Ana Başlıklar;
Bir duygu, düşünce ve eylemi anlatan, yargı bildiren söz veya söz grubuna cümle denir. Cümlede anlam konusunun belli başlı soru tipleri vardır ve sınavda genellikle şu soru tipleri altında sorulur;
Cümlede anlam konusu hemen her sınavda karşımıza çıkacak olan, bundan sonra görülecek olan konuların yapı taşı konumundadır. Cümlede anlam konusunu, Cümlede Anlam İlişkileri, Cümlede Anlatım Özellikleri, Anlamlarına Göre Cümleler ve Cümle Yorumu başlıkları altında anlatacağız. Aşağıdaki başlıklara tıklayarak konu anlatımlara ulaşabilirsiniz.
Eş veya Yakın Anlamlı Cümleler
Bir düşünce veya yargı, farklı farklı sözcükler ve cümle kuruluşlarıyla ifade edilebilir. Dolayısıyla bir cümlenin eş anlamlısı veya yakın anlamlısı bulunabilir.
Örneklerden de gördüğünüz gibi; bir cümle aynı anlamı farklı şekillerde de verebilir.
Bu tür soruları çözerken önce örnek cümledeki anlamın çok iyi kavranması ve bu anlamın seçeneklerde aranması gerekir. Örnek cümleyi okuduğumuzda önce orada verilen anlamı kendi sözcüklerimizle ifade edersek cümleyi daha kolay anlarız. Bu tür soruları çözmenin en kolay yolu bol miktarda benzer soru çözerek anlama ve yorumlama yeteneğini geliştirmektir.
Karşıt (Zıt) Anlamlı Cümleler
Bir yargının başka bir yargıyla karşıtlık göstermesi, yargıların birbirini çürütmesi demektir.
Bir eserde sanatçı konuşma dilinin özelliklerini kullanmalıdır.
yargısı çıkarılamaz. Ancak bu yargı örnek cümleyle çelişmez. Çünkü ona karşı bir düşünce dile getirmemiştir.
Bir eseri değerli kılan onun nasıl anlattığı değil neyi anlattığıdır.
cümlesi örnek cümleyle çelişir çünkü burada bir eserin konusuyla değer kazanacağı söylenmiş. Örnek cümlede ise anlatımla değer kazanacağı savunulmuştu.
cümlesinin yüklemine Niçin almadım? diye sorduğumuzda pahalı bulduğum için cevabı geliyor. Öyleyse bu cümlede neden-sonuç ilgisi vardır. Başka bir deyişle yargı gerekçesiyle birlikte açıklanmıştır.
cümlesinde amaç sonuç ilgisi vardır, çünkü buradaki kabul etme eylemi bir amaç gözetilerek yapılmıştır. Yani cümle, Bunu sizlere faydalı olmak amacıyla kabul ettim. şeklinde de söylenebilir.
cümlesinde yardım etme eyleminin gerçekleşmesi için zamanın olması koşulunun olması gerekmektedir. Yani zaman olmazsa yardım etme eylemi de gerçekleşmez.
Öznel Anlamlı Cümleler
Kimi cümlelerde ortaya konan yargılar yoruma dayalıdır. Bu yargıların doğru ya da yanlış olduğu kanıtlanamaz. Söyleyenin kişisel beğenisine dayalı olan bu yargılar kimine göre doğru kimine göre yanlıştır. Bu tür yargılar öznel anlatımlı yargılardır.
cümlesi tarihi yerleri gezmeyi sevenler için doğru olsa bile kimileri için hiçbir anlam taşımaz.
cümlesi nesnel bir cümledir çünkü yargı, romana bakılarak kolayca kanıtlanabilir.
Yukarıdaki cümlede anlatan kişi öğretmenin sözünü olduğu gibi aktardığı için doğrudan anlatım yapmış sayılır.
Yukarıdaki cümlede anlatıcı öğretmenin sözünü olduğu gibi değil, kendi anlatımına uygun bir şekilde aktarmıştır.
Yukarıdaki cümlede sınıfın öğrencileri arasında yaş bakımından karşılaştırma yapılmıştır.
Yukarıdaki cümlelerde altı çizili yerler, gerçekleşen durumların aşamalı olduğunu belirtmektedir.
Benzetmede de karşılaştırmada olduğu gibi birden fazla kavram ya da nesne bulunur ve bunlar ortak bir yönden birbirine benzetilir.
cümlesinde o denen kişi babasına saçları ve gözleri yönüyle benzetilmiştir.
Yukarıdaki cümlede romanları o derece nitelikli ki sözüyle, söz konusu romanların tam tersi bir durumda, yani niteliksiz olduğu anlatılmak istendiğinden, bu cümle kinayeli söyleyişe bir örnektir.
Yukarıdaki cümlede şiirin tanımı yapılmıştır. Sonuç olarak bir tanım cümlesidir.
Yukarıdaki cümlede bir yazarın yazıları ne şekilde kaleme aldığı belirtilmiştir. Yazarın üslubu hakkında bilgi vermektedir.
Yukarıdaki cümlede yazarın eserinde ele aldığı konuya değinmiştir. Dolayısıyla bu cümle içerik ile ilgili bir cümledir.
Özgünlük: Sanatçının, yapıtlarında kendine özgü nitelikler taşımasıdır. Başka bir deyişle sanatçının, yapıtını oluştururken başkasına benzememesi, başkasını taklit etmemesi, orijinal olması, yapıtlarına kendi damgasını vurması, yeni ve farklı şeyler oraya koymasıdır.
Yoğunluk: Bir yazınsal yapıtta, az sözle çok şey anlatabilmektir.
Yalınlık: Bir sanat yapıtında dili, süssüz, sanatsız ve herkesçe anlaşılacak bir biçimde kullanmaktadır.
Evrensellik: Bir sanat yapıtında, sanatçının içinde bulunduğu ulusun insanını ilgilendiren konulara yer vermesi, ulusal özellikleri ön plana çıkarmasıdır.
Hayıflanma Bildiren Cümleler
Kişinin kendi yaptıkları veya yapamadıkları işleri iş işten geçtikten sonra üzülüp pişman olduğunu bildiren cümlelerdir.
Bu cümlede elli beş şiirinin yer aldığı sözüyle nesnel, okuyucuyu cezbeden sözüyle öznel bir değerlendirme yapılmıştır.
» Bu yazarımız, öykülerindeki kahramanları, genellikle köylerde yaşayan insanlar arasında seçiyor.(nesnel değerlendirme)
Yukarıdaki cümlede kahramanları başarıyla konuştururken sözüyle romanın olumlu bir yanı, olay örgüsünde yapaylığa düşmek sözüyle romanın olumsuz bir yanı dile getirilmiştir.
» Yetkin sanatçı, yapıtlarındaki doğal anlatımla geniş okur kitlelerine seslenmeyi başarıyor. (olumlu eleştiri)
» Genç şairin, şiirlerinde kullandığı imgeler, ünlü şairlerin imgelerinin taklidi olmaktan öteye gidemiyor. (olumsuz eleştiri)
Yukarıdaki cümlede derslerime zamanında çalışmadığımdan sözü ile kişi kendi olumsuz yanlarını ortaya koyarak öz eleştiride bulunmuştur.
Yukarıdaki cümlede her tarafı bir hüzün kaplıyordu sözüyle, konuşan kişinin, sonbaharın yaklaşmasıyla ilgili bir yoruma yer verilmiştir.
1- Biçim ve Anlamca Olumlu Cümleler
cümlede herhangi bir olumsuz kelimenin bulunmadığı ve anlamca da olumlu olan cümlelerdir.
2- Biçimce Olumsuz Anlamca Olumlu Cümleler
Yükleminde olumsuzluk eki olduğu halde olumlu anlam içeren cümlelerdir.
1- Biçim ve Anlamca Olumsuz Cümleler
Yüklemi olumsuz yargı taşıyan ve anlamca da olumsuz olan cümlelerdir.
2- Biçimce Olumlu Anlamca Olumsuz Cümleler
Biçimce yükleminde herhangi bir olumsuzluk eki taşımayan am anlamca olumsuzluk bildiren cümlelerdir.
Cümlede Anlatılmak İstenen Yargı
Her cümle bir yargı bildirir. Dolayısıyla her cümlede dile getirilen bir duygu ya da düşünce vardır. Cümleyi söyleyen kişi sözünü ettiği bu duygu ve düşüncelerle dinleyene bir şeyler anlatmak ister. İşte bir cümlede anlatılmak istenen neyse o cümlenin ana düşüncesi de odur.
Bir cümlenin ana düşüncesini bulmak için Bu cümlede yazar bize ne demek istedi? sorusu sorulur.
cümlesinde yazar başarılı bir sanatçının durumundan söz ediyor. Bu sözlerle bize Zaman ne kadar değişirse değişsin başarılı sanatçının tutumunda değişme olmayacağı, aynı başarılı çizgiyi her zaman koruyacağı anlatılmış. Dolayısıyla bu cümlenin ana düşüncesi Gerçek sanatçının ilk ürünleriyle son ürünleri arasında nitelik olarak bir fark yoktur. cümlesi olabilir.
Bitirilmemiş bu cümleden, yapıtta anlatımın önemli olmadığı anlaşılmaktadır. Boş bırakılan yere, düşüncenin akışına göre, yapıtta önemli olan düşüncenin getirileceği, bunun da yapıtın konusu olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla, düşüncenin akışına göre bu cümle şu şekilde tamamlanabilir:
Benim için sanat yapıtının en önemli özelliği, nasıl anlattığı değil, ne anlattığıdır.
Cümlede Anlam Ders Notu (PDF)
Cümlede Anlam Test Çöz
KONU BAŞLIKLARI
Duygu ve düşüncelerimizi karşımızdakine aktarırken kurduğumuz cümlelerin açık ve anlaşılır olması, gereksiz unsurlar taşımaması, çelişkili anlatımlardan uzak olması ve dil bilgisi açısından doğru olması gerekir. Cümlelerimiz bu özellikleri taşımadığında, anlatım bakımından bozuk olur; iletişim tam olarak gerçekleşmez.
Anlatım bozuklukları anlamsal (anlama dayalı) ve yapısal (yapıya dayalı) bozukluklar olmak üzere iki temel başlıkta incelenir.
İyi ve sağlam bir cümlede gereksiz sözcük bulunmaz. Cümlede gereksiz sözcüğün kullanılması, anlatım bozukluğuna yol açar. Cümlede düşüncenin belirtilmesinde belli bir görevi olmayan sözcükler gereksizdir. Bu tür sözcükler, cümleden çıkarılmalıdır. Bunu şöyle yapabiliriz:
Bir sözcük cümleden çıkarıldığında, cümlenin anlam ve anlatımında bir bozulma, daralma olmuyorsa, o sözcük gereksizdir. Çıkarıldığında cümlenin anlamı ve anlatımı bozuluyorsa, o sözcük gereklidir.
Gereksiz sözcük kullanımından kaynaklanan anlatım bozuklukları, eş anlamlı kelimelerin bir arada kullanılması ve anlamca birbirini kapsayan kelimelerin bir arada kullanılması olmak üzere iki şekilde oluşur.
Bu tür anlatım bozuklukları aynı anlama gelen sözcüklerin veya söz gruplarının aynı cümle içerisinde kullanılmasıyla oluşur.
» Barihiç olmazsa sen yanımızda kal.
cümlesinde “bari” ve “hiç olmazsa” sözcükleri aynı anlama gelmektedir. Bu iki sözcük de aynı anlama geldiğine göre, cümlede ikisinin bulunmasına gerek yoktur. Demek ki biri gereksiz kullanılmıştır. Bu durumda cümleyi “Bari sen yanımızda kal.” ya da “Hiç olmazsa sen yanımızda kal.” şeklinde kurabiliriz.» Yetkililer hâlâ bir açıklama yapmadı henüz.
cümlesinde “hâlâ” ve “henüz” sözcükleri eş anlamlıdır. İki sözcük de “şimdiye kadar” anlamındadır, iki sözcük de aynı anlamı karşıladığına göre, biri gereksizdir, çıkardığımızda cümlenin anlamında bir daralma olmaz. O hâlde cümleyi iki şekilde oluşturabiliriz:
“Yetkililer hâlâ bir açıklama yapmadı.”
“Yetkililer bir açıklama yapmadı henüz.”
» Hükümet bu kanunu Meclis’ten aynen, olduğu gibi geçirmek istiyordu.
cümlesinde “aynen” ve “olduğu gibi” sözleri anlamca aynıdır. İki sözcük de “değiştirmeden, değişiklik yapmadan” anlamındadır. Cümlede bozukluğu gidermek için bu iki sözcükten birini çıkarırız:
“Hükümet bu kanunu Meclis’ten olduğu gibi geçirmek istiyor.”
“Hükümet bu kanunu Meslis’ten aynen geçirmek istiyor.”
» Çocuk, az kalsın, neredeyse merdivenden düşecekti.
cümlesinde “az kalsın” sözcüğü de “neredeyse” sözcüğü de aynı anlama gelmektedir: Bir işin olması, gerçekleşmesi çok yakınken olmaması. İyi bir cümlede aynı anlama gelen sözcükler kullanılmamalı, kuralından hareketle bu iki sözcükten birini çıkarırız:
“Çocuk, az kalsın merdivenden düşecekti.”
“Çocuk,neredeyse merdivenden düşecekti.”
Bazen cümlede aynı anlama gelen sözcükler kullanılmaz. Anlamca birbirini kapsayan sözcükler kullanılabilir. Bir sözcüğün ifade ettiği anlam, diğer sözcük içinde olduğundan, bu tür ifadeler de anlatım bozukluğuna yol açar.
» Kardeşim soruları hemen çözüverdi.
cümlesinde böyle bir kullanım söz konusudur. “Hemen” ile “çözüverdi” sözcükleri eş anlamlı değildir. Ancak “çözüverdi” eyleminde “tezlik, hemen yapma” anlamı vardır. Eylemde bu anlam olduğuna göre cümlede tekrar “hemen” sözcüğünün kullanılmasına gerek yoktur: “Kardeşim sorularıçözüverdi.”» Okula her gün iki kilometre yaya yürüyerek giderdi.
cümlesinde “yaya” ve “yürüyerek” sözcüklerinin birlikte kullanılması anlatım bozukluğuna yol açmıştır. Çünkü “yürümek” sözcüğünde “yaya” anlamı zaten vardır. Öyleyse cümleyi şöyle söyleyebiliriz: “Okula her gün iki kilometre yürüyerek giderdi.”
» Almanya’daki arkadaşımla karşılıklı mektuplaşırız.
cümlesinde anlatım bozukluğu vardır. Burada “karşılıklı” sözcüğü gereksiz kullanılmıştır. Çünkü “mektuplaşmak” eylemi zaten “karşılıklı” yapılır. Bu sözcükte “karşılıklı” anlamı olduğuna göre aynı sözcüğü cümlede tekrar etmek yanlıştır: “Almanya’daki arkadaşımlamektuplaşırız.”
İyi bir cümle, karşıladığı yargıyı tam olarak anlatmalıdır. Yani cümleden bir anlam çıkarılmalıdır. Böyle olmaz da cümle çeşitli anlamlara gelirse; hem öyle bir anlam, hem böyle bir anlam çıkarsa ve birden çok yoruma yol açarsa, o cümlede çelişkili anlatım söz konusudur. İyi bir cümle açık olmalıdır. Cümledeki açıklık ise anlamın kolayca anlaşılır olması demektir. Anlamca birbiri ile uyuşmayan sözcüklerin bir arada kullanılması, cümlede çelişkili ifadenin doğmasına neden olur.
» Tam üç yıla yakın bir zaman insanlık dramı yaşandı burada.
cümlesinde çelişkili bir anlatım söz konusudur. Bu cümlede “tam” ve “üç yıla yakın bir zaman” sözleri çelişkili anlatıma yol açmıştır. Cümlenin doğru kullanımı şöyle olmalıdır: “Üç yıla yakın bir zaman, insanlık dramı yaşandı burada.”» Elbette Selim de ağabeyleri ile gitmiş olabilir.
cümlesinde “gitmiştir” mi, yoksa “gitmiş olabilir” mi anlatılmak isteniyor. Yani cümlede ya kesinlik ya da ihtimal anlamı olmalıdır. Cümlede ikisi de olduğundan çelişkili anlatım söz konusu. Bu cümle iki şekilde düzeltilebilir: “Elbette Selim de ağabeyleri ile gitmiştir.” “Selim de ağabeyleri ile gitmişolabilir.”
Sözcüklerin karşıladığı anlam iyi bilinmelidir. Bu olmazsa, anlatmak istediğimiz düşünce ile ortaya çıkan düşünce farklı olur. Bu nedenle konuşurken ya da yazarken, düşüncelerimizi tam ifade edecek sözcükleri kullanmalıyız. Aksi hâlde düşüncelerimizi iyi anlatamayız, hatta sözümüz yanlış anlaşılabilir.
» Türkiye’de birçok göl kuraklık tehlikesi yaşıyor.
cümlesinde “kuraklık” sözcüğü yanlış kullanılmıştır. Çünkü bu sözcük “toprak için nemi olmayan, çorak” anlamında kullanılır. Cümlede ise topraktan değil, gölden söz edilmiş. Öyleyse göllerde suyun çekilmesi söz konusu olabilir. Bu da “kuruma” sözcüğü ile anlatılabilir. Bu durumda cümlenin doğru şekli şöyle olacaktır: “Türkiye’de birçok gölkuruma tehlikesi yaşıyor.”» Öğretmen, konuyu en ayrımına kadar anlatmıştı.
cümlesinde “ayrım” sözcüğü yanlış kullanılmıştır. “Ayrım” sözcüğünde “başkalık, fark” anlamı vardır. Cümlede anlatılmak istenen bu anlam değildir. Konunun detaylarının da anlatıldığı anlamı verilmek isteniyor cümlede. Bu anlam “ayrıntı” sözcüğü ile sağlanabilir. Demek ki “ayrıntı” sözcüğü yerine “ayrım” sözcüğü kullanılarak yanlışlık yapılmıştır: “Öğretmen konuyu en ayrıntısına kadar anlattı.”
» Yaş geliştikçe yalnız çevrenizdekilere değil, memleketinize de yardım aşkıyla yanıyorsunuz.”
cümlesinde “gelişmek” sözcüğü yanlış anlamda kullanılmıştır. Çünkü yaş gelişmez, ilerler. Bu nedenle cümlenin doğrusu şu şekilde olmalı: “Yaş ilerledikçe yalnız çevrenizdekilere değil, memleketinize de yardım aşkıyla yanıyorsunuz.”
» Politika konusunda gençleri azımsamak doğru değildir.
cümlesinde “küçümsemek” sözcüğünün yerine “azımsamak” sözcüğü kullanılarak anlatım bozukluğu yapılmıştır. Çünkü “azımsamak “ile” küçümsemek” sözcükleri farklı anlamlar taşımaktadır. “Azımsamak”ta bir şeyi sayıca az bulmak söz konusudur. “Küçümsemek” sözcüğü ise bir şeyin niteliği ile ilgilidir. Bu sözcükte bir şeye değer vermemek, onu küçük görmek anlamı vardır. Cümlenin doğrusu şöyle olacaktır: “Politika konusunda gençleri küçümsemek doğru değildir.”
» Herkes, petrol ücretlerinin yüksekliğinden yakınıyor.
cümlesindeki “ücret” sözcüğü yanlış kullanılmıştır. Çünkü “ücret” sözcüğünde iş gücünün karşılığı olan para anlamı vardır. Bu sözcük yerine “fiyat” sözcüğü getirilmelidir. Bu, bir şeyin para karşılığı değerini ifade eder: “Herkes, petrolfiyatlarının yüksekliğinden yakınıyor.”
Cümledeki sözcüklerin yerinde kullanılmaması, söylenmek istenenin karşıtı bir anlamın ortaya çıkmasına ya da cümlenin anlaşılmamasına yol açar.
» Yeni okula geldim ki ders zili çaldı.
cümlesinde “yeni” sözcüğü yanlış yerde kullanıldığından cümlenin anlamı da bozulmuştur. Cümlede anlatılmak istenen “okulun yeniliği” değildir. Aslında birinin “okula vardığı sırada” zilin çalması anlatılmak istenmiştir. Öyleyse cümlenin doğru şekli şöyle olmalıdır: “Okulayeni geldim ki ders zili çaldı.”» Çok sınıfta duran öğrencilerin elbette canı sıkılır.
cümlesinde “çok” sözcüğünün yanlış yerde kullanılmasından kaynaklanan bir anlatım bozukluğu vardır. Bu cümlede “çok” sözcüğü “sınıf” sözcüğünden önce kullanıldığı için sanki öğrenciler değişik sınıflarda bulunmuşlar da onun için sıkılmışlar anlamı çıkmıştır. Halbuki cümlede öğrencilerin bir sınıfta “uzun süre bulunması” anlatılmak istenmiş. Cümlenin doğru şekli şöyle olmalıdır: “Sınıfta çok duran öğrencinin elbette canı sıkılır.”
» Fizik dalında yapılan yarışmada ülkemizi üç üniversiteli genç temsil edecek.
cümlesinde sözcüğün yanlış yerde kullanılmasından kaynaklanan bir anlatım bozukluğu vardır. Bu cümlede “üç” sözcüğü yanlış yerde kullanılmış, bu nedenle yanlış bir anlam oluşmuştur. Cümlede asıl anlatılmak istenen, “üniversiteli üç genç”tir; ancak “üç” sözcüğü yanlış yerde kullanılınca cümleden “üç tane üniversite bitirmiş genç” anlamı çıkıyor. Bu nedenle “üç” sözcüğü “genç” sözcüğünden önce kullanılmalıdır: “Fizik dalında yapılan yarışmada ülkemizi üniversiteliüç genç temsil edecek.”
Deyimler, dilin anlatım gücünü ve söyleyiş güzelliğini zenginleştiren unsurlardır. Deyimler, kısa ve özlü sözlerdir.
Deyimlerin kalıplaşmış anlamları vardır ve deyimler bu kalıplaşmış anlamları çerçevesinde kullanılır. Kalıplaşmış belli bir anlamı karşılayan deyimin başka bir anlamda kullanılması, anlatım bozukluğuna yol açar.
» Onun bize yaptığı iyiliklere hep göz yumduk.
cümlesinde “göz yummak” deyimi yanlış anlamda kullanılmıştır. Bu, “kusurlarını hoş karşılamak, görmezlikten gelmek” anlamında bir deyimdir. Yukarıdaki cümlede ise “kusur” yok, bir kişinin iyilikleri var. Bu nedenle “göz yummak” deyimi yanlış kullanılmıştır: “Onun bize yaptığı iyiliklereminnettar kaldık.”» Müfettişlerin geleceğini öğrenen müdürün etekleri zil çalıyordu.
cümlesinde “etekleri zil çalmak” deyiminin yanlış kullanılmasından kaynaklanan bir anlatımn bozukluğu vardır. “Etekleri zil çalmak”, çok sevinmek, işleri yolunda olmak anlamında bir deyimdir. Bu deyimin yerine “etekleri tutuşmak” deyiminin kullanılması gerekir. “Etekleri tutuşmak” çok heyecanlanmak anlamında bir deyimdir. Doğrusu: “Müfettişlerin geleceğini öğrenen müdürün etekleri tutuştu.”
» Şoför hatalı sollama yapmış, bütün yolcuların canı burnuna gelmişti.
cümlesinde “canı burnuna gelmek” deyiminin yanlış kullanılmasından doğan bir anlatım bozukluğu vardır. Çünkü cümlede büyük bir tehlike ile yüz yüze gelme anlatılmaktadır. Ama bu yanlış bir deyimle ifade edilmiştir. Çünkü “canı burnuna gelmek” deyimi “çekilen sıkıntıların dayanılmaz hâle geldiği durumlar” için kullanılır. Doğrusu: “Şoför hatalı sollama yapmış, bütün yolcularınyüreği ağzına gelmişti.”
Kişilerden ya da onlarla ilgili durumlardan söz ederken, o kişilerin yerini tutan zamirleri kullanmayız. Bundan dolayı cümlede kişi bakımından bir belirsizlik ortaya çıkar. Anlam belirsiziliği dediğimiz bu ifade bozukluğunu gidermek için cümlede sözünü ettiğimiz kişinini yerini tutacak zamiri mutlaka kullanmalıyız.
» Okula gitmediğini bugün öğrendim.
cümlesinde böyle bir bozukluk vardır. Bu cümlede kişi zamiri kullanılmadığı için “kimin okula gitmediği” tam olarak bilinmiyor: O mu, sen mi? Çünkü cümle;
“Onun okula gitmediğini bugün öğrendim.” ya da
“Senin okula gitmediğini bugün öğrendim.” olabilir. Bu nedenle kişi kavramının net olması için cümleye kişi zamiri mutlaka getirilmelidir.» Kardeşini okulda göremedim.
cümlesinde de anlam belirsizliği vardır. Bu cümlede kimin kardeşinden söz edildiği belli değildir. Bunu engellemek için kişi zamiri cümleye getirilmelidir:
“Senin kardeşini bugün okulda göremedim.”
“Onun kardeşini bugün okulda göremedim.”
UYARI: Anlam belirsizliği sadece kişi zamirinin kullanılmaması ile ilgili değildir. Anlam belirsizliği noktalama yanlışlığından da kaynaklanabilir.
» Gazeteci bayanın sözlerini dikkatle dinledi.
cümlesinde anlamca bir belirsizlik vardır. Çünkü cümlede sözleri dinleyen “gazeteci” mi, yoksa “bayan” mı olduğu belli değildir. Bu belirsizliği “gazeteci” sözünden sonra cümleye virgül (,) getirerek giderebiliriz.
Cümlede verilen kavramların önem sırasının karıştırılması ya da cümlenin mantık açısından yanlış oluşturulması sonucunda ortaya çıkan anlatım bozukluklarıdır.
» İlk kez gerçekleşen gösteriye katılım rekor düzeydeydi.
Bu cümlede mantık hatası yapılmıştır çünkü ilk kez yapılan bir gösteriye gelen izleyici sayısının, rekor düzeyde olup olmadığı bilinemez.» Bırak patates doğramayı, yemek bile yapamaz o.
cümlesinde sıralama hatası vardır. Yemek yapmak, patates doğramaktan daha zor ve üst düzey bir eylemdir. Bu yüzden “patates doğramayı” sözüyle “yemek bile yapamaz” sözü yer değiştirmelidir: “Bırakyemek yapmayı,patates bile doğrayamaz o”
Özne – yüklem uyumsuzluğu kişi bakımından, tekillik-çoğulluk bakımından ve özne eksikliği bakımından olmak üzere üç grupta incelenir:
İyi bir cümlede özne ve yüklem arasında kişi bakımından uyum olmalıdır.
KURAL: Özne birinci tekil, ikinci tekil veya üçüncü tekil (ben, sen, o) ise yüklem birinci çoğul kişiye göre çekimlenmelidir.
» Ben ve Ayhan buraya daha önce gelmişti.”
1. çoğul (biz) 3. tekil (onlar)
cümlesinde özne ile yüklem arasında uyumsuzluk söz konusu. Özne 1. çoğul olduğuna göre yüklemin de birinci çoğul olması gerekir:“Ben ve Ayhan buraya daha önce gelmiştik.”
1. çoğul (biz) 1. çoğul (biz)
Bu kural tekil kişiler için olduğu gibi çoğul kişiler için de geçerlidir.
» Ben ve arkadaşlarım burayı seviyoruz.
1. çoğul (biz) 1. çoğul (biz)» Ben ve o bu sabah İzmir’e gideceğiz.
1. çoğul (biz) 1. çoğul (biz)
» Sen ve kardeşin bu ödevi bitirmelisiniz.
2. çoğul (siz) 2. çoğul (siz)
Özne ile yüklem arasında belli bir uyum söz konusudur.
Özne insan ve çoğul ise yüklem tekil ya da çoğul olabilir. Ancak insan dışındaki varlıkların (hayvan, bitki, kavramlar…) çoğul şekilleri özne olduğunda yüklem daima tekil olur.
» Çocuklar bahçede top oynuyorlar.
» Öğretmenler, öğrencilerinin iyiliğfunduszeue.infoıdaki örneklerde olduğu gibi özne insan ve çoğulken yüklem çoğul ya da tekil olabiliyor. Diğer bütün durumlarda yüklem her zaman tekil olur.
» Kuşlar ne de güzel uçuyorlar. (yanlış)
Kuşlar ne de güzel uçuyor. (doğru)
» Ağaçlar çiçek açmışlar. (yanlış)
Ağaçlar çiçek açmış. (doğru)
» Gözlerim yakını iyi görmüyorlar. (yanlış)
Gözlerim yakını iyigörmüyor.(doğru)
Özne ile yüklem arasında tekillik, çoğulluk ve kişi uyumsuzluğunun yanında, özne eksikliği de anlatım bozukluğuna yol açar.
Özne, cümlenin temel ögesidir. Yüklemde bildirilen iş, oluş ya da hareketi yapan durumundadır. Yüklemdeki eyleme göre öznenin olmaması ya da bir öznenin birden fazla yükleme bağlanması anlatım bozukluğuna yol açar. Bu, daha çok sıralı ve bağlı cümlelerde karşımıza çıkan bir bozukluktur.
» Bir milletin dili ve edebiyatı hür olmadıkça yükselemez.
cümlesinde özne eksikliğinden kaynaklanan bir bozukluk söz konusudur. Bu cümlede özne belirtilmemiş, bu da ifadeyi eksik bırakmıştır. Cümleye özne getirerek bozukluğu giderebiliriz:
“Bir milletin dili ve edebiyatı hür olmadıkça o millet yükselemez.”
Bu cümle başka şekilde de düzeltilebilir: “Bir millet, dili ve edebiyatı hür olmadıkça yükselemez.”» Herkes ondan nefret ediyor, onun yüzünü bile görmek istemiyordu.
cümlesinde “herkes” öznedir. Bu özne “nefret ediyor.” ve “görmek istemiyordu.” yüklemlerine bağlanamadığından bozukluk meydana gelmiştir.
“Herkes ondan nefret ediyor.” doğru. Ama: “Herkes onun yüzünü bile görmek istemiyordu.” cümlesinde “herkes” öznesi “görmek istemiyordu” yüklemine bağlanamıyor. Bu nedenle ikinci cümleye özne getirilmeli, ifade düzeltilmelidir:
“Herkes ondan nefret ediyor, hiç kimse onun yüzünü bile görmek istemiyordu.”
özne yüklem özne yüklem
» Onun tezi yakında bitecek ve öğretmen olarak göreve başlayacak.
cümlesinde “özne” eksikliği bozukluğa yol açmış. Bu cümlede “onun tezi” ikinci cümlenin öznesi olarak da görüldüğünden anlatım bozulmuştur. Bu bozukluk ikinci cümleye özne getirilerek giderilebilir:
“Onun tezi yakında bitecek ve o öğretmen olarak göreve başlayacak.”
özne yüklem özne yüklem
Cümlede eklerin eksik ya da fazla kullanılması anlatım bozukluğuna yol açar.
» Biz okumasını sevmeyen bir milletiz.
cümlesinde “okumasını” sözcüğünde iyelik eki gereksiz ve yanlış kullanılmıştır. Cümlenin doğrusu: “Biz okumayı sevmeyen bir milletiz.” olmalıdır.» Hayat kimine mutluluk verdiğini, kimini mutsuz ettiğini görüyoruz.
cümlesinde ilgi eki “eksikliğinden kaynaklanan bir anlatım bozukluğu vardır. Çünkü cümlede “verdiğini” sözcüğüne sorduğumuz “kimin verdiğini” sorusuna cevap alamıyoruz. “Hayat” sözcüğüne “-ın” ilgi eki getirilirse bu cümledeki anlatım bozukluğu giderilir: “Hayatın kimine mutluluk verdiğini, kimini mutsuz ettiğini görüyoruz.”
Cümlede kullanılması gereken bir öğenin bulunmaması, anlatım bozukluğuna yol açar. Cümlenin temel öğeleri özne ve yüklem eksikliğini işlediğimizden, burada nesne ve dolaylı tümleç eksikliği üzerinde duracağız.
Öge eksikliği sıralı ve bağlı cümlelerde karşımıza çıkar. Genellikle ortak kullanılan öğelerin yükleme bağlanamamasından kaynaklanır.
» Ben öğretmenime inanır ve severim.”
cümlesinde “öğretmenime” dolaylı tümlecinin “inanır ve severim” yüklemlerine bağlanmak istenmesi anlatım bozukluğuna yol açmıştır.
“Ben öğretmenime inanırım.” olur; ama “Ben öğretmenime severim.” olmaz.
Bu nedenle ikinci cümleye “nesne” getirilerek bozukluk giderilebilir:
“Öğretmenime inanır, onuseverim.”» İnsanlar gazetelere inanmıyor bu nedenle de çok az okuyor.
cümlesinde nesne eksikliğinden kaynaklanan bir bozukluk söz konusudur. Çünkü “inanmak” eylemi geçişsizdir. Nesne almadan kullanılabilir. Ama “okumak” eylemi geçişlidir. Öyleyse bu eyleme göre, cümleye nesne getirmek gerekir. Nesne getirilmediğinde cümlede yanlış bağlanma ortaya çıkacaktır: insanlar gazetelere inanmıyor, gazetelere okuyor.” Dikkat ettiyseniz “gazetelere okuyor” ifadesi yanlıştır. Bunu gidermek için de ikinci cümleye nesne getiririz. Bu durumda cümle şöyle olur:
“İnsanlar gazetelere inanmıyor, bu nedenle de gazeteleri çok az okuyor.”
» Neden en çok şairlere kızarlar, korkarlar.
cümlesinde dolaylı tümleç eksikliğinden kaynaklanan bir anlatım bozukluğu vardır. Bu cümledeki “şairlere” dolaylı tümleci “kızarlar” yüklemine bağlanabiliyor; ama “korkarlar” yüklemine bağlanamıyor. Bu nedenle ikinci cümleye dolaylı tümleç getirilmelidir:
“Neden en çok şairlere kızarlar, şairlerdenkorkarlar.”
Sıralı ve bağlı cümlelerde iki cümlenin bir yükleme bağlanması sonucu anlatım bozukluğu meydana gelir. Yüklem eksikliği, bazen ikinci bir eylemin kullanılmaması ya da ek eylemin ortak kullanılması ile oluşur.
» Beşiktaş iskelesine geldiğimizde o işine, ben evime gittim.
cümlesinde “yüklem” eksikliği anlatım bozukluğuna yol açmış. Her iki cümleyi “gittim” yüklemine bağlayamayız. “Ben gittim” olur ama “o gittim” olmaz. Bu nedenle cümledeki yüklem eksikliğini giderirsek cümle anlamlı hâle gelir:
“Beşiktaş iskelesine geldiğimizde o işine gitti, ben evime gittim.”» İyi biri olduğundan dün de, bugün de kuşkuya düşmüyorum.
cümlesinde yüklem eksikliği bozukluğa yol açmıştır. Evet, “bugün kuşkuya düşmüyorum” ifadesi doğru, ama “dün düşmüyorum” yanlıştır.
Bu nedenle cümleye yüklem getirilmelidir:
“İyi biri olduğundan dün de kuşkuya düşmedim, bugün de düşmüyorum.”
» Evimiz küçük, bahçesi de güzel değildi.
cümlesinde ek-fiil eksikliği nedeniyle esas anlatılmak istenen, ifade edilemiyor. Cümlede evin küçük olduğu, bahçenin güzel olmadığı söylenmek istenirken bunun tersi bir anlam ortaya çıkıyor (evin küçük olmadığı, bahçenin güzel olmadığı).
Bu nedenle ek-fiil eksikliği giderilerek cümle anlamlı hâle getirilmeli:
“Evimiz küçüktü, bahçesi de güzel değildi.”
Çoğunlukla ad ve sıfatların aynı tamlanana bağlanması sonucu oluşan bir anlatım bozukluğudur. Bu nedenle isimlerle sıfatların aynı tamlanana bağlandığı kullanımlara dikkat etmek gerekir.
» Özel ve kamu kuruluşları iki gün tatil edildi.
cümlesinde “kamu kuruluşları” ifadesi doğrudur. Çünkü bu, isim tamlamasıdır. Ancak “özel” sözcüğü “kuruluşları” tamlananına bağlanamaz. Çünkü “özel” sözcüğü sıfattır. Bu nedenle “özel kuruluşları” ifadesi yanlıştır. Cümledeki bozukluğu gidermek için “özel” sözcüğünden sonra “kuruluşlar” sözü getirilmelidir:
“Özel kuruluşlar vekamu kuruluşları iki gün tatil edildi.”» Derste belgisiz ve işaret sıfatlarını işledik.
cümlesinde “belgisiz” sözcüğü sıfat, “işaret” sözcüğü ise isimdir. Hem sıfatın hem ismin aynı tamlanana (sıfatları) bağlanması anlatım bozukluğuna yol açmıştır. Bu bozukluğu gidermek için “belgisiz” sözcüğünden sonra “sıfatlar” sözcüğünü getirmek gerekir:
“Derste belgisiz sıfatları veişaret sıfatlarını işledik.”
UYARI: Dilimizde çokluk anlamı taşıyan belgisiz sıfat tamlamalarındaki isimler çokluk eki almaz.
» Burada insanı şaşkına çeviren birçok güzellikler var.”
cümlesinde “birçok güzellikler” belgisiz sıfat tamlamasındaki “güzellikler” sözcüğünde “-ler” eki gereksiz kullanılmıştır. Çünkü “birçok” sözünde zaten çokluk anlamı vardır. Cümlenin doğrusu:
“Burada insanı şaşkına çevirenbirçokgüzellik var.” şeklinde olmalıdır.
Bağlaçlardan bazıları olumlu ve olumsuz yargıları birbirine bağlar. Bu duruma uymayan kullanımlarda anlatım bozukluğu meydana gelir.
» Ahmet Bey oğlunu çok seviyor fakat bir dediğini iki etmiyordu.
Bu cümlede “fakat” kullanılması doğru değildir. “fakat” bağlacı bir olumlu yargıyla bir olumsuz yargıyı birbirine bağlar. Bu cümlede ise ik yargı da olumludur. Bu yüzden “fakat” çıkarılmalı, yerine “ayrıca” bağlacı kullanılmadır:
“Ahmet Bey oğlunu çok seviyorayrıca bir dediğini iki etmiyordu.”
» Ben yarın dışarı çıkamam, ama evde yapılacak bir sürü işim var.
Bu cümlede “ama” kullanılması doğru değildir. “Ama” cümleden atılmalı ya da yerine “çünkü” getirilerek şu şekilde kurulmalıdır: “Ben yarın dışarı çıkamam, çünkü evde yapılacak bir sürü işim var.”
funduszeue.info Alıntıdır
BeğenYükleniyor
DGS sözel bölüm kapsamındaki DGS Türkçe konuları aşağıda listelenmiştir. DGS Türkçe konu anlatımı sayfalarına, konunun ismine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
NOT Bu listede DGS Sözel Yetenek konuları, Türkçe dersinde isimlendirildiği şekliyle listelenmiştir. Yukarıdaki konu başlıkları, resmi olarak açıklanan konu dağılımındaki tüm konuları içermektedir. DGS Sözel Yetenek (Türkçe) sorularının ayrıntılı konu dağılımı ise aşağıda verilmiştir.
Cümlede Anlam Konu Anlatımı,Cümlede Anlam Nedir, Cümlede Anlam tyt, Cümlede Anlam örnek sorular, Cümlede Anlam ayt, Cümlede Anlam ile ilgili örnek, Sizlere bu yazımızda Cümlede Anlam hakkında bilgi vereceğiz.
Bir duyguyu, düşünceyi, eylemi anlatan; yargı bildiren söze veya söz grubuna cümle denir.
A. Cümlede Söz Konusu Olanlar
B. Cümlede Anlam İlişkileri
C. Cümlede Anlatım Teknikleri
Gerçekleşmemiş bir olayın gerçekleşmiş gibi ya da gerçekleşmiş bir olayın hiç gerçekleşmemiş gibi kabul edildiği cümlelerdir. Varsayım anlamı taşıyan yargılarda genellikle “tutalım ki, diyelim ki, farz edelim, düşün ki” gibi ifadelere yer verilir.
Örnekler
⇒ Diyelim ki bu uçağa yetişemedin.
⇒ Bir an için rüyalarının gerçekleştiğini düşün.
⇒ Tut ki puanın yetmedi ve üniversiteye giremedin.
Akla, sezgilere, gözlemlere veya birtakım verilere dayanarak, olacak bir şeyi önceden kestirebilme sonucunda ortaya çıkan cümlelerdir.
Örnekler
⇒ Annem meraktan patlıyordur şimdi.
⇒ Gökyüzü bulutlarla doldu, yağmur yağabilir.
⇒ Şu anda öğretmen derse başlamıştır.
Gerçekleşmesi kesin olmayan bir olayın veya bir durumun ortaya çıkmasının beklenilmesi, umut edilmesi ile ilgili cümlelerdir.
Örnekler
⇒ Tatilde Karabük’e gidebiliriz.
⇒ Kim bilir belki yarın, belki yarından da yakın.
⇒ Sanıyorum o konu anlatılmadı.
Bulundukları cümleye kesinlik anlamı katarlar. Mesela; “elbet, elbette, asla, mutlaka, hiç mi hiç, ne olursa olsun, kuşkusuz, hiç kuşkusuz” gibi..
Örnekler
⇒ Elbet bir gün buluşacağız.
⇒ Seni asla unutmayacağım.
⇒ Hayvanları ve bitkileri hiç incitmem.
⇒ İyiliklerinizin karşılığını mutlaka göreceksiniz.
Bir sorunu çözmek veya daha iyiye ulaşmak için görüş ve düşüncelerin öne sürüldüğü cümlelerdir.
Örnekler
⇒ Daldaki elmayı almak için merdiven kullanmalısın.
⇒ Bu işe sabırlı yaklaşmanız daha doğru olacak.
⇒ Konuyu iyice anlamak istiyorsan, önce tekrar et, sonra da bol bol soru çöz.
Bir kişi veya bir durumla ilgili belirli şart, olay ve görüntülere dayanarak önceden edinilmiş olumlu veya olumsuz yargıları belirten cümlelerdir.
Örnekler
⇒ Bu işi kesinlikle başaramayacak. (Olumsuz ön yargı)
⇒ Bu kitap bu yılın en çok okunan kitabı olacak.(Olumlu ön yargı)
⇒ Ben zaten onun suçlu olduğunu baştan biliyordum.
Beklenmeyen bir durum karşısında ne yapacağını, nasıl davranacağını bilememe, hayrete düşme anlamı taşıyan cümlelerdir.
Örnekler
⇒ O kadar fakirken birden bire nasıl zengin oldun!
⇒ Sınav sonucunu çok yüksek beklerken düşük gelmesin mi!
⇒ Kitaplığındaki binlerce kitabı okumuş ha!
⇒ Böyle ansızın gideceğini hiç düşünmemiştim.
⇒ Bu takımı yeneceğimiz aklımın ucundan bile geçmemişti.
⇒ Hayret! Sen bu evin yolunu bilir miydin?
⇒ Dokuz kişi bir arabaya nasıl sığmış anlayamadım!
İki veya daha çok şeyin eşit olması durumunu ifade eden cümlelerdir.
Örnekler
⇒ Türkiye, o maçta Almanya ile berabere kalmıştı.
⇒ Fırından aldıkları sıcacık bir somunu kardeş payı yapmışlardı.
⇒ Kurtdereli Mehmet Pehlivan’la öğleye dek güreşmiş ancak yenişememişlerdi.
Aralarında anlamca ilgi (ilişki) olan iki kavramı benzerlik ya da zıtlık yönünden kıyaslamadır.
Örnekler
⇒ Sinema da tiyatro gibi görsel bir sanattır.
⇒ Doğu Anadolunun kışı Akdeniz Bölgesine göre daha çetin geçer.
⇒ Yahya Kemal de Necip Fazıl da şiirlerinde ölüm temasına çok yer vermiştir.
⇒ Bu yılki ürün geçen yıla nazaran daha bereketliydi.
⇒ Sanatçı, diğer çağdaşlarına göre daha sade bir dil kullanmıştır.
⇒ Ressam bu yapıtında ise diğerlerine göre daha canlı renkleri kullanmıştır.
Bir kavramın, varlığın ya da durumun özelliklerini, anlatımı güçlendirmek için başka varlık, kavram ya da duruma benzetilmesinden oluşan cümlelere benzetme cümleleri denir. Benzetme cümleleri düşünceyi geliştirme yollarından biridir. Benzetme, söz sanatlarına da dahildir.
Örnekler
⇒ Formatı da attıktan sonra bilgisayar saat gibi tıkır tıkır işleyecek. (Benzeyen: bilgisayar – Benzetilen: saat)
⇒ Çıkarım kürsüye, aslanlar gibi konuşmamı yaparım. (Benzeyen: Ben – Benzetilen: aslanlar)
⇒ Babam keçi gibi inatçı bir adamdır. (Benzeyen: babam – Benzetilen: keçi)
⇒ Sabah yağan kar, beyaz bir çarşaf gibi tüm ovayı kapladı. (Benzeyen: kar – Benzetilen: beyaz bir çarşaf)
⇒ Leyla ile Mecnun gibi onlar da asla kavuşamayacaklar. (Benzeyen: onların kavuşamaması – Benzetilen: Leyla ile Mecnun’un kavuşamaması)
⇒ Bulutlar pamuk balyaları gibi gökyüzüne yayılmışlardı. (Benzeyen: bulutlar – Benzetilen: pamuk balyaları)
⇒ Ahmet’in papağan gibi her lafımı tekrar etmesi sinirime dokunuyor. (Benzeyen: Ahmet – Benzetilen: papağan)
Öznenin, yani söz söyleyen kişinin düşünce ve duygularına değil, nesnenin, varlığın kendi gerçeğine dayanan, dolayısıyla kişilere göre değişmeyen yargılardır. Bu tür yargıların, yorum ve değerlendirme içermeme, kanıtlanabilir özellikte olma, herkes için aynı anlamı taşıma, akla ve mantığa dayalı olma gibi özellikleri vardır.
Örnekler
⇒ Türkiye’de ilköğretim 7 yıl önce 8 yıla çıkarıldı.
⇒ Zeytinin en çok yetiştiği bölge Ege’dir.
⇒ Bursa nüfus yönüyle Türkiye’nin beşinci büyük kentidir.
⇒ Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun şiir türünde yapıtı yoktur.
⇒ Nurullah Ataç yazılarında “ve” bağlacını kullanmamıştır.
⇒ Ülkemizdeki tiyatro izleyicisi sayısında bu yıl artış oldu.
⇒ Türkiye’nin yıllık ithalatı, ihracatından fazladır.
Öznede, yani söz söyleyen kişide oluşan; nesnelerin gerçeğine değil, kişilerin duygu ve düşüncelerine bağlı olan, bu nedenle de kişiden kişiye değişebilen yargılardır. Öznel anlatımda kişi, cümleye kendi duygularını katar, bir yorum yapar. Bu tür yargılar, “bence, bana göre” anlamı taşır.
Örnekler
⇒ Başarılı olmak için, her şeyden önce başarıya koşullanmak gerekir.
⇒ Oltayı atıp saatlerce beklemek bana zaman kaybı gibi geliyor.
⇒ Cahit Sıtkı’nın şiirlerinin tadı başka bir ozanda yoktur.
⇒ Kendisine yapılan iyiliği takdir etmeyecek insan yoktur.
⇒ Sanatçıların çocukluk anılarının anlatıldığı bu kitap herkesin ilgisini çekecek nitelikte.
⇒ Çok iyi bir insandır.
Eleştirme niteliği taşıyan tümcelerde kişi; bir eser, bir sanatçı veya bir durumla ilgili olumlu veya olumsuz anlatımların bulunduğu cümlelere değerlendirme cümlesi adı verilir. Başka bir deyişle; Herhangi bir sanatçı, yazar, şair veya yapıt ile ilgili olumlu veya olumsuz gördüğü taraflarının ele alındığı cümlelerdir. Değerlendirme cümleleri bir bakıma eleştiri cümlesidir de diyebiliriz.
Örnekler
⇒ Ömer Seyfettin, bu hikayesinde içten bir anlatım ve çok sade bir dil kullanmıştır.
⇒ Yazar, sürekli gerilimler yaratarak okurun ilgisini hep canlı tutuyor.
⇒ Yazarın bu romanında çok etkileyici bir anlatım var.
⇒ Son sergideki resimlerinde, yeşil tonları kırmızı tonlardan daha çok kullanmış.
⇒ Romanlarının dilinde bir kuruluk, bir sıradanlık öne çıkmaktadır.(Öznel değerlendirme)
⇒ Bu şiir kitabı toplam seksen altı sayfadan ve altı ana bölümden meydana gelmiş. (Nesnel değerlendirme)
Eleştiri cümleleri, varlık veya nesnelerin bazı yönlerini / özelliklerini iyi veya kötü yönleriyle ele alarak incelemeyi amaçlar. Sorularda genellikle bir edebiyat eseri hakkında eleştiri cümleleri görmeye alışık olsak da; bilim, sanat, spor gibi alanlarda çalışmalar yapan kişilerin ve hatta yakın çevremizdeki sıradan insanların da eleştirileceğini göz önünde bulundurmalıyız. Eleştirinin eş anlamlısı “tenkit” kelimesidir ve eleştiri hem olumlu hem de olumsuz olarak yapılabilmektedir.
Örnekler
⇒ Şiirinde anlamayı güçleştirecek kadar fazla sanata yer vermişsin.
⇒ Takımın yediği ilk golde, kalecinin çok büyük ihmali var.
⇒ Bu gidişle bir baltaya sap olamazsın sen!
⇒ Filmde argo ve bel altı espriler, filmin kurgusuna gölge düşürmüş.
⇒ Gültekin Bey, giyimi, konuşması ve işindeki titizliğiyle gerçek bir karakter adamıdır.
⇒ Yazarın kelimeleri seçmedeki ustalığı, daha kitabın ilk sayfasında kendini hissettiriyor.
Bir sanatçının dili kullanma şekli, sözcükleri seçimi, cümle kurma biçimine üslup denir. Buna yazarın anlatım biçimi de diyebiliriz. Üslup bildiren cümlelerde yazarın “nasıl anlattığı” ifade edilir.
“Anlatımı nasıldır?” sorusuna cevap veren cümleler üslupla ilgili cümlelerdir.
Bir yazarın yapıtında neyi anlattığı, ne üzerinde durduğu “konu’yu ya da içeriği; konuyu işlerken sözcükleri ve dili kullanma tarzı “üslup”u (biçem) belirtir.
Örnekler
⇒ Bu yazısı kısa ve duygu içeren bir yazı olmuş.
⇒ Yazar eserinde insan duygularının ön planda olan bir yazmış .
⇒ Yazarın bu romanı süslü bir dille okuyucunun önüne sunmuş.
⇒ Bu şiirinde söz sanatlarına bolca yer vermiştir.
⇒ Roman anlaşılmaz ve akıcı olmayan bir dille yazılmış .
⇒ Kelimelere ince ve yumuşak bir anlam katarak yazar okuyucunun önüne sunmuştur.
⇒ Bu şiiri insanı insan yapan sevgi duygusunu ön planda ve sade bir dille önümüze sunmuştur.
Eserin konusundan, anlatımında verilmek istenen düşünceden söz eden cümlelerdir.
Bu cümlelerde “Neyi anlatıyor?” “Eserde hangi konu ele alınmış?” sorusuna cevap aranır. Cümlenin içerdiği bilgiler, cümlede ileri sürülen veya savunulan düşünceler, anlatılan duygular ve olaylardır.
Örnekler
⇒ Filmde Osmanlı İmparatorluğu’nun son zamanlarına ışık tutulmuş.
⇒ Sait Faik; öykülerinde sıradan insanların günlük yaşamlarını anlatmıştır.
⇒ Hikayede, çocuk olmanın zorlukları sade bir dille anlatılmış.
⇒ Belgesel Kurtuluş Savaşı ve Milli Mücadeleyi tüm detaylarıyla gözler önüne seriyor.
Varlıkların ya da kavramların ne olduklarını, niteliklerini ve özelliklerini eksiksiz olarak belirten ve açıklayan cümlelere tanım cümlesi denir. Tanım cümleleri düşünceyi geliştirme yollarından biridir.
Örnekler
⇒ Ünlü kişilerin kendi yaşamlarını anlattıkları yazılara otobiyografi denir.
⇒ Çfunduszeue.info, Türkçe ve edebiyat alanında bilgi kaynağıdır.
⇒ yüzyılda televizyon bir aptal kutusudur.
⇒ Dil, canlı bir iletişim aracıdır.
⇒ Tuz, yüz yıllardır kullanılan bir baharattır.
⇒ Gözler, kalpteki duyguları yansıtan aynadır.
Sözlükte; çeviri olmayan, asıl olan anlamına gelir. Özgünlük; yapıtların kendine özgü özellikler taşımasıdır. Başka bir deyişle sanatçının yapıtını oluştururken başkasına benzememesi, taklitten uzak durması, orijinal olması, yeni, farklı şeyler söylemesidir. Özgünlük, hem içerik hem de üslupta söz konusu olabilir. İmza, bir özgünlük örneğidir.
Örnekler
⇒ Nurullah Ataç, kendisine has devrik ve uzun cümleleriyle yazınımızda deneme türüne yeni bir soluk getirmiştir.
⇒ Eserlerinde hiçbir yazarın işlemediği, sıradan insanların hayatını kendine özgü anlatımıyla işlemiştir.
Nesnel bir neticeden hareketle öznel sonuçlar doğuran cümlelere çıkarım cümlesi adı verilmektedir. Daha açık bir ifade ile çeşitli durumlardan hareketle meydana gelebilecek durumların ifade edildiği cümlelerdir.
Bir başka deyişle çıkarım cümlesi, herhangi bir konu, olay veya durum hakkında bir cümleden yapılacak çıkarımlara yeni sonuç veya tahmin cümlelerine denilmektedir.
Örnekler
⇒ Eserleri üzerine yazılmış eleştiri yazılarının sayısı, onun kalite biçiminden önemli bir okur kitlesine sahip olduğunu ifade eder.
⇒ Havanın gün içerisinde bulutlu olması, yağmur yağacağını ifade etmez.
⇒ Bu sene şampiyon olan takımın, seneye de şampiyon olabilme ihtimali vardır.
⇒ Yapılan sınavın sonuçları açıklandığında, sınava giren insanların bir kısmı sevinecektir.
Hayıflanma, kişinin olmasını isteyip de gerçekleşmeyen durumlarla ilgili kendi kendine üzülmesi ve pişmanlık duymasıdır. Yani kişinin yapmadığı işten üzüntü duymasıdır. Hayıflanmada üzüntü duyulan olayda özne etken değildir. Olay öznenin dışında yani öznenin bir müdahalesi olmadan doğal akışı içinde gerçekleşmektedir. Hayıflanma ifade eden sözcükler “eyvah, yazık” gibi sözcüklerdir.
Örnekler
⇒ Saçlarım beyazlamaya başladı, ne yazık yaşlanıyorum.
⇒ İngilizce derslerinde uyumasaydım bugün kurslara o kadar para vermezdim.
⇒ Tatilde oturmayıp hazırlık yapsaydım işler bu kadar karışmazdı.
⇒ Gençken ağır yükleri sırtlamasaydım bu ağrıları çekmek zorunda kalmazdım.
⇒ Eyvah, tüm notlarımı evde unutmuşum!
Bir kişiye veya bir olaya değer vermeme, onu küçük görme, önemsememe, hafife alma anlamı taşıyan cümlelere küçümseme cümleleri denir.
Örnekler
⇒ O da güya okuyacak da adam olacak.
⇒ Bu maçı kazanıp da şampiyon olacakmış.
⇒ Sen kim, sanatçı olmak kim!
Bir şeyin miktarca az olduğunu, yetersiz görüldüğünü ifade eden cümlelere azımsama cümleleri denir.
Örnekler
⇒ Bir tanecik mi ayakkabın var?
⇒ Bu kadarcık ücretle çalışamam.
⇒ Günlerdir çalışıyorsun, ne kadar az iş yapmışsın.
Gerçekte var olmayan konu, olay, yer, zaman, zaman ve kişileri dile getiren yazılarda görülür
Örnekler
⇒ Zaman, bir testerenin dişleri gibi öğütüyordu ömrümüzü.
⇒ Ayrılık, insanın içinde tarifi olmayan bir yaradır.
Bir durumdan ya da olaydan sızlanmaya, şikayet etmeye yakınma denir.
Örnekler
⇒ Kaç kere anlattımsa da beni bir türlü anlamıyor.
⇒ Nerede nasıl davranacağını bir öğrenebilse.
⇒ İnsanlar hâlâ uğradıkları haksızlıklara ses çıkarmıyor.
Yazarın okuyucuya ulaştırmak istediği her şeydir. Bir yargıdan ne anlıyorsak işte o bize iletilendir.
⇒ Şiir öylesine dilsel düzenlemedir ki sözcüklerden biri çıkarılır ya da birinin yeri değiştirilirse şiirin tüm büyüsü bozulur.
Aynı konu ve düşüncenin, farklı sözcükler ve söz dizimiyle dile getirildiği cümlelerdir.
Örnekler
⇒ Belirli bir hedefi olmayan insana kimse yardımcı olamaz.
⇒ Bir insan hangi limana yelken açtığını bilmiyorsa hiçbir rüzgar işine yaramaz.
⇒ Bu bardağın yarısı su ile dolu.
⇒ Bu bardağın yarısında su yok.
⇒ Yaşam, içinde siyah da bulunan bir gökkuşağıdır.
⇒ Yaşam, tüm güzelliklerinin yanında olumsuzlukları da barındırır.
Birbirine yakın mesajlar içeren, benzer anlamları ortaya koyan cüfunduszeue.info konuyu aynı bakış açısıyla ele alıp aynı sonuca ulaşan yakın anlamlı cümlelerdir.
Örnekler
⇒ Sadakatin olmadığı bir sevgi uzun ömürlü olamaz.
⇒ Kıyıyı gözden kaybetmeye cesaret edemeyen insan yeni okyanuslar keşfedemez. (Andre Gide)
⇒ Hayatında riskleri göze alamayan insan başarılı olamaz.
⇒ Eğer bir insan hangi limana yelken açtığını bilmiyorsa, hiçbir rüzgar işine yaramaz.
⇒ Belirli bir hedefi olmayan insan, hangi olanaklara sahip olursa olsun başarılı olamaz.
Anlamca birbirine zıt olan, birbiriyle çelişen cümlelerdir. Bu tür cümlelerde konu genellikle aynıdır; fakat konuya bakış açısı farklıdır.
Örnekler
⇒ Sanayileşme, çevreye zarar vermektedir.
⇒ Gelişmek isteyen toplumlar, sanayiye önem vermelidir.
⇒ Sanatçı, hayatı kendi yorumuyla vermelidir.
⇒ Sanatçı, hayatı anlatırken ayna görevi üstlenmelidir.
Bu tür cümlelerde, yargılardan biri, diğerinin gerçekleşmesine neden olmaktadır. Bir de eylemin hangi gerekçeyle yapıldığını bildiren cümleler de neden sonuç ilişkisi vardır. Bu tip yargıları bulmak için yükleme niçin? sorusu sorulabilir.
Örnekler
⇒ Sınavda heyecanlandığı için bazı soruları yapamadı.
⇒ Bakımsızlıktan ev harabeye dönmüştü.
⇒ Matbaanın bulunmasıyla okuma yazma oranı arttı.
⇒ Aşırı sıcaklar can kaybına yol açtı.
⇒ Yoğun kar yağışı nedeniyle yollar trafiğe kapatıldı.
⇒ Hediye almadım diye bana darılmış.
Eylemin hangi amaca bağlı olarak gerçekleştiğinin belirtildiği cümlelerdir. Bu tür cümlelerde de “için, diye, üzere” gibi edatlardan yararlanılır. Amaç – sonuç cümleleri, eyleme sorulan “hangi amaçla?” sorusuna cevap verir.
Örnekler
⇒ Sınavı kazanmak için çok çalışmış.
Yukarıdaki cümlede koyu renkle yazılmış bölüm, eylemin yapılış amacını belirtmektedir.
⇒ Bildiklerini anlatmak üzere karakola başvurdu.
⇒ Kilo vereyim diye spor yapıyor.
⇒ Yazar, eleştirmene şirin görünmek maksadıyla iki
Bir önermenin ortaya çıkardığı gerekliliği belirten yargılara gerekçeli cümleler/yargılar denir. Böyle yargılarda neden – sonuç anlamı da vardır.
Örnekler
⇒ Ben yârime gül demem / Gülün ömrü az olur. (Temel Yargı / Gerekçe,Sebep)
⇒ Dostoyevski, romanlarında içinde yaşadığı toplumun ruh halini anlatmak zorundaydı/ çünkü o, gerçekçi bir romancıydı. (Temel Yargı / Gerekçe, Sebep)
⇒ Ceviz, badem gibi yiyecekler belleği güçlendirir, kalp sağlığını korur:/ bu yiyecekleri bol bol tüketin. (Temel Yargı / Gerekçe, Sebep)
Bir olayın veya durumun gerçekleşmesinin, başka bir olayın veya duruma bağlı olduğunu belirten cümlelerdir. Bu tür cümlelerde birinci bölüm (yan yargı) koşul, ikinci bölüm ise o koşula bağlı olarak ortaya çıkan sonuçtur (temel yargı). Türkçede koşul anlamı asıl olarak “-se” şart ekiyle sağlanır. “ise”, “-ince”, “-dikçe”, “mi”, “ama”, “üzere”, “yeter ki” ile de koşul anlamı sağlanabilir.
Örnekler
⇒ Bizim buralara yağmur yağdıkça her yer toprak kokardı.
⇒ Akşama geri vermek üzere bu kitabı alabilirsin.
⇒ Akşam baban gelsin, alışverişe çıkarız.
⇒ İstediğin her şeyi alırım, yeter ki sınıfını geç.
Başkasının söylediği bir sözü olduğu gibi aktarmaktır. Alınan söz tırnak içinde verilebileceği gibi sözün sonuna virgül konularak da aktarılabilir.
Örnekler
⇒ Kardeşim, hafta sonu sınava gireceğim, dedi.
⇒ Öğretmen, öğrencilere: “Yağmur başladı, içeri girin.” dedi.
Başkalarına ait sözlerin, düşünce ve duygu dokusu bozulmadan, konuşmacının ya da yazarın cümlesi içerisine sindirilerek aktarılmasıdır.
Başkasından alınan sözün, cümledeki yargıyı değiştirmeden, kendi sözcüklerimizle aktarılmasına dolaylı anlatım denir. Dolaylı anlatımlı cümleler “söyledi, belirtti, açıkladı” gibi eylemlerle biter ya da yüklemleri öğrenilen geçmiş zamanla çekimlenir.
Örnekler
⇒ Babam, annemin de kendisinin de bu köyde doğup büyüdüklerini söylerdi.
⇒ Arkadaşım da bu romanı ortaokulun üçüncü sınıfında okuduğunu söylemişti.
⇒ O iki büyük insan da bilimin insanlar için vazgeçilmez olduğunu vurguluyorlar.
Cümle Anlamı Konu Anlatımı, Cümlede Anlam, Cümlede Anlam Konu Anlatımı
çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası