allah a karşı vazifelerimiz / Allah’a Kulluk Yolunda Üç Önemli Vazife: Hayâ, Edep ve Ahlak | Altınoluk Dergisi

Allah A Karşı Vazifelerimiz

allah a karşı vazifelerimiz

YAZARLAR

“Onlar ki inanmışlar ve Allah’ı anmakla kalpleri huzur ve doyum bulmuştur. Çünkü bilin ki kalpler gerçekten de ancak Allah’ı anarak huzura erişir.” (Ra’d, 13/28)

Rabbimiz insan doğasının huzur ve doyumunu O’nu anmaya ayarlamıştır. Bu, yüreğin kıblesidir ve hiç kimsenin bu kıbleyi değiştirmeye gücü yetmeyecektir. O halde Allah’a layığı ile iman etmek insanların dünya ve ahiret mutluluğunun teminatıdır.

Allah’a yürekten iman etmek, insanın huzursuzluğunu sona erdiren yüce bir erdemdir. O’na iman, gönüllerdeki tüm hastalıkların ilacıdır.

Uluhiyette tevhidin insan davranışları ilgili esası ise Allah’ın dışında saygı gösterilen bütün ilahları reddedip rağbet ve yönelişi, sevgiyi, ihtimamı nihai anlamda O’na has kıldığımızı bütün hayatımıza yayarak göstermektir. Bu, her tür ortaktan müstağni olan Allah’a takva elbisesi ile yaklaşmak, O’nun razı olmadığı güçlerle dostluk kurmamak, şeytani işlerden beri olmakla mümkün olmaktadır.

İmanın insan davranışlarına yansıması gerekir. Tevekkülü Allah’a has kılmak, O’nu işlerimizin vekili olarak addetmek, gücendirmekten çekinmek, bütün ümitleri O’na bağlamak, nihai yardım dileme mercii olarak sadece O’nu görmek uluhiyette tevhidin gereklerindendir.

Tevhid inancı iki alanda iki egemen fikri kabul etmez; yani inançlarla amellerin birbiriyle uyumlu olması gerekir. “Din işleri-devlet işleri”, “iman-amel” ayrımlarında dikkatli olmak zorundayız. Örneğin, camiden çıkıp piyango kuyruğuna giren, bilerek ve tercih ederek, gönül rahatlığı ile günah işleyen kimse Allah’ın hükümranlık alanına tecavüzkâr davranışlarından dolayı hem salih amellerinin hubutu (sıfırlanması) ile karşı karşıya olup hem de gerçeği bile bile sürekli göz ardı ettiği için şirke düşme riski altındadır.

İnsan kimin emirlerine boyun eğiyor, onu baş tacı ediyorsa -hangi niyetle bunu yaparsa yapsın- onun kulu olmaktadır. Enbiya Suresi ayette uluhiyet ile ubudiyet arasında kurulan doğru orantı kulluk şuuruna dair tevhidî bilinç kazandıran bir öğrenim sağlamaktadır: “Oysa biz senden önce de peygamberleri yalnızca; ‘Benden başka ilah yoktur, öyleyse bana kulluk edin.’ diye vahyederek gönderdik.”

Rabbimize kulluğun bir hayat tarzı olduğunda kuşku yoktur. Yine O’na kulluğun birçok boyutu olduğunda da kuşku yoktur. Ancak biz bu çalışmada Rabbimize adanması gereken hayatımızda öne çıkan 10 vazifemiz üzerinde durmak istiyoruz.

1) Allah’ın Vahyettiklerine Gönülden İman Etmek

Allah’a iman kuru bir sözden öte bir anlama sahiptir. Gücümüzün üstünde olmayan ağır sorumlulukları yüklenmeyi gerektirir; imanı hayatımızın tamamını kuşatan ve sabır gerektiren eylemlerle tezyin etmeyi gerektirir; sevdiklerimizin aleyhine de olsa hakkı ve adaleti üstün tutmayı, hevamızı değil Rahman’ı ilah edinmeyi gerektirir:

“Gerçek erdemlilik, yüzünüzü doğuya veya batıya çevirmenizle ilgili değildir ama gerçek erdem sahibi, Allah’a, ahiret gününe, meleklere, vahye ve peygamberlere inanan, servetini -kendisi için ne kadar kıymetli olsa da- akrabasına, yetimlere, ihtiyaç sahiplerine, yolculara, (yardım) isteyenlere ve insanları kölelikten kurtarmaya harcayan; namazında devamlı ve dikkatli olan ve arındırıcı (malî) yükümlülüğünü ifa eden kişidir. Ve (gerçek erdem sahipleri) söz verdiklerinde sözlerini tutan, felaket, zorluk ve sıkıntı anlarında sabredenlerdir. İşte onlardır sadakatlerini gösterenler ve işte onlardır Allah’a karşı sorumluluk bilincinde olanlar.” (Bakara, 2/)1

Allah’a iman; O’nu ve O’nun bizim için seçip üstün kıldığı değerleri, şahsi çıkarlarımızın üzerinde tutarak, her şeyden çok sevmeyi gerektirir:

“Ama hâlâ Allah’a rakip gördükleri varlıklara inanmayı tercih eden ve onları (yalnızca) Allah’a özgü (olması gereken) bir sevgi ile seven insanlar var. Hâlbuki imana ermiş olanlar, Allah’ı başka her şeyden daha çok severler. Zulüm yapmaya şartlanmış olanlar, (kıyamet günü) azaba uğratıldıkları zaman görecekleri gibi, bütün kudretin yalnızca Allah’a ait olduğunu ve Allah’ın cezalandırmada ne çetin olduğunu da keşke görselerdi!” (Bakara, 2/)2

2) Allah’a Verdiğimiz Sözleri Yerine Getirmek

İrademizle yaptığımız sözleri yerine getirmek imanî görevimizdir. Biz insanlar öncelikle dünyevi bir irade kazanmadan önceki ana rahminde tabiatımıza yerleştirilen yeteneklerle ‘Elest Misakı’ dediğimiz sözleşme ile Yüce Yaratıcı’ya ilk bağlılık ahdimizi yaparız.3 Bu bağlılık yeminini koruyan müminler dünyada kelime-i şehadetle misaklarını yenilerler; yenilemeyenler ise küfür, şirk, zulüm ve fısk bataklığında nefislerini kirleterek zorunlu bir yolculukla Rablerinin huzuruna varırlar.

Biz müminler Rabbimizin yaratma ve yönetme hakkını kendi özgür irademizle yaptığımız tüm eylemlerimizle tanıklık ederiz. Ve yine kendi irademizle yaptığımız adak ve vaatlerimizden de sorumluyuz. Fakat münafıklar ve diğer bozguncu gruplar Allah’a verdikleri fıtrî sözleri de tutmazlar, kelime-i şehadetle verdikleri iman ahdine de bağlılıklarını en küçük fırsatta sona erdirirler:

“Ve onların arasında, ‘Doğrusu eğer Allah bize cömertliğinden (bir şeyler bahşederse), kuşkusuz biz de hayır için harcar ve hiç kuşkusuz dürüst ve erdemli kimselerden oluruz.’ diye Allah’a yemin edenler var. Fakat böyleleri, Allah, cömertliğiyle kendilerine (bir şey) verir vermez, hemen ona hasisçe sarılır, (ettikleri bütün yeminlerden) inatla geri dönerler. Bunun üzerine Allah da kendisiyle karşılaşacakları güne kadar içlerinde taşıyacakları bir nifakı sokar onların yüreklerine. Bu, onların Allah’a verdikleri sözü yerine getirmekten geri durmaları ve yalan söylemeyi alışkanlık haline getirmeleri yüzündendir.” (Tevbe, 9/)4

3) Yeminlerde Sorumlu Davranmak; O’nun Adını Gereksiz Yere Tekrarlayarak Yıpratmamak

“Allah adına yaptığınız yeminler, erdemliliğe, Allah’a karşı sorumluluk bilincine ve insanlar arasında barışın geliştirilmesine engel teşkil etmesin. Zira Allah, her şeyi duyan, her şeyi bilendir.” (Bakara, 2/)5

4) Allah’a Kayıtsız Şartsız İtaat Etmek

“Sizin malınız mülkünüz ve çocuklarınız sadece bir sınama ve ayartma vesilesidir. Hâlbuki Allah katında muhteşem bir ödül vardır. Öyleyse elinizden geldiği kadar takva sahibi olun; O’nu dinleyin ve itaat edin. Ve kendi iyiliğiniz için karşılıksız harcamada bulunun. Böylece aç gözlülükten kurtulmuş olanlar, işte onlardır mutluluğa ulaşacak olanlar!” (Teğabün, 64/)6

İman edenin ilahi emirlere karşı lakayt davranması söz konusu olamaz. İtaat aynı zamanda imanın denendiği, test edildiği bir alandır. Bu itaatin kapsama alanı ekonomik, siyasi, ibadi tüm faaliyetlerimizle ilgilidir.

5) İbadetleri Yalnız O’na Özgü Kılmak, Allah’tan Başkasına İbadet Etmemek

Günün belli vakilerinde devamlı ve kararlı bir şekilde Rabbimize ibadet etmeliyiz. Beş vakit bu ibadetlerin en başta gelenidir.

“Namazlarınızı, özellikle en ideal namazı kılmaya gayret edin ve Allah'ın huzurunda gönülden bir bağlılıkla durun!” (Bakara, 2/)7

“Güneşin doruğu aşmasından gecenin çöküşüne kadar (ki süre içinde) namazı gereği üzere yerine getir; sabah (namazı) okumasını da (tam bir dikkat içinde gerçekleştir); çünkü sabah okuması gerçekten de (ulvi olan her şeye) açıktır.” (İsra,17/78)8

“Sen, onların söylediklerine sabret. Güneşin doğmasından önce de batmasından önce de Rabbini övgü ile tesbih et; gecenin bir kısım saatleri ile gündüzün etrafında (iki ucunda) da tesbih et ki sen, Allah'tan hoşnut olasın, (Allah da senden!)” (Taha, 20/)9

Beş vakit salata işaret eden daha birçok ayet vardır.10

Salâtımızın zekâtla, ekonomik fedakârlıklarla desteklenmesi gerekir. Bizi günahlarımızdan arındıracak, O’na yaklaştıracak olan salat ile zekât arasındaki kardeşliği korumak, ikisine de hayatımıza değer katan değerler olarak önem vermek gerekir:

“Namazı istikametle kılın, zekâtı gönülden gelerek verin. Unutmayın: Kendiniz için ne hayır yaparsanız Allah'ın katında onu mutlaka bulursunuz. Çünkü Allah bütün yaptıklarınızı görmektedir.” (Bakara, 2/)

Salâtı, namazı ikame eden bir müminin elindeki imkânları bencilce sahiplenmesi mümkün değildir. Çünkü Kur’an’a olan imanımız, zalimlerin, sömürgecilerin, müşriklerin aksine, yoksullara, açlara, sömürülenlere, mustazaflara, yeryüzünde zayıf bırakılanlara karşı duyarsız kalmamızı önlemektedir. Namazla birlikte ekonomik fedakârlıklarda bulunmak bizi cehennem azabından koruyacak bir şahittir. Bu konudaki en çarpıcı ayetlerden biri Müddessir Sûresinde geçmektedir:

“Günahı hayat tarzı edinenlere (şöyle sorulacak:) ‘Sizi, içinizi yansıtan bu ateşe ne soktu?’ Cevap verecekler: Biz hem namazı ikame etmiyorduk, (Allah'la bağımızı koparmıştık) hem de yoksulları doyurmuyorduk.” (Müddessir, 74/)

Ve oruçla kendimizi tutma terbiyesine yılda bir ay ayırmak da ibadetlerimizin başında gelmektedir:

“Siz ey iman edenler! Oruç tıpkı sizden öncekilere olduğu gibi size de yazıldı; belki bu sayede takvaya erersiniz.” (Bakara, 2/)

Ömrümüzde en az bir defa da olsa Beytullah’ı, Kâbe’yi ziyaret etmek Allah’a karşı görevlerimizdendir:

“Ve insanları hacca davet et! Gerek yaya gerekse hızlı yol alma yeteneğine sahip ulaşım araçlarına binerek her bir yoldan senin (çağrına) gelsinler.” (Hacc, 22/27)11

Dua ve ibadet bizim için bir hayat tarzıdır, Âlemlerin Rabbine dua ve ibadetten kaçınanlar kibri ahlak edinen ahmaklardır:

“Ve Rabbiniz şöyle buyurur: Bana dua edin ki ben de kabul edeyim! Bana kulluk yapmayı kendisine yediremeyenler, rezil rüsva olarak cehenneme girecekler.” (Mü’min, 40/60)12

6) Tüm Kararlarımızda Allah’ın İradesini Gözetmek

Kehf Sûresinin ayeti Ashab-ı Kehf bağlamında, gaybla ilgili konularda önemli bir ölçü koymaktadır. Buna göre kesin bilgisine imkânlarımızla ulaşmanın mümkün olmadığı konularda gereksiz tahminlerde bulunarak zan yapmak yasaklanmakta ve devamında şöyle buyurulmaktadır:

“Ve (kimileri) onlar(ın) mağaralarında üç yüz yıl kal(dıklarını ileri sürüyor) ve kimileri de (bu sayıya) dokuz yüz yıl daha ekliyorlar. De ki: Onların (orada) ne kadar kaldığını en iyi Allah bilir. Göklerin ve yerin gizli gerçekleri (yalnızca) O’nun elindedir. O ne eşsiz bir görücü, ne eşsiz bir işiticidir! Onların O’ndan başka koruyucusu-kayırıcısı yoktur; çünkü O, hükmünde kimseyi kendine ortak tutmaz.” (Kehf, 18/)

Gelecekte yapacağımız işlerde istisna yapmak da aynı akidevi duyarlılığın, aynı inceliğin bir ürünüdür:

“Ve hiçbir şey hakkında, ‘Ben bu işi yarın mutlaka yapacağım’ deme. ‘Allah dilerse’ diyerek (istisna) yap! Ve bunu unutursan (hatırladığın zaman) Rabbini anarak de ki: Umarım ki Rabbim beni doğru olana bundan daha yakın olan bir bilgi ve duyarlılık düzeyine eriştirir.” (Kehf, 18/)

7) Daima Allah’tan Mağfiret Dilemek

Mağfiret dilemek günahın günah olduğu şuuruna sahip olmakla başlar. Herhangi bir günahın vicdanımızda oluşturduğu yükten bizi kurtaracak, fıtratımızda meydana getirdiği kirlilikten bizi kurtaracak tek güç El-Gafur olan Allah’tır. Af ve mağfiretin doğru adresi Allah’ın rahmetine, mağfiretine sığınmaktır.

“Mümkündür ki Allah, sizin düşman olarak algıladığınız kimselerle sizin aranızda bir sevgi var edebilir ve Allah'ın (buna) gücü yeter; üstelik Allah tarifsiz bir bağış, eşsiz bir merhamet kaynağıdır.” (Mümtehine,60/7)

Bu konudaki tahrif “tövbe etmek” yerine “tövbe almak” şeklinde cereyan etmektedir. Bunun en kötü örneği kiliselerde cereyan etmektedir. Kilise kendisini günahları affetmede yetkili ilan ederek Allah’tan rol çalmaktadır. Maalesef bu Hristiyan hurafesini bazı tarikatlar da taklit etmektedir.

9) Daima Allah’a Tevekkül Etmek

Yapacağımız her işte Allah’a dayanmak, O’na güvenmek bizi yaratana karşı vazifelerimizdendir. Biz müminler tevekkülün sağladığı manevi enerjiyle, imanın sağladığı özgüvenle amellerimizi sıradan olmaktan çıkarır, salih amele dönüştürürüz.

Biz müminler için tevekkül namaz gibi farzlardan biridir. Bu hususta Âl-i İmran Sûresine kulak verelim:

“Allah yardım ederse size, artık yenemez sizi hiç kimse ama eğer sizi terk ederse, ondan sonra kim yardım eder size? Şu halde müminler, yalnızca Allah'a güvensinler.” (Âl-i İmran, 3/)

Tevekkülün örnek duaya dönüşmüş olan ayeti her an dilimize ve gönlümüze pelesenk olmalıdır:

“ (Size düşen şöyle yalvarmaktır):

‘Rabbimiz! Yalnız sana güvendik, yalnız sana yöneldik: zira tüm yollar sana çıkar!

Rabbimiz! Bizi küfre gömülenlerin elinde oyuncak etme! Ve günahlarımızı bağışla. Ey Rabbimiz! Sen, evet sensin mutlak üstün ve yüce olan, sensin her hükmünde tam isabet kaydeden!” (Mümtehine, 60/)

10) Allah’ın İmtihanlarına Tahammül Etmek

Yaşadığımız sürece, Allah yolunda direniş bilinci ile mücadele etmek akidemizin bir gereğidir. “İman ettim” deyip kenara çekilmek, olan bitene seyirci kalmak ya da amelsiz bir inanç tavsiye etmek, cennete talip olan hiçbir mümine yakışmaz. 

İmtihan insanın kaderidir, bundan kaçamaz. Çünkü kararı Allah vermiştir:

“İnsanlar yalnızca ‘İman ettik’ demekle, sınanıp denenmeden bırakılacaklarını mı sanıyorlar?

Doğrusu, onlardan öncekileri de sınamıştık fakat Allah herhalde hem doğru söyleyenleri seçip ayıracak hem de yalancıları seçip ayıracak.” (Ankebut, 29/)

Hayat sınavını sabredenler, zorluklara karşı direnenler kazanacaktır:

“Kesinlikle sizi korkuyla, açlıkla, mal, can ve verim kaybıyla sınarız. Ama sabredenleri müjdele! Onlar bir musibete uğradıklarında: ‘Doğrusu biz Allah'a aitiz ve sonunda yine O'na döneceğiz.’ derler. İşte bunlar, Rablerinin sürekli destek ve bağışına mazhar olanlardır. Doğru yolda olanlar da bunlardır.” (Bakara 2/)

 

Dipnotlar:

1- Konuyla ilgili diğer bir ayetin meali de şöyledir: “Siz ey imana ermiş olanlar! Sizin, ebeveyninizin ve akrabalarınızın aleyhine de olsa, Allah rızası için hakikate şahitlik yaparak adaleti gözetmeye azmedin. O kişi zengin de olsa fakir de olsa, Allah’ın hakkı onların her birinin (hakkının) önüne geçer. Öyleyse, kendi boş arzu ve heveslerinize uymayın ki adaletten uzaklaşmayasınız. Çünkü eğer (hakikati) çarpıtırsanız, bilin ki Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.” (Nisâ, 4/)

2- “Unutmayın ki sizin yardımcılarınız sadece Allah ve Elçisi ve imana erenler olacaktır; (yani) namazlarında devamlı ve dikkatli olanlar, arındırıcı mali yükümlülüklerini yerine getirenler ve (Allah’ın karşısında) boyun eğenler. Çünkü Allah ve Elçisi ve imana erenler ile dost olanlar; işte onlar, Allah’ın taraftarlarıdır, onlar zafere ulaşanlardır!” (Maide, 5/)

3- A’raf, 7/

4- “Öyleyse Allah’a ve Elçisi’ne itaat edin ve (kötülüklere karşı) her zaman hazırlıklı olun. Eğer yüz çevirirseniz, bilin ki bizim Elçimizin görevi, (kendisine emanet edilen) mesajı apaçık tebliğ etmekten ibarettir.” (Mâide, 5/92)

5- ayetle birlikte okuduğumuzda, görülebileceği gibi bu emir, öncelikle boşanma konusundaki yeminlerle ilgilidir ama yine de genel bir muhteva taşır. Bu konuda Muhammed (s)’in şöyle buyurduğuna dair birçok sahih rivayet vardır: “Eğer bir kimse (şu şu şeyleri yapacağı veya yapmaktan vazgeçeceğine dair) kuvvetli bir yeminde bulunur ama sonra başka türlü davranmanın daha doğru bir yol olacağını anlarsa, bırakın yeminini bozsun ve sonra onun kefaretini versin.” (Buhârî, Müslim ve aynı rivayetin biraz farklı ifadelerle nakledildiği diğer kitaplar). Kefaretin şekli: 10 yoksulu kendi ailemize yedirdiğimizden aynısı ile doyurmak, giydirmek veya bir insanı özgürlüğüne kavuşturmaktır. Bunları yapmaya imkânı olmayanların üç gün oruç tutması gerekir. (Krş. Mâide, 5/89)

6- Benzer ayetler için bkz: Bakara, 2/; Nisa, 4/64; Teğabün, 64/65,

7- Bu ayetten beş vakiti çıkarmak için Arapça’ya biraz hâkim olmak yeterlidir. Arapça'da çoğul takısı Türkçe'de olduğu gibi 2 ve sonrası değildir, 3 ve sonrası içindir. Ayette namazlara diyerek en az 3 oluyor, ayrıca birde ‘orta namaz’ diyor, böylece toplam 4 oluyor. Fakat 4 olunca orta olmaz. 5 olmalı ki orta namaz olsun.

8- Bu ayette namazın beş vaktini de açıklamaktadır. Güneşin tam tepe noktasından batıya kayıncaya kadar öğlen ve ikindi namazları kılınmaktadır. Güneşin batışından sabaha kadar akşam ve yatsı namazları kılınmaktadır. Sabah namazı ayrıca zikredilmiştir. 

9- Taberi Bu ayetin tefsirinde ; "Ey Muhammed, kavminden seni yalanlayan kafirlerin "sen sihirbazsın" "sen delisin" "sen bir şairsin" şeklindeki sözlerine sabret. Güneş doğmadan önce Rabbine hamd ederek tesbih et. Yani sabah namazını kıl. Güneş batmadan önce de Rabbine hamd ederek tenzih et. Yani ikindi namazını kıl. Gecenin bir bölümünde de Rabbini tesbih et. Yatsı namazını kıl. Gündüzün taraflarında da Rabbini tesbih et. Yani öğle ve akşam namazını kıl ki böylece Rabbinin sana vereceği mükafatlardan memnun kalasın. (Ebu Cafer Muhammed B. et-Taberi - Taberi Tefsiri) 

“ Gündüzün iki ucunda, gecenin de ilk saatlerinde namaz kıl. Çünkü iyilikler kötülükleri (günahları) giderir. Bu, öğüt almak isteyenlere bir hatırlatmadır.” (Hud, 11/)

Haccın farziyetine ilişkin benzer ayetler için bkz. Bakara, ; Âl-i İmran, 3/; Hacc, ,

İbadet biz müminler için bir hayat tarzıdır. Salât, zekât, hac ve oruçla sınırlı değildir. Allah’ı tesbih ve tekbirlerle yüceltmek tüm ibadetlerimizin ana amacıdır: Fetih, 48/; Ahzab, 33/ Âlemlerin Rabbi olan Allah’ı devamlı zikretmek, her işimizde O’nun rızasını aramak vahye imanımızın şahididir: Âl-i İmran, 3/; A’raf, 7/; Ahzab, 33/41; Zuhruf, 43/36; Haşr, 59/19 vd.

Kuran Çalışmaları

Haksöz Dergisi Sayı: - Ağustos

Etiketler :haksöz , ağustos , fevzi zülaloğlu, kuran, kuranda allah, allaha karşı görevlerimiz, ibadet, yemin, kulluk

Allah’a, Peygambere ve Kur’an’a Karşı Sorumluluklarımız Nelerdir?

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır.Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.

Allah’a Kulluk Yolunda Üç Önemli Vazife: Hayâ, Edep ve Ahlak

Hayâ, Allah’tan korkarak günahlardan kaçınmaktır. Edep, toplumda kabul görmüş güzel davranışlardır. Ahlak ise insanın manevi derecesine göre iyi veya kötü olarak ortaya çıkan karakteristik özelliğidir.

Hayâ kelimesi,  Allah’ın isimlerinden birisi El Hay’dan gelmektedir. Hayâ, Allah’tan korkarak ve ondan çekinerek günahları terk etmektir.  El Hay olan hayat veren Allah’tan çekinip nefis ve şeytanla harp edersen hayâ seni Allah’a kul olmaya iletir, Allah’a kavuşturur. El Hay olanı tercih edersin ve hayatını ona teslim edersin. Hayâ işte bu denli güzel ve muazzamdır. “Hayâ imandandır ve hayâlı olan kimse cennettedir! Hayasızlık ise kalbin katılığındandır; kalbi katı olan da cehennemdedir!..” (1) “Hayâ ve îman bir aradadır; biri gittiğinde diğeri de gider!” (2)   İman İslam kervanına katılmaktır. Hayâ ise imandandır.  Hayâ ile İslam kervanına katılırsın. Diyebiliriz ki hayâ İslamlaşmanın temel şartıdır çünkü Allah’ı tek ilah kabul etmek İslam’ın şartlarındandır. Hayâ, Allah’tan korkarak günahlardan kaçmaktır. Allah’ı tek ilah ve güç olarak kabul edip Allah’ı kaybetmekten korkup günahlardan ve Allah’ın yasakladığı her şeyden kaçan İslam’ı bulmuş olmaz mı? Çünkü İslam’ın en baş şartı olan Allah’tan başka ilah yoktur hükmünü hayatına almışsındır. Hayâ sadece iffetle olmaz, mümin her amelinde hayâyı muhafaza eder. Allah’ın sevdiği işleri yapar ve Allah’ın sevmediği, hakir gördüğü davranışları ve amelleri terk eder.

 Allah’a kulluk yolunda diğer bir önemli vazife Edip’tir. Edep, müminde bulunması gereken en güzel özelliktir. Bütün peygamberlerin hayatında edep vardır. Her şey bir edep ve tertip üzerine kuruludur. İbadette bile edep vardır. Bundan dolayı edep çok önemlidir. İşte bu hakikate işaretle Mevlânâ Hazretleri ne güzel buyurur: “Aklım kalbime sordu:

–Din nedir?

Kalbim de aklımın kulağına eğildi ve fısıldayarak:

«–Din, edepten ibarettir!» dedi.” (3)  İslam güzeldir ve müminde güzele taliptir.  İslam ve iman ile güzelliğe ulaşır.  Mümin İslam ve iman ile güzelleşir.  O güzeller güzeli ve âlemlere rahmet olan Hz. Muhammed Efendimizi (SAV) örnek alır. Mümin Allah’a ulaşmayı ister. Ve Allah’a ulaşmayı isteyen ise insanlarla ve mahlûkatla iyi geçinendir. Sadece insan ve mahlûkatla iyi geçinen değil zamanla, azalarıyla ve dahi bil cümle her şeyle iyi geçinendir. Ebû Bekir Verrâk Hazretleri şöyle der:

"Edep:

Konuştuğun zaman dilini korumak,

Yalnız kaldığın zaman kalbini korumak,

Dışarıya çıktığın zaman gözünü korumak,

Yediğin zaman boğazını korumak,

Uzattığın zaman elini korumak,

Yürüdüğün zaman ayağını korumak ve

Bütün işlerinde vaktini korumaktır.

Eğer biz kendimizi Allah için korursak ve her şeyimizi Allah’a göre ayarlarsak kurtuluşa ereriz.  Edep toplumdan topluma değişir. Bizler İslam’ın istediği edep ile yaşamalıyız, yaşatmalıyız. Çünkü edeplerin en güzeli Kuran edebi ve peygamberlerin edebidir. Kurandan daha edepli bir yaratılmış yoktur. Peygamberler kadar edepli insan yoktur. Kur’an-ı Kerim hep güzel ahlakı, merhameti ve iyi davranışları salık verir. Bize bu kadar güzelliği öğütleyen ve emreden kitap nasıl olurda edepsiz olabilir?  Peygamberler, Kur’an ve Allah’ın diğer kitaplarında geçen güzellikleri yaşamak ve yaşatmak üzere indirilmiştir. Çünkü İslam ve Tevhid inancı yaşanmak üzere vardır. Allah’ın nizamını en iyi anlayan ve anlatanlar peygamberlerdir. “Rabbimiz! Onlara içlerinden bir peygamber gönder de, onlara senin âyetlerini okusun, kitap ve hikmeti öğretsin ve onları günahlardan arındırıp tertemiz yapsın. Muhakkak ki, kudretine karşı gelinmeyen, her hükmü ve işi hikmetli ve sağlam olan ancak sensin.” (4)   Peygamberler Allah ile kullar arasında muhteşem bir köprüdür. Kim o köprüyü yıkarsa yani peygamberlere kulak tıkarsa işte o hüsrana uğrar. Kim de o köprüye yönelirse yani peygamberlere tabi olursa o da kurtuluşa erer.  Peygamberler hep kullar Allah’a ulaşsın isterler ve o yönde dua ederler, o yönde yaşarlar. Dolayısıyla peygamber edebi ile süslenmeliyiz. Peygamberler elbet Allah’ın nizamını yaşamak ve yaşatmak ister ve Allah’ın yarattığı bütün güzel hasletler yaşansın ve yaşatılsın diye vardır.

Ahlak, Allah’a kulluk yolunda en önemli vazifelerden birisidir.  Ahlak, müminin hayatıdır. Hayatın, tamamından koca bir kesittir. Ahlak hayatın kendisidir. Hayata dair bir ipucudur. Ahlakını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim diyebiliriz. Allah’la birlikte isen Allah’ı hayatına taşırsın, hayatında Allah rızası, sevgisi ve zikri vardır. Ahlak aslında senin yaşantındır ve yaşantın hakkında bir ipucudur.  Allah ile beraber oluyorsan ve Allah ile beraber olmak için çabalıyorsan ahlakında Allah ile beraberlik alametleri olur. Çünkü insan inandığı şekilde yaşar.  İnandığın Allah ise her şeyde Allah’a ulaşmayı ve bulmayı istersin. İşte bundan dolayı hayatına Allah’ı alırsın. Mümin İslam ahlakı ile ahlaklanmalı, İslam’ı hayatının merkezine almalı ve hatta merkez bile uzak olur. İslam’ı hayatın kendisi yapmalı. Ancak o zaman kurtulur. Hayatımız İslam olmalı, İslamsız yaşanmayacağını hissetmelidir. İslam çok muhteşem ve muazzamdır. İslam ahlakı ile ahlaklanırsan ve Allah rızası için ne yaparsan sana rahmet vardır. Çünkü Ahlakın İslam olduğunda aslında sen ne yaparsan yap hep Allah ve İslam için yaparsın. İnsanları Allah için seversin, mahlûkata Allah için iyi davranırsın, Allah’ın rızasını ararsın ve en önemlisi imanını korumak için çabalarsın. Mümin hayâ sahibi, edepli ve İslam ahlakına sahip olmalıdır.  Mümin Allah’a iki cihanda tertemiz ulaşmak ister. Hiç değilse o yolda çabalar. Yani Kulluğa yaraşır bir şekilde yaşamak ve o şekilde can vermek ister. Bu da kulluğa ulaşmak demektir. Ve kulluğa ulaşan Allah’a ulaşır. Allah’a ulaşanda kulluğa erişir. Ve kulluğa erişende kurtuluşa erer.

1) (Buhârî, Îmân, 16)

2) (Taberânî, Evsat, VIII, ; Beyhakî, Şuab, VI, ; Buhârî, Edeb, No: )

3) (Hazreti Mevlana’dan güzel sözler)

4) (Hazreti Ebubekir Verrak’dan güzel tavsiyeler)

Nesrin Çelik

PAYLAŞ:                

Müslüman'ın Yüce Allah’a Karşı Vazifeleri

Ömer ARİF

1-Tek olan Allah’a ibadetinde ihlaslı olması ve ibadetini ondan başkası için yapmaması. Nitekim Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:

وَمَا أُمِرُوا إِلَّا لِيَعْبُدُوا اللَّهَ مُخْلِصِينَ لَهُ الدِّينَ

 “Onlar ancak dini Allah’a tahsis etmekle ve ihlaslı olarak Allah’a kulluk etmekle emrolundular. (Beyyine-5)

2-Şirkten, şirk yollarından ve şirke yaklaştıracak her şeyden uzaklaşmak.

3-Allah dostlarıyla dost, düşmanlarıyla düşman olmak.

4-Her an Allah Teâlâ ile murakabe halinde olmak. Allah (c.c)’ın daima gözetici olduğunu bilmek

وَهُوَ مَعَكُمْ أيْن مَا كُنْتُمْ

 “Her nerede olursanız olun, O sizinle beraberdir” Hadid suresi 4. ayetinin manasını bilip sırrına ermek.

5-Allah'ın gazabına sebep olacak haramlardan uzaklaşmak.

6- Allah’ı çokça zikretmek. Çünkü zikir kalbin cilasıdır.

وَاذْكُر رَّبَّكَ كَثِيرًا   “Rabbini çokça  zikret .”(Ali imran )

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Allah’ı çokça zikrederdi. (Müslim)

7-Dinde sebat etmek ve istikamet üzere olmak, bozgunculuk ve fitneler olsa bile istikametten sapmamak.                                    

فَاسْتَقِم كَمَا أُمِرْتَْ“Emrolunduğun gibi dosdoğru ol”(Hud*) 

8-Allah’a tevekkül etmek.

وَعَلَى اللّهِ فَتَوَكَّلُوا اِن كُنتُم مُّؤْمِنِينَ

 “Eğer Allah ‘a gerçekten inanıyorsanız O’na tevekkül edin “(Maide)

9-Kaza ve kadere rıza gösterip sabretmek (her şeyin Allah tan geldiğine inanmak)         

وَاصْبِرعَلَى مَا أَصَابَكَْ

    “Sana isabet edene sabret” (Lokman)

Devamlı tevbe ve istiğfar etmek.

وَتُوبُوا إِلَى اللَّهِ جَمِيعًا أَيُّهَا الْمُؤْمِنُونَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ

   “Ey müminler topluca Allah’a tevbe edin. Umulur ki kurtuluşa erersiniz.”(NUR )

Farzları ve vacipleri hakkıyla yerine getirmek. Bir kutsi hadiste şöyle buyurulmaktadır:

   “Üzerine farz kıldığım şeylerden daha sevimli hiç bir şeyle kulum bana yaklaşamaz.” (Buhari hadis-i kutsi)

Allah’a itaatte yarışmak. Takva ve iyilikte yarışmak.

    “Rabbinizden bağışlanmaya koşun.” ( Al-i İmran )

Allah'a itaatte kusur etmemeye, Ona karşı günah işlememeye ve tekrar günahlara dönmemeye gayret göstermek, işlemiş olduğu günahlardan dolayı da pişmanlık duymak.

Beşerin kelamını Allah’ın kelamının önüne almamak, aklın ve görüşün insanların akıl ve görüşlerinin Allah’ın kelamının önünde olduğunu diretmemek.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تُقَدِّمُوا بَيْنَ يَدَيِ اللَّهِ وَرَسُولِه

  “Ey iman edenler! Allah ve resulünün önüne geçmeyin. ( hucurat-1)

Allah Teâlâ ile karşılaşacağımız güne (hesap gününe) salih amellerle hazırlanmak.

وَاتَّقُواْ يَوْمًا تُرْجَعُونَ فِيهِ إِلَى اللّهِ

 “Allaha döndürüleceğiniz günden korkunuz.”( Bakara)

İsanların menfaatleri için dinden bir şey çıkartmamak-eksiltmemek.

 Allah'ın dışındaki sevgilerden ve saygılardan kalbi temizlemek. Sadece onun için sevmek.

Allah'ın kitabına saygı göstermek-yüceltmek-ve onunla amel etmek.

وَمَنْ يُعَظِّمْ شَعَائرِ الله فَإِنَّهَا مِن تَقْوَى الْقُلُوبِ

  “Her kim Allah’ın şiarlarını yüceltirse, şüphesiz O (onu yüceltmek) kalplerin takvasındandır.” (Hac)

 Mekke-i Mükerreme, Medine-i Münevvere ve diğer Mescitleri Allah’ın yücelttiği gibi yüceltmek.

 Nebiler, alimler ve ana-babalar gibi Allah’ın yücelttiği kişileri Şer-i ölçüler dahilinde yüceltmek.

Küçük günahları basit görmeyi terk etmek, çünkü onlar büyük günahların başlangıcıdır. Enes (RA) tabiine şöyle dedi: “Şüphesiz siz bir takım ameller işliyorsunuz o ameller gözlerinize kıldan daha ince gözüküyor. Oysa biz onları peygamberimizin sözüne göre helak ediciler sayıyorduk.” Bu kelam ve kusur tabiinin en faziletlerine yöneltiliyor da acaba Enes (RA)bu halimizi görse ne derdi.

Allah Teâlâ kerih gördüğü için bidatleri ve günahları kerih görmek.

Allahın zatını değil yaratmış olduğu mahlukatı düşünmek. Nitekim hadisi şerifte şöyle buyurulmaktadır:

“Allah’ın zatını değil mahlukatını düşününüz.” ( Sahih-i cemi)

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası