİK

Şüpheci terimi günlük hayatta, yerleşik kanılardan şüphelenme eğiliminde olan ya da genel olarak insanlara veya fikirlere güvenmeyen kimseleri tanımlamakta kullanılır. Bu anlamda şüphecilik, birçok kişinin benimsediği kanıları sınamak ve irdelemek için sağlıklı ve açık fikirli bir eğilimdir.

Şüphecilik safdilliğe karşı yararlı bir teminat olsa da bazen yerli yersiz her şeyden şüphe duyma eğilimine dönüşebilir. Ama iyi ya da kötü olması bu yana, şüpheciliğin felsefedeki anlamı bu değildir.

Pyrrhon, en önemli septik filozoflardan birisidir.

Pyrrhon, en önemli septik filozoflardan birisidir.

FELSEFİ ANLAMDA ŞÜPHECİLİK NEDİR?

Septik felsefe denince, bilginin imkânından &#;ilke olarak şüphelenen&#; bir felsefe anlaşılır. Septik eğilime Yunan felsefe tarihinin ilk dönemlerinde rastlanır. Söz gelişi Sofistler, açık açık, septiktirler.

Protagoras&#;ın &#;insan her şeyin ölçüsüdür&#; varsayımını, &#;genel bir gerçek yoktur&#; anlamında anlamak pekâlâ mümkündür. Gorgias ise düşünmeyi, hoş zaman geçinen eğlenceli bir çaba olarak düşünmüştür.

Pascal, &#;Pirenelerin öte yanında (İspanya&#;da) doğru olan, bu yanında (Fransa&#;da) yanlıştır&#; derken bir başka şüphecilik kaynağına, farklı topluluk veya kültürlerin farklı &#;doğru&#; görüşlerine sahip olduğuna işaret etmiştir.

İşte bütün bunlar, insanın bilgiye sahip olduğu iddiasının karşısına çıkan ve felsefe dilinde şüphecilik veya septiklik diye adlandırılan bir akımın doğmasına sebep olmuştur.

Blaise Pascal, kültürlerin farklı "doğru" görüşlerine sahip olduğuna işaret etmiştir.

Blaise Pascal, kültürlerin farklı &#;doğru&#; görüşlerine sahip olduğuna işaret etmiştir.

Felsefenin kendisinde her zaman bizzat yapısından kaynaklanan ve &#;bir tavır olarak şüphecilik&#; diye adlandırabileceğimiz şüpheciliğin yanında, &#;yöntem olarak şüphecilik&#;, &#;deney dışı bilgiye ilişkin şüphecilik&#; ve &#;aşırı şüphecilik&#; diye ayırt edebileceğimiz şüphecilik türleri de vardır.

Şüpheci filozoflar felsefe tarihinde, bilginin imkanından şüphe ederek önemli bir yer almışlardır. Bu şüphe, farklı sebeplerden kaynaklanmıştır. Mesela gündelik deneylerimiz, duyularımızın sık sık yanılgıya düştüğünü göstermiştir.

Yine geçmişte kabul edilen bazı bilgilerin, bugün apaçık bir biçimde reddedildiği ve çürütüldüğü de bilinmektedir. Yine bilim tarihi, insanların geçmişte doğru olarak kabul ettikleri birçok bilimsel görüşün, bugün artık doğru kabul edilmediğini göstermektedir.

Septisizm; her tür bilgi savını kuşkuyla karşılayan, bunların temellerini, etkilerini ve kesinliklerini irdeleyen, ayrıca aklın kesin bir bilgi elde edemeyeceğini, hakikate erişilse dahi sürekli ve tam bir şüphe içinde kalınacağını, mutlak&#;a ulaşmanın mümkün olmadığını savunan felsefi görüştür.

Septisizm felsefe tarihi açısından çok önemli bir yere sahiptir; zira felsefe tarihi boyunca yerleşik kanılar ve inançları sarsmış, felsefe, bilim ve özellikle din konusunda birçok anlayışın değişmesine ortam hazırlamıştır.

Thales’ten beri ortaya atılan felsefi açıklamalarının çokluğu ve çeşitliliği doğal olarak eleştiriyi ve şüpheyi gerektirmiştir. Antik çağ Yunan bilgiciliğinin kurucusu Protagoras tarihte ilk şüphelenen, şüpheci (septisist) düşünürdür.

Protagoras “Her şeyin ölçüsü insandır. Her şey bana nasıl görünürse benim için öyledir. Üşüyen için rüzgar soğuk, üşümeyen için soğuk değildir. Her şey için birbirine tümüyle karşıt iki söz söylenebilir” diyerek tümel (külli) bir hakikatin var olmadığını, her insanın kendine ait kanaat ve düşünceleri olabileceğini belirtmiştir.

Buna göre Protagoras’ın şüpheciliği göreli şüphecilik olarak tanımlanır. Bilgi sorununu sistematik olarak inceleyen ilk şüpheci filozof ise Pyrrhon&#;dur. Pyrrhon ile birlikte şüphecilik görüşü okullaşmıştır.

Protagoras tarihte ilk şüphelenen, şüpheci (septisist) düşünürdür.

Protagoras tarihte ilk şüphelenen, şüpheci (septisist) düşünürdür.

SEPTİSİZMİN BİLGİ ANLAYIŞI

Septisizm denilince bilgi, varlık ve değerin var olduğundan şüphe eden ve bunların bilgisine ulaşılabileceğine kuşkuyla bakan felsefe anlaşılır. Bu anlayışa göre; duyularımızın bize sağladığı bilgi karmaşıktır, aldatıcıdır, değişkendir. Oysa doğru bilginin mutlak, açık ve genel geçer bir bilgi olması gerekir.

Septisizmin bir &#;sistem&#; olarak ortaya çıktığı M.Ö. III. yüzyılda, yaygın olarak ahlak sorunlarıyla uğraşıldığını, evren karşısında insanın nasıl bir tutum alması gerektiğinin ana konu yapıldığını görüyoruz. Septikler ile birlikte ahlakın temeline &#;şüphe&#;yi yerleştiren bir felsefe oluşmuştur.

Şüpheyi bir sistem olarak ortaya koyan ilk filozof Phyrrhon&#;dur. Bu yüzden septisizme Pyrrhonizm de denir.

Ona göre varlıkların bizzat kendilerini hiçbir zaman bilinemez. Biz, varlıkları yalnızca bize göründükleri şekliyle bilebiliriz ve bu görünüşlerin ötesine geçemeyiz. Varlıkların, nesnelerin ne oldukları insan için bilinmez bir konudur.

Pyrrhon&#;a göre, bilgimizin kaynağı duyumdur. Duyumlar ise sübjektif (öznel) olup, kişiden kişiye farklılık gösterir. Dolayısıyla sübjektif duyumlardan hareketle, objektif (nesnel) bir gerçekliğin bilgisine varılamaz.

Phyrrhon&#;un bu görüşleri, daha sonra öğrencisi Timon ve Aenesidemos (Enesidemos, M.S. 1. yüzyıl) temellendirilerek ayrıntılı hâle getirilmiştir. Bu kanıtlardan bazıları şunlardır:

  • İnsanlarda bazı yapısal farklılıklar vardır.
  • Duyu organları, insandan insana farklılık gösterir.
  • Farklı koşullar özneyi farklı şekilde etkiler.
  • Nesnelerin yeri ve uzaklığı, duyumu olumsuz bir biçimde etkiler.
  • Yasaların, gelenek ve göreneklerin insanların üzerinde farklı etkileri olur.

Sıralanan bu nedenlerden dolayı, aynı şeyler farklı insanlara, farklı şekillerde görünebileceği için doğru bilgiye ulaşmak mümkün değildir.

Arkesilaus, duyular ve akıl yoluyla elde edilen bilginin genel geçer bilgi olduğuna inanmamız için kanıtın bulunmadığını savunur.

Ona göre; “Doğru dediğimiz bilgiler gerçekten doğru değil, doğruya benzer bilgilerdir.” Karneades&#;e göre de “Doğru için elimizde güvenilir bir ölçüt yok, bütün bilgilerimiz yalnızca olasılık değerindedir, kesin bilgi değildir.”

Görüldüğü gibi septisizm, insan zihninin kesin bilgiye ulaşamayacağını, gerçeğin özünü bilemeyeceğini, bunun için herhangi bir konuda özellikle ana madde, tanrı, ruh gibi konularda olumlu yada olumsuz yargıda bulunmanın yersiz olduğunu ileri süren bir öğretidir.

Karneades'e göre de doğru için elimizde güvenilir bir ölçüt yoktur.

Karneades&#;e göre de doğru için elimizde güvenilir bir ölçüt yoktur.

SEPTİSİZM NE DEĞİLDİR?

Septisizm hakkında yanlış anlaşılmaları gidermek için birkaç noktanın açıklanmasında yarar vardır. Septisizm gerçeği bütünüyle inkâr etmek değildir. İnkâr etmek bir yargıda bulunmak olacağından septik filozoflar, hiçbir konuda kesin yargıda bulunmazlar.

Ayrıca septik filozofların ileri sürdükleri görüşler gündelik olaylarla ve pratik işlerle ilgili değil, felsefi gerçeklikler ve ilkelerle ilgilidir.

Septiklerin şüphe anlayışını Descartes&#;ın şüphe yöntemiyle karıştırmamak gerekir. Çünkü septiklerde şüphe amaçtır; (doğru bilgiye ulaşma mümkün değildir) Descartes&#;ta ise doğru ve kesin bilgiye ulaşmak için bir araç ve yöntemdir.

Descartes, insan için kesin ve mutlak bir bilgiye ulaşmanın mümkün olduğunu savunur. İşte söz konusu kesin ve mutlak bilgiye ulaşmak için, kuşkuyu bir yöntem olarak kullanır.

Günümüzde, bilim ve teknoloji hızla gelişmekte, her bilim dalı alanlarıyla ilgili sayısız doğru bilgi ortaya koymaktadır. Bunun sonucunda “Doğru bilgi mümkün müdür?” sorusu ortadan kalkmış ve septisizm bir felsefi öğreti olarak varlığını koruyamamıştır.

İlgili konular:

Hazırlayan: Sosyolog Ömer Yıldırım

Tweetle

efelsefe

Septisizm, dışımızdaki şeylerin bizim açımızdan en küçük bir farklılık yaratmaması gerektiğini; neyin iyi, neyin kötü olduğu konusunda belli bir görüşe sahip olmamanın, sıkıntı ve güçlüklerden kurtulmanın en önemli yollarından biri olduğunu öne sürmüştür. Çünkü septik felsefeye göre, şeyler arasında ayırım yapmak, bazılarını iyi, bazılarını kötü olarak sınıflamak birtakım nitelikleri nesnelleştirmekten, insanın kendi kendisi için birtakım engeller yaratmasından başka bir şey değildir. Nitekim Pyrrhon, insanların kendi hatalarından dolayı mutsuz olduklarını; iyi olduğunu sandıkları bir şeyden yoksun oldukları ya da sahip olduklarında, onu yitirmekten korktukları için acı çektiklerini; kendilerinde kötü olduğuna inandıkları bir şey bulunduğu için umutsuzluğa kapıldıklarını söylemiştir.

Şeyler arasında bir ayırım gözetmeme, yargıyı askıya alma, hiçbir konuda hüküm vermeme tavrının sonucunda, ortaya hiçbir şeye değer vermeme, mutlak bir kayıtsızlık ve aldırmazlık, hiçbir şeyden şöyle ya da böyle etkilenmemeyle belirlenen bir sükûnet ve ruh dinginliği halinin çıkacağını söyleyen Pyrrhon’a göre, kuşkunun nihai hedefi, tam bir duygusuzluğa karşılık gelen, bu iradesizlik, aldırmazlık ve dinginlik halidir. Ona göre, septik felsefe insanı, bu şekilde mutluluğa götürebilir, zira bu felsefe insana, varlığın bilgisinin olamayacağını göstermekle, bu tür bir bilgiyi, varlık üzerine spekülatif tartışmayı anlamsız hale getirir, bilginin imkânsız olduğunu gösterirken de insanı boş kuruntulardan kurtarır. Ona göre, ölümün ne olduğunu bilmediğimize ve aynı şekilde ölümden sonraki yaşam hakkında bir bilgimiz olamayacağına göre, ölümden hiç korkmamamız gerekir. Çünkü insan bilmediği ve bilemeyeceği şeylerle ilgili korku ve tedirginlik içinde olamaz. Bilgi mümkün olmadığı için insan bilgilenmek amacıyla araştırma yapmaz ve kendisini zahmete sokmaz. İnsan için her bakımdan rahatlatıcı ve huzur verici olan bu duruma, Pyrrhon, ruhsal huzur ve sükûnet anlamına gelen, ataraxia adını vermiştir.

Buradan da anlaşılacağı üzere, görünüşte bilginin imkânıyla ilgili bir öğreti olan ve dolayısıyla epistemolojik bir değer taşıyan Septisizm, Helenistik-Roma döneminin diğer felsefeleri gibi, son çözümlemede pratik, ahlaki bir öğreti niteliğini kazanmıştır. Başka bir deyişle, Pyrrhon’da, kuşku bir amaç değil de ölçülülük, bilgelik ve mutluluğun aracıdır. Yani, Pyrrhon’un söz konusu Septisizminde amaç, epokhe (yargıyı askıya alma) değil de apatheia ve ataraxiadır. Onun etiği, amacı mutluluk olan ve mutluluğu da insanın bir şeylere sahip olmasından ziyade, olduğu şeye, belli bir şekilde eylemesine, varolma tarzına, kendi kendisiyle olan ilişkisine bağlayan bir etik anlayışıdır. Nitekim, hemşehrilerinin, oldukça mütevazı bir biçimde, hatta yoksulluk içinde yaşayan Pyrrhon’un heykelini dikmiş olmaları, onun görüşlerinin pratik karakterini, kendisinin bilgeliği ve yaşayışıyla hemşehrilerine ahlaki bakımdan yol göstermiş olduğunu ifade eder. Pyrrhonca bilgelik, insanlara hemen her şeyin boşluğunu ve değersizliğini gösteren, onları dünyadaki varlıklarını, sıradan yaşantılarını aşmaya zorlayan bir bilgeliktir.

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası