3 cüz / Mukabele - 3.Cüz - Diyanet TV

3 Cüz

3 cüz

 

  • 3. cüz; Bakara Sûresi ayetle başlar, Bakara Sûresi biter ve sonra Âl-i İmran Sûresi gelir. Âl-i İmran Sûresi’nin ayetiyle bu cüz biter.
  • Cüzün başladığı sayfada, Bakara Sûresi’nin Ayeti olan Ayete’l-Kursi vardır.
  • Ayete’l-Kursi, Allah’ın Kendisinin azametini anlattığı bir ayettir.
  • 3. cüzde,

-Allah’ın dinine insanların zorlanmadan girdiği anlatılır.

-İbrahim aleyhisselam ve Nemrut kıssası yer alır.

-İsmi verilmeyen ve diriltme mucizesine şahit olan bir zatın kıssası vardır.

-İbrahim aleyhisselam ve kuşların diriltilmesi kıssası vardır.

-Karz-ı Hasen (güzel borç) ve sadaka meselesi gündemdedir.

-Şeytanın insanları fakirlik ile korkuttuğu ancak Allah’ın rızkın sahibi olduğu ve dilediğine dilediği kadar rızık verdiği anlatılır.

-Faizin ne kadar büyük bir günah olduğundan ve kıyamet günü bu kimselerin şeytan çarpmış şekilde dirileceğinden bahsedilir.

  • Kur’an’ın en uzun ayeti olan ve borç ayeti olarak bilinen ayet bu cüzdedir ve tam 15 satırdır.
  • Bakara Sûresi’nin son iki ayeti olan “Amene’r-rasûlü” bu cüzdedir. Bu son iki ayeti gece okuyan bir Mü’min’in o günkü günahlarının affolunacağını, imanının tazeleneceğini ve Mü’min kimseye iyi bir gece geçirmesi için yeteceğini Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bize haber vermiştir.
  • Al-i İmran Sûresi’nde;

-Giriş bölümünde hak ile batılı anlatan ayetler yer alır.

-İsa aleyhisselamın annesi olan Meryem aleyhesselamın hatırasından bahsedilir.

-Musa aleyhisselamın, İsa aleyhisselamın ve Muhammed sallallahu aleyhi ve sellemin dinlerinin aynı olduğu ve hepsinin tevhid ehli olduğu anlatılır. Bununla ilgili örnekler hem Yahudiler hem de Hristiyanlar üzerinden verilir.

  • Bu cüzde, bir toplumdan bahsederken ondan tamamen kötü yahut tamamen iyi diye bahsetmememiz gerektiği anlatılır.

 

ÜLKÜCÜ DÜNYA GÖRÜŞÜ

3.CÜZ : Bakara-Al'i İmran

 

 O işaret olunan resuller yok mu, biz onların bazısını, bazısından üstün kıldık. İçlerinden kimi var ki Allah, kendisiyle konuştu, bazısını da derecelerle daha yükseklere çıkardı. Biz Meryem oğlu İsa'ya da o delilleri verdik ve kendisini Rûhu'l-Kudüs (Cebrail) ile kuvvetlendirdik. Eğer Allah dileseydi, bunların arkasındaki ümmetler, kendilerine o deliller geldikten sonra birbirlerinin kanına girmezlerdi. Fakat ihtilâfa düştüler, kimi iman etti, kimi inkâr etti. Yine Allah dileseydi, birbirlerinin kanına girmezlerdi. Fakat Allah dilediğini yapar.
Ey iman edenler! Kendisinde hiçbir alış verişin, hiçbir dostluğun ve hiçbir şefaatin bulunmadığı bir gün gelmeden önce, size verdiğimiz rızıklardan Allah yolunda harcayın. Kâfirlere gelince, onlar zalimlerdir.
Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur. O daima diridir (hayydır), bütün varlığın idaresini yürüten (kayyum)dir. O'nu ne gaflet basar, ne de uyku. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. İzni olmadan huzurunda şefaat edecek olan kimdir? O, kullarının önlerinde ve arkalarında ne varsa hepsini bilir. Onlar ise, O'nun dilediği kadarından başka ilminden hiç bir şey kavrayamazlar. O'nun kürsisi, bütün gökleri ve yeri kucaklamıştır. Onların her ikisini de görüp gözetmek O'na bir ağırlık vermez. O çok yücedir, çok büyüktür.
Dinde zorlama yoktur. Çünkü doğruluk, sapıklıktan ayırd edilmiştir. Artık her kim tâğutu inkar edip, Allah'a inanırsa, sağlam bir kulpa yapışmıştır ki, o hiçbir zaman kopmaz. Allah, her şeyi işitir ve bilir.
Allah, iman edenlerin velisidir. Onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. İnkâr edenlerin velileri de tağuttur, onları aydınlıktan karanlıklara çıkarırlar. İşte onlar cehennemliklerdir. Orada ebedî olarak kalırlar.
Allah, kendisine hükümdarlık verdi diye, Rabbi hakkında İbrahim'le tartışanı görmedin mi? Hani İbrahim, ona: "Benim Rabbim odur ki, hem diriltir, hem öldürür." dediği zaman: "Ben de diriltir ve öldürürüm." demişti. İbrahim: "Allah güneşi doğudan getiriyor, haydi sen onu batıdan getir!" deyince o inkâr eden herif şaşırıp kaldı. Öyle ya, Allah zalimler topluluğunu doğru yola iletmez.
Yahut o kimse gibisini (görmedin mi) ki, bir şehre uğramıştı, altı
üstüne gelmiş, ıpıssız yatıyordu. "Bunu bu ölümünden sonra Allah, nerden diriltecek?" dedi. Bunun üzerine Allah onu yüz sene öldürdü, sonra diriltti, "Ne kadar kaldın?" diye sordu. O da: "Bir gün, yahut bir günden eksik kaldım." dedi. Allah buyurdu ki: "Hayır, yüz sene kaldın, öyle iken bak yiyeceğine, içeceğine henüz bozulmamış, hele eşeğine bak, hem bunlar, seni insanlara karşı kudretimizin bir işareti kılalım diyedir. Hele o kemiklere bak, onları nasıl birbirinin üzerine kaldırıyoruz? Sonra onlara nasıl et giydiriyoruz?" Böylece gerçek ona açıkça belli olunca: "Şimdi biliyorum ki, Allah her şeye kadirdir." dedi.
Bir zamanlar İbrahim de: "Ey Rabbim! Ölüleri nasıl dirilttiğini bana göster!" demişti. Allah: "İnanmadın mı ki?" buyurdu. İbrahim: "İnandım, fakat kalbim iyice yatışsın diye istiyorum." dedi. Allah buyurdu ki: "Öyle ise kuşlardan dördünü tut da onları kendine çevir, iyice tanıdıktan sonra (kesip) her dağın başına onlardan birer parça dağıt, sonra da onları çağır, koşa koşa sana gelecekler ve bil ki, Allah gerçekten çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir."
Mallarını Allah yolunda harcayanların durumu, bir tanenin durumu gibidir ki, yedi başak bitirmiş ve her başakta yüz tane var. Allah, dilediğine daha da katlar. Allah'ın rahmeti geniştir. O, her şeyi bilir.
Allah yolunda mallarını infak eden, sonra verdiklerinin arkasından başa kakmayı, gönül incitmeyi uygun görmeyen kimselerin Rableri yanında mükafatları vardır. Onlara hiçbir korku yoktur ve onlar, üzülmeyeceklerdir.
Bir tatlı dil ve kusurları bağışlamak, arkasından eza ve gönül bulantısı gelecek bir sadakadan daha hayırlıdır. Allah, hiçbir şeye muhtaç değildir, halimdir, yumuşak davranır.
Ey iman edenler! Sadakalarınızı, başa kakmak, gönül kırmakla boşa gidermeyin. O adam gibi ki, insanlara gösteriş için malını dağıtır da ne Allah'a inanır, ne ahiret gününe. Artık onun hâli, bir kayanın hâline benzer ki, üzerinde biraz toprak varmış, derken şiddetli bir sağnak inmiş de onu yalçın bir kaya halinde bırakıvermiş. Öyle kimseler, kazandıklarından hiçbir şey elde edemezler. Allah, kâfirler topluluğunu doğru yola iletmez.
Allah'ın rızasını aramak, kendilerini veya kendilerinden bir kısmını Allah yolunda sabit kılmak için mallarını Allah yolunda harcayanların hâli ise, bir tepedeki güzel bir bahçenin hâline benzer ki, ona kuvvetli bir sağnak düşmüş de yemişlerini iki kat vermiştir. Böyle bir bahçeye yağmur düşmese bile mutlaka bir çisenti vardır. Allah, yaptıklarınızı görür.
Hiç biriniz ister mi ki, kendisinin hurmalık ve üzümlüklerden bir bahçesi olsun, altında ırmaklar aksın, içinde her türlü ürünü bulunsun da, kendi üzerine de ihtiyarlık çökmüş ve elleri ermez, güçleri yetmez küçük, zayıf çocukları olsun. Derken ona ateşli bir bora isabet ediversin de o bahçe yanıversin. İşte Allah, âyetlerini size böylece açıklıyor. Umulur ki, düşünürsünüz.
Ey iman edenler! İnfakı gerek kazandıklarınızın, gerek sizin
için yerden çıkardıklarımızın temizlerinden yapın. Kendinizin göz yummadan alıcısı olamıyacağınız fenasını vermeye yeltenmeyin. Biliniz ki, Allah sadakalarınıza muhtaç değildir ve hamde layık olandır.
Şeytan sizi fakirlikle korkutup çirkin çirkin şeylere teşvik eder. Allah da lütfundan ve bağışlamasından birtakım vaatlerde bulunuyor. Allah'ın lütfu geniştir. O herşeyi bilendir.
Dilediğine hikmet verir, hikmet verilene ise pek çok hayır verilmiş demektir. Ve bunu ancak üstün akıllılar anlar.
Her ne çeşit nafaka verdinizse veya ne türlü bir adak adadınızsa, Allah onu kesinlikle bilir. Ve zalimlere hiçbir şekilde yardım olunmayacaktır.
Sadakaları açıkça verirseniz o, ne iyi olur; yok eğer onları gizler de fakirlere öyle verirseniz bu sizin için daha hayırlıdır ve günahlarınızın birçoğunun bağışlanmasına sebep olur. Bilin ki, Allah, her ne yaparsanız hepsinden haberdardır.
Onları yola getirmek senin boynuna borç değildir, ancak Allah dilediğini yola getirir. Yaptığınız her iyilik sırf kendiniz içindir. Siz yalnızca Allah rızasını gözetmenin dışında infak etmezsiniz. İyilik cinsinden ne infak ederseniz o size aynen ödenir. Size hiçbir şekilde haksızlık yapılmaz.
Sadakalarınızı, kendilerini Allah yoluna adamış olan fakirlere veriniz. Onlar yeryüzünde gezip dolaşmaya güç yetiremezler. Utangaç olduklarından dolayı, bilmeyenler, onları zengin sanırlar. Oysa sen onları yüzlerinden tanırsın. Yüzsüzlük yapıp kimseden birşey de isteyemezler. Ne türden bir iyilik yaparsanız, şüphe yok ki, Allah onu bilir.
Mallarını gece ve gündüz, gizlice ve açıkça infak edenler yok mu, işte onların Rableri katında ecir ve mükafatları vardır. Ve onlara herhangi bir korku yoktur, onlar hiçbir zaman mahzun da olmazlar.
Riba (faiz) yiyen kimseler, şeytan çarpan kimse nasıl kalkarsa ancak öyle kalkarlar. Bu ceza onlara, "alışveriş de faiz gibidir" demeleri yüzündendir. Oysa Allah, alışverişi helal, faizi de haram kılmıştır. Bundan böyle her kim, Rabbinden kendisine gelen bir öğüt üzerine faizciliğe son verirse, geçmişte olanlar kendisine ve hakkındaki hüküm de Allah'a kalmıştır. Her kim de yeniden faize dönerse işte onlar cehennem ehlidirler ve orada süresiz kalacaklardır.
Allah faizi mahveder, oysa sadakaları bereketlendirir. Allah günahta ve inkârda direnen hiç kimseyi sevmez.
İman edip iyi işler yapan, namazı dosdoğru kılıp zekatı verenlerin Rabbleri katında elbette mükafatları vardır. Onlara hiçbir korku olmadığı gibi, onlar mahzun da olmazlar.
Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve artık faizin peşini bırakın, eğer gerçekten müminler iseniz.
Eğer böyle yapmazsanız, o zaman Allah ve Resulü tarafından size savaş açılmış olduğunu bilin. Eğer tevbe ederseniz, sermayeleriniz sizindir. Haksızlık etmezsiniz, haksızlığa da uğramazsınız.
Eğer borçlu darlık içindeyse, ona ödeme kolaylığına kadar bir süre tanıyın. Ve bu gibi borçlulara alacağınızı bağışlayıp sadaka etmeniz eğer bilirseniz sizin için, daha hayırlıdır.
Öyle bir günden korkunuz ki, o gün Allah'a döndürüleceksiniz. Sonra da herkese kazancı tamamıyla ödenecek ve hiç kimse haksızlığa uğramayacaktır.
Ey iman edenler! Belli bir vade ile karşılıklı borç alış verişinde bulunduğunuz vakit onu yazın. Hem aranızda doğruluğuyla tanınmış yazı bilen biri yazsın. Yazı bilen biri, Allah'ın, kendisine öğrettiği gibi yazmaktan kaçınmasın da yazsın. Bir de hak kendi üzerinde olan adam söyleyip yazdırsın ve herbiri yazarken Rabbi olan Allah'dan korksun da haktan birşey eksiltmesin. Şayet borçlu bir bunak veya küçük bir çocuk veya söyleyip yazdıramıyacak durumda biri ise velisi doğrusunu söyleyip yazdırsın. Erkeklerinizden hazırda olan iki kişiyi şahit de yapın. Şayet iki tane erkek hazırda yoksa, o zaman doğruluğuna güvendiğiniz şahitlerden bir erkekle iki kadın ki, birisi unutunca, öbürü hatırlatsın, şahitler de çağırıldıklarında kaçınmasınlar; siz yazanlar da az olmuş, çok olmuş, onu vadesine kadar yazmaktan usanmayın. Bu, Allah katında adalete daha uygun olduğu gibi; hem şahitlik için daha sağlam, hem şüpheye düşmemeniz için daha elverişlidir. Meğer ki, aranızda hemen devredeceğiniz bir ticaret olsun, o zaman bunu yazmamanızda sizin için bir sakınca yoktur. Alım satım yaptığınız vakit de yine şahit tutun. Ayrıca ne yazan, ne de şahitlik eden bir zarar görmesin. Eğer onlara zarar verirseniz, o işte mutlaka size dokunacak bir günah olur. Üstelik Allah'dan korkun. Allah size ayrıntılarıyla öğretiyor ve Allah her şeyi bilir.
Şayet siz sefer üzere olur bir kâtip de bulamazsanız, o vakit alınmış bir rehin belge yerine geçer. Yok eğer birbirinize güveniyorsanız kendisine güvenilen adam Rabbi olan Allah'dan korksun da üzerindeki emaneti ödesin. Bir de şahitliğinizi inkâr edip gizlemeyin, onu kim inkâr ederse mutlaka onun kalbi vebal içindedir. Her ne yaparsanız Allah onu bilir.
Göklerde ne var, yerde ne varsa hepsi Allah'ındır. Siz içinizdekileri açığa vursanız da gizli tutsanız da Allah onunla sizi hesaba çeker. Sonra dilediğini bağışlar, dilediğine de azab eder. Allah her şeye kadirdir.
Peygamber, Rabbi'nden kendisine ne indirildiyse ona iman etti. Müminlerin de hepsi Allah'a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman ettiler. "Biz Allah'ın peygamberleri arasında ayırım yapmayız, duyduk ve itaat ettik. Ey Rabbimiz, bağışlamanı dileriz, dönüş ancak sanadır." dediler.
Allah hiç kimseye gücünün yeteceğinden başka yük yüklemez. Herkesin kazandığı hayır kendisine, yaptığı kötülüğün zararı yine kendisinedir. Ey Rabbimiz, eğer unuttuk ya da yanıldıysak bizi tutup sorguya çekme! Ey Rabbimiz, bize bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme! Ey Rabbimiz, bize gücümüzün yetmeyeceği yükü de yükleme! Bağışla bizi, mağfiret et bizi, rahmet et bize! Sensin bizim Mevlamız, kâfir kavimlere karşı yardım et bize.
________________________________________
3-AL-İ İMRAN:
1- Elif, Lâm Mîm,
2- Allah, kendisinden başka tanrı olmayan, hayy ve kayyûmdur.
O, sana kendisinden öncekileri tasdik edip doğrulayan bu kitabı hak ile indirdi. Daha önce insanlara hidayet olarak Tevrat'ı ve İncil'i de yine O indirmişti.. Evet bu Furkan'ı da O indirdi. Gerçek şu ki, Allah'ın âyetlerini inkâr edenler için çetin bir azap vardır. Allah çok güçlüdür, intikamını alır.
5- Şu da kesindir ki, ne yerde, ne de gökte hiçbir şey Allah'a gizli kalmaz.
6- Sizi, rahimlerde dilediği gibi şekillendiren O'dur. Kendisinden başka tanrı olmayan, şan, şeref ve hikmet sahibi olan O'dur.
7- Sana bu kitabı indiren O'dur. Bunun âyetlerinden bir kısmı muhkemdir ki, bu âyetler, kitabın anası (aslı) demektir. Diğer bir kısmı da müteşabih âyetlerdir. Kalblerinde kaypaklık olanlar, sırf fitne çıkarmak için, bir de kendi keyflerine göre te'vil yapmak için onun müteşabih olanlarının peşine düşerler. Halbuki onun te'vilini Allah'dan başka kimse bilmez. İlimde uzman olanlar, "Biz buna inandık, hepsi Rabbimiz katındandır." derler. Üstün akıllılardan başkası da derin düşünmez.
8- Ey Rabbimiz! Bize ihsan ettiğin hidayetten sonra kalblerimizi haktan saptırma, bize kendi katından rahmet ihsan eyle! Şüphesiz ki, Sen bol ihsan sahibisin.
8- Ey Rabbimiz! Bize ihsan ettiğin hidayetten sonra kalblerimizi haktan saptırma, bize kendi katından rahmet ihsan eyle! Şüphesiz ki, Sen bol ihsan sahibisin.
9- Ey Rabbimiz! Muhakkak ki, Sen, geleceğinde hiç şüphe olmayan bir günde bütün insanları bir araya toplayacaksın. Muhakkak ki Allah, hiç sözünden caymaz.
Gerçek şu ki, kâfirlere, Allah'tan gelecek bir zararı, ne malları, ne de evlatları engelleyemez. İşte onlar, o ateşin yakıtı olacaklar.
Gidişatları, Firavun soyunun ve daha öncekilerin gidişatı gibidir. Onlar, âyetlerimizi yalan saymışlardı. Bunun üzerine Allah da onları işledikleri günahlar yüzünden yakalayıp alaşağı etti. Allah, cezası çetin olandır.
O inkârcı kâfirlere de ki, siz mutlaka yenilgiye uğrayacak ve toplanıp cehenneme doldurulacaksınız. Orası ne fena bir döşektir.
Hiç şüphesiz karşı karşıya gelen iki toplulukta size bir âyet, bir işaret ve ibret vardır. Onlardan biri Allah yolunda savaşıyordu, öbürü de kâfirdi ve karşılarındakini göz kararıyla kendilerinin iki katı görüyorlardı. Allah da gönderdiği yardımla dilediğini destekliyordu. Gören gözleri olanlar için elbette bunda apaçık bir ibret vardır.
İnsanlara kadınlar, oğullar, yüklerle altın ve gümüş yığınları, salma atlar, davarlar, ekinler kabilinden aşırı sevgiyle bağlanılan şeyler çok süslü gösterilmiştir. Halbuki bunlar dünya hayatının geçici faydalarını sağlayan şeylerdir. Oysa varılacak yerin (ebedî hayatın) bütün güzellikleri Allah katındadır.
De ki, size, o istediklerinizden daha hayırlısını haber vereyim mi? Korunan kullar için Rablerinin yanında cennetler var ki, altlarından ırmaklar akar, içlerinde ebedî kalmak üzere onlara, hem tertemiz eşler var, hem de Allah'dan bir rıza vardır. Allah, o kulları görür.
Onlar ki, "Ey Rabbimiz! Biz inandık, iman getirdik, artık bizim suçlarımızı bağışla ve bizi ateş azabından koru!" derler.
O sabredenleri, o doğruluktan şaşmayanları, o elpençe divan duranları, o nafaka verenleri ve seher vakitlerinde o istiğfar edip yalvaranları (görür).
Allah şehadet eyledi şu gerçeğe ki, başka tanrı yok, ancak O vardır. Bütün melekler ve ilim uluları da dosdoğru olarak buna şahittir ki, başka tanrı yok, ancak O aziz, O hakîm vardır.
Doğrusu Allah katında din, İslâm'dır; o kitap verilenlerin anlaşmazlıkları ise sırf kendilerine ilim geldikten sonra aralarındaki taşkınlık ve ihtirastan dolayıdır. Her kim Allah'ın âyetlerini inkâr ederse iyi bilsin ki, Allah hesabı çabuk görendir.
Buna karşı seninle münakayaşa kalkışırlarsa de ki: "Ben, bana uyanlarla birlikte kendi özümü Allah'a teslim etmişimdir". Kendilerine kitap verilenlere ve (kitap verilmeyen) ümmîlere de ki: "Siz de İslâm'ı kabul ettiniz mi?" Eğer İslâm'a girerlerse hidayete ermiş olurlar. Eğer yüz çevirirlerse, sana düşen şey ancak tebliğ etmektir. Allah kulları görendir.
Allah'ın âyetlerini inkâr edenler ve haksız yere peygamberleri öldürenler, insanlar içinde adaleti emredenlerin canına kıyanlar yok mu? Bunları acıklı bir azapla müjdele!
İşte bunlar öyle kimselerdir ki, dünyada da ahirette de bütün yaptıkları boşa gitmiştir. Onların hiçbir yardımcıları da olmayacaktır.
Görmüyor musun, o kendilerine kitaptan bir nasip verilmiş olanlar, aralarında hüküm vermek için Allah'ın kitabına davet olunuyorlar da, sonra içlerinden bir kısmı yüz çevirerek dönüp gidiyorlar.
Bunun sebebi, onların "belli günlerden başka bize asla ateş azabı dokunmaz" demeleridir. Uydurageldikleri yalanlar dinlerinde kendilerini aldatmaktadır.
O geleceğinde hiç şüphe olmayan günde kendilerini bir araya topladığımız ve hiç kimseye haksızlık edilmeden herkese ne kazandıysa tamamen ödendiği vakit halleri nasıl olacaktır?
De ki: "Ey mülkün sahibi Allah'ım! Sen mülkü dilediğine verirsin, dilediğinden de onu çeker alırsın, dilediğini aziz edersin, dilediğini zelil edersin. Hayır Senin elindedir. Muhakkak ki, Sen her şeye kâdirsin.
Geceyi gündüzün içine sokarsın, gündüzü gecenin içine sokarsın; ölüden diri çıkarırsın, diriden ölü çıkarırsın. Dilediğine de hesapsız rızık verirsin.
Müminler, müminleri bırakıp da kâfirleri dost edinmesin ve onu her kim yaparsa Allah'dan ilişiği kesilmiş olur, ancak onlardan bir korunma yapmanız başkadır. Bununla beraber Allah sizi kendisinden korunmanız hususunda uyarır. Nihâyet gidiş Allah'adır.
De ki, göğüslerinizdekini gizleseniz de, açığa vursanız da Allah onu bilir. Göklerde ne var, yerde ne varsa hepsini bilir. Hiç şüphesiz Allah, her şeye kadirdir.
O gün her nefis, ne hayır işlemişse, ne kötülük yapmışsa onları önünde hazır bulur. Yaptığı kötülüklerle kendi arasında uzak bir mesafe bulunsun ister. Allah, size asıl kendisinden çekinmenizi emreder. Şüphesiz ki Allah, kullarını çok esirger.
De ki, siz gerçekten Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve suçlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok esirgeyici ve bağışlayıcıdır.

De ki, Allah'a ve Peygamber'e itaat edin! Eğer aksine giderlerse, şüphe yok ki Allah kâfirleri sevmez.
Gerçekten Allah, Adem'i, Nuh'u, İbrahim soyunu ve İmran soyunu âlemler üzerine seçkin kıldı.
Bir zürriyet olarak birbirinden gelmişlerdir. Allah her şeyi işitendir, bilendir.
İmran'ın karısı: "Rabbim, karnımdakini tam hür olarak sana adadım, benden kabul buyur, şüphesiz sen işitensin, bilensin." demişti.
Onu doğurunca -Allah onun ne doğurduğunu bilip dururken- şöyle dedi: "Rabbim, onu kız doğurdum; erkek, kız gibi değildir. Ona Meryem adını verdim. Onu ve soyunu koğulmuş şeytanın şerrinden sana ısmarlıyorum".
Bunun üzerine Rabbi onu güzel bir şekilde kabul buyurdu ve onu güzel bir bitki gibi yetiştirdi ve Zekeriyya'nın himayesine verdi. Zekeriyya ne zaman kızın bulunduğu mihraba girse, onun yanında yeni bir yiyecek bulurdu. "Meryem! Bu sana nereden geldi?" deyince, o da: "Bu, Allah katındandır." derdi. Şüphesiz Allah, dilediğine hesapsız rızık verir.
Orada Zekeriyya, Rabbine dua etti: "Rabbim! Bana katından hayırlı bir nesil ver. Şüphesiz sen, duayı hakkıyle işitensin" dedi.
Zekeriyya mabedde namaz kılarken melekler ona: "Allah sana, Allah'dan bir kelimeyi doğrulayıcı, efendi, nefsine hakim ve iyilerden bir peygamber olarak Yahya'yı müjdeler." diye ünlediler.
Zekeriyya: "Ey Rabbim, benim nasıl oğlum olabilir? Bana ihtiyarlık gelip çattı, karım ise kısırdır." dedi. Allah: "Öyledir, fakat Allah dilediğini yapar." buyurdu.
Zekeriyya: "Rabbim! (oğlum olacağına dair) bana bir alâmet ver" dedi. Allah da buyurdu ki: "Senin için alâmet, insanlara üç gün, işaretten başka söz söyleyememendir. Ayrıca Rabbini çok an, sabah akşam tesbih et".
42 - Hani melekler: "Ey Meryem! Allah seni seçti, seni tertemiz yarattı ve seni dünya kadınlarına üstün kıldı.
Ey Meryem! Rabbine divan dur ve secdeye kapan ve rüku' edenlerle beraber rüku' et" demişlerdi.
İşte bu, sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. (Yoksa) "Meryem'i kim himayesine alıp koruyacak?" diye kalemlerini (kur'a için) atarlarken sen yanlarında değildin. (Bu hususta) Tartışırlarken de yanlarında bulunmadın.
Melekler şöyle demişti: "Ey Meryem! Allah sana kendisinden bir kelimeyi müjdeliyor ki, adı Meryem oğlu İsa Mesih'dir; dünyada da ahirette de itibarlı, aynı zamanda Allah'a çok yakınlardandır.
Beşikte de, yetişkin çağında da insanlarla konuşacak ve iyilerden olacaktır.
(Meryem): "Ey Rabbim, bana bir beşer dokunmamışken benim nasıl çocuğum olur?" dedi. Allah: "Öyle ama, Allah dilediğini yaratır, bir şeyin olmasını dilediğinde ona sadece 'ol!' der, o da hemen oluverir." dedi.
Allah ona kitab (okuma ve yazmay)ı, hikmeti ve Tevrat ile İncil'i öğretir.
Allah onu İsrailoğullarına (şöyle diyecek) bir peygamber olarak gönderir: "Şüphesiz ki ben size Rabbinizden bir âyet (mucize, belge) getirdim: Size, kuş biçiminde çamurdan birşey yaparım da içine üflerim, Allah'ın izniyle o, kuş olur; anadan doğma körü ve alacalıyı iyileştiririm ve Allah'ın izniyle ölüleri diriltirim. Evlerinizde ne yiyor ve neleri biriktiriyorsanız size haber veririm".
"Önümdeki Tevrat'ı doğrulayıcı olarak ve size haram kılınan bazı şeyleri helal kılmak için (geldim) ve Rabbiniz tarafından size bir mucize getirdim. Artık Allah'tan korkun da bana uyun".
"Şüphesiz Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Onun için hep O'na kulluk edin! İşte bu, doğru yoldur".
İsa onların inkârlarını hissedince: "Allah yolunda yardımcılarım kim?" dedi. Havariler: "Allah yolunda yardımcılar biziz. Allah'a iman ettik. Şahit ol ki, biz muhakkak müslümanlarız." dediler.
Ey Rabbimiz, senin indirdiğine iman ettik, o peygambere de uyduk. Artık bizi şahidlerle beraber yaz.
Onlar hileye başvurdular, Allah da onların tuzağını boşa çıkardı. Allah hileleri boşa çıkaranların en hayırlısıdır.
O zaman Allah şöyle dedi: "Ey İsa, şüphesiz ki seni öldüreceğim, seni kendime yükselteceğim ve seni inkârcılardan temizleyeceğim. Hem sana uyanları, kıyamete kadar o küfredenlerin üstünde tutacağım. Sonra dönüşünüz banadır, ayrılığa düştüğünüz hususlarda aranızda hükmedeceğim".
"İnkâr edenlere gelince, onlara dünyada da, ahirette de şiddetli bir şekilde azab edeceğim, onların hiçbir yardımcıları da olmayacaktır".
"İman edip iyi işler yapanlara gelince, Allah onların mükafatlarını tastamam verecektir. Allah zalimleri sevmez".
İşte bu sana okuduğumuz, âyetlerden ve hikmetli Kur'ân'dandır.
Doğrusu Allah katında İsa'nın (yaratılışındaki) durumu, Âdem'in durumu gibidir; onu topraktan yarattı, sonra ona "ol!" dedi, o da oluverdi.
Bu hak (gerçek) senin rabbindendir, o halde şüphecilerden olma.
Sana (gerekli) bilgi geldikten sonra artık kim bu konuda seninle tartışacak olursa, de ki: "Gelin, oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendimizi ve kendinizi çağıralım, sonra da lanetleşelim; Allah'ın lanetinin yalancılara olmasını dileyelim".
İşte (İsa hakkında söylenen) gerçek kıssa budur. Allah'tan başka hiçbir tanrı yoktur. Muhakkak ki Allah çok güçlüdür ve hikmet sahibidir.
Eğer (haktan) yüz çevirirlerse, şüphesiz ki Allah bozguncuları çok iyi bilendir.
De ki: Ey kitap ehli! Sizinle bizim aramızda ortak olan bir söze geliniz. Allah'tan başkasına kulluk etmeyelim, O'na hiçbir şeyi eş tutmayalım ve Allah'ı bırakıp da kimimiz kimimizi ilâhlaştırmasın. Eğer onlar yine yüz çevirirlerse, deyin ki: "Şahit olun biz müslümanlarız".
Ey Kitap ehli! İbrahim hakkında niçin tartışıyorsunuz? Oysa Tevrat da, İncil de ondan sonra indirilmiştir. Siz hiç düşünmüyor musunuz?
İşte siz böylesiniz. Haydi biraz bilginiz olan şey hakkında tartıştınız, ya hiç bilginiz olmayan şey hakkında niçin tartışıyorsunuz? Allah bilir, siz bilmezsiniz.
İbrahim, ne yahudi, ne de hıristiyandı; fakat o, Allah'ı bir tanıyan dosdoğru bir müslümandı, müşriklerden de değildi.
Doğrusu onların İbrahim'e en yakın olanı, ona uyanlar, şu Peygamber ve iman edenlerdir. Allah da müminlerin dostudur.
Kitap ehlinden bir grup sizi saptırmak istediler, halbuki sırf kendilerini saptırıyorlar da farkına varmıyorlar.
Ey kitap ehli! (gerçeği) gördüğünüz halde, niçin Allah'ın âyetlerini inkâr ediyorsunuz?
Ey kitap ehli! Niçin hakkı batıla karıştırıyor ve bile bile gerçeği gizliyorsunuz?
Kitap ehlinden bir grup: "Müminlere indirilene günün başlangıcında inanın, sonunda da inkâr edin, belki onlar da dönerler." dedi.
"Ve kendi dininize uyanlardan başkasına inanmayın" (dediler). De ki: "Şüphesiz doğru yol, Allah'ın yoludur". (Onlar kendi aralarında): "Size verilenin benzerinin hiçbir kimseye verilmiş olduğuna, yahut Rabbinizin huzurunda sizin aleyhinize deliller getireceklerine" (de inanmayın dediler). De ki: "Lütuf Allah'ın elindedir, onu dilediğine verir. Allah, rahmeti bol olan, her şeyi hakkıyla bilendir".
Rahmetini dilediğine tahsis eder. Allah, büyük lütuf ve kerem sahibidir.
Kitap ehlinden öylesi vardır ki, ona yüklerle mal emanet etsen, onu sana eksiksiz iade eder. Fakat öylesi de vardır ki, ona bir dinar emanet etsen, tepesine dikilip durmadıkça onu sana iade etmez. Bu da onların, "Ümmîlere karşı yaptıklarımızdan bize vebal yoktur." demelerinden dolayıdır. Ve onlar, bile bile Allah'a karşı yalan söylerler.
Hayır, kim sözünü yerine getirir ve kötülüklerden korunursa, şüphesiz Allah da korunanları sever.
Allah'a verdikleri sözü ve yeminlerini az bir paraya satanlar var ya, işte onların ahirette bir payı yoktur; Allah kıyamet günü onlarla hiç konuşmayacak, onlara bakmayacak ve onları temizlemeyecektir. Onlar için acı bir azab vardır.
Kitap ehlinden öyle bir güruh da vardır ki, siz onu kitaptan sanasınız diye, dillerini kitaba doğru eğip bükerler. Halbuki o, kitaptan değildir. "Bu, Allah katındandır." derler; oysa o, Allah katından değildir. Allah'a karşı, kendileri bilip dururken, yalan söylerler.
İnsanlardan hiçbir kimseye, Allah kendisine kitap, hüküm ve peygamberlik verdikten sonra, kalkıp insanlara: "Allah'ı bırakıp bana kul olun." demesi yakışmaz. Fakat onun: "Öğrettiğiniz ve okuduğunuz kitap gereğince Rabb'e halis kullar olun" (demesi uygundur).
Ve O size: "Melekleri ve peygamberleri tanrılar edinin." diye de emretmez. Siz müslüman olduktan sonra, size hiç inkârı emreder mi?
Allah peygamberlerden şöyle söz almıştı: "Andolsun ki size kitab ve hikmet verdim, sonra yanınızda bulunan (kitaplar)ı doğrulayıcı bir peygamber geldiğinde ona muhakkak inanacak ve ona yardım edeceksiniz! Bunu kabul ettiniz mi? Ve bu hususta ağır ahdimi üzerinize aldınız mı?" demişti. Onlar: "Kabul ettik" dediler. (Allah da) dedi ki: "Öyleyse şahit olun, ben de sizinle beraber şahit olanlardanım".
Artık bundan sonra her kim dönerse, işte onlar yoldan çıkmışların ta kendileridir.
Onlar, Allah'ın dininden başkasını mı arıyorlar? Halbuki göklerde ve yerde ne varsa hepsi, ister istemez O'na boyun eğmiştir ve O'na döndürülüp götürüleceklerdir.
De ki: "Allah'a, bize indirilen (Kur'ân)e, İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a ve torunlarına indirilene, Musa'ya, İsa'ya ve peygamberlere Rablerinden verilenlere inandık. Onların arasında hiçbir fark gözetmeyiz, biz O'na teslim olmuşlarız".
Kim İslâm'dan başka bir din ararsa ondan asla kabul edilmeyecek ve o ahirette de zarar edenlerden olacaktır.
İnandıktan, Peygamber'in hak olduğuna şehadet ettikten ve kendilerine açık deliller geldikten sonra, inkâra sapan bir milleti Allah nasıl doğru yola eriştirir? Allah zalimler güruhunu doğru yola iletmez.
İşte onların cezaları, Allah'ın, meleklerin, insanların hepsinin laneti onların üzerlerindedir.
Onlar bu (lanetin) içinde ebedî kalacaklardır. Kendilerinden ne bu azab hafifletilir, ne de yüzlerine bakılır.
Ancak bundan sonra tevbe edip kendini düzeltenler başka. Şüphesiz ki Allah, çok bağışlayan ve çok esirgeyendir.
Şüphesiz imanlarının arkasından küfreden, sonra da küfrünü artırmış olanların tevbeleri asla kabul olunmaz. İşte onlar sapıkların ta kendileridir.
Muhakkak ki inkâr edenler ve kâfir oldukları halde de ölenler, yeryüzü dolusu altın fidye verseler bile hiç birisinden asla kabul edilmeyecektir. İşte dayanılmaz azab onlar içindir. Onların hiçbir yardımcıları da yoktur.

يَوْمَ تَجِدُ كُلُّ نَفْسٍ مَا عَمِلَتْ مِنْ خَيْرٍ مُحْضَراًۚۛ وَمَا عَمِلَتْ مِنْ سُٓوءٍۚۛ تَوَدُّ لَوْ اَنَّ بَيْنَهَا وَبَيْنَهُٓ اَمَداً بَعٖيداًؕ وَيُحَذِّرُكُمُ اللّٰهُ نَفْسَهُؕ وَاللّٰهُ رَؤُ۫فٌ بِالْعِبَادِࣖ

قُلْ اِنْ كُنْتُمْ تُحِبُّونَ اللّٰهَ فَاتَّبِعُونٖي يُحْبِبْكُمُ اللّٰهُ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْؕ وَاللّٰهُ غَفُورٌ رَحٖيمٌ

قُلْ اَطٖيعُوا اللّٰهَ وَالرَّسُولَۚ فَاِنْ تَوَلَّوْا فَاِنَّ اللّٰهَ لَا يُحِبُّ الْكَافِرٖينَ

اِنَّ اللّٰهَ اصْطَفٰٓى اٰدَمَ وَنُوحاً وَاٰلَ اِبْرٰهٖيمَ وَاٰلَ عِمْرٰنَ عَلَى الْعَالَمٖينَۙ

ذُرِّيَّةً بَعْضُهَا مِنْ بَعْضٍؕ وَاللّٰهُ سَمٖيعٌ عَلٖيمٌۚ

اِذْ قَالَتِ امْرَاَتُ عِمْرٰنَ رَبِّ اِنّٖي نَذَرْتُ لَكَ مَا فٖي بَطْنٖي مُحَرَّراً فَتَقَبَّلْ مِنّٖيۚ اِنَّكَ اَنْتَ السَّمٖيعُ الْعَلٖيمُ

فَلَمَّا وَضَعَتْهَا قَالَتْ رَبِّ اِنّٖي وَضَعْتُهَٓا اُنْثٰىؕ وَاللّٰهُ اَعْلَمُ بِمَا وَضَعَتْؕ وَلَيْسَ الذَّكَرُ كَالْاُنْثٰىۚ وَاِنّٖي سَمَّيْتُهَا مَرْيَمَ وَاِنّٖٓي اُعٖيذُهَا بِكَ وَذُرِّيَّتَهَا مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجٖيمِ

فَتَقَبَّلَهَا رَبُّهَا بِقَبُولٍ حَسَنٍ وَاَنْبَتَهَا نَبَاتاً حَسَناًۙ وَكَفَّلَهَا زَكَرِيَّاؕ كُلَّمَا دَخَلَ عَلَيْهَا زَكَرِيَّا الْمِحْرَابَۙ وَجَدَ عِنْدَهَا رِزْقاًۚ قَالَ يَا مَرْيَمُ اَنّٰى لَكِ هٰذَاؕ قَالَتْ هُوَ مِنْ عِنْدِ اللّٰهِؕ اِنَّ اللّٰهَ يَرْزُقُ مَنْ يَشَٓاءُ بِغَيْرِ حِسَابٍ

Mübarek Ramazan boyunca gerçekleştirdiğimiz ibadetlerden biri mukabele geleneğidir. Mukabele, bir başkasının Kur'an-ı Kerim'i okuyuşunu takip etmek yoluyla hatim etme manasını taşır. Ramazan-ı şerifte en az bir defa hatim tamamlamak tavsiye edilmiştir.

Ramazan mukabelesi, geleneksel anlamda insanların bir araya gelerek gerçekleştirdikleri bir uygulama olsa da bu ibadeti internet ya da televizyon kanalları aracılığıyla yapmak da mümkün.

funduszeue.info olarak her gün bir cüzle Kur'an-ı Kerim'in hatmini siz değerli okurlarımızla birlikte tamamlayacağımız Ramazan mukabelesinin 3. cüzünü sizlerle buluşturuyoruz.

RAMAZAN MUKABELESİ 3. GÜN

Kur'an-ı Kerim uygulamamızdan cüzlerin Arapça okumalarına ulaşabilirve mukabele için podcastlerden faydalanabilirsiniz.

📌 3. CÜZÜ DİNLEMEK İÇİN TIKLAYIN

🔸 Kur'an-ı Kerim'i Arapçasından okuyup takip etmek kadar önemli görülen bir başka husus ise okunan ayet-i kerimelerin mealine ve tefsirine vakıf olmaktır.

🔸 Bu noktada her gün okunan bir cüzün mealini ve ayetlerin asıl manasını kavrayabilmek için tefsirini okumamız tavsiye edilir.

📌 3. CÜZÜN MEALİNİ DİNLEMEK İÇİN TIKLAYIN

Her gün bir cüzle Kur'an-ı Kerim'in hatmini tamamlayacağımız Ramazan mukabelesinin önceki cüzlerine aşağıdaki bağlantılardan ulaşabilirsiniz:

Ramazan mukabelesi Kur'an-ı Kerim hatmi 2. Cüz için tıklayın
Ramazan mukabelesi Kur'an-ı Kerim hatmi 1. Cüz için tıklayın

3. CÜZDE HANGİ SURELER BULUNUR?

🔸 Kur'an-ı Kerim'in 3. cüzü, Bakara suresinin ayetinden sonuna kadar olan bölümü ve Âl-i İmrân suresinin ayetine kadar olan kısmı ihtiva eder.

BAKARA SURESİ

Bakara suresi, Kur'an-ı Kerim'in ikinci ve en uzun suresidir. Hicret'in ardından ilk ayetleri Medine'de nazil olan bu surenin nüzul süresi 9 ya da 10 yılsürmüştür.

ayetten oluşan Bakara suresinin başlangıcından ayete kadar olan bölümü 1. cüzde; ayetten ayetine kadar olan bölümü 2. cüzde; ayetten sonuna kadar olan bölümü 3. cüzde yer almaktadır.

Bakara suresi ayetteki Ayetü'l kürsî nedeniyle "Suretü'l kürsi", içeriğindeki hükümlerin çokluğu nedeniyle "Füstatü'l Kur'an"olarak da adlandırılmıştır.

🔸 Surenin en meşhur adı olan Bakara, Arapçada sığır, inek manalarına gelirve Hz. Musa döneminde İsrailoğullarında faili meçhul bir cinayet nedeniyle diyet olarak kurban edilmesi gereken bir inekten bahsedilir.

🔸 Kıssaya göre, katilin bulunamaması nedeniyle toplumda büyük bir gerginlik çıkmış ve Hz. Musa'dan bir çözüm talep edilmiştir. Hz. Musa, Allah'tan aldığı vahye uygun olarak bir inek kesmelerini ve bunun bir parçasıyla maktulün cesedine vurmalarınıemretmiş; denilenin yapılması üzerine maktul dirilmiş ve kendisini öldürenin kimliğini açıklamıştır.

Taberî, I, ; Râzî, III,

Hz. Musa'nın mucizeleri nelerdir? Hz. Musa'nın hayatı ve risaleti…

🔸 İsrailoğulları kesmeleri gereken ineği kutsal kabul ettikleri için kesmek istememişlerve sığır hakkında, kesilmesi gereken ineğin özelliklerine dair Hz. Musa'ya pek çok soru sormuşlardır. Ayetlerde ineği bulup kestikleri ama "az daha bunu yapmayacakları" bildirilmiştir.

Bakara suresi ayetlerin tefsiri

BAKARA SURESİNDE VURGULANAN KONULAR

Sure, hem sayfa ve ayet bakımından Kur'an-ı Kerim'in en uzun suresi,hem de içeriğindeki konular ve çeşitlilik bakımından çok yönlüdür.

Bakara suresinde ilk olarak imanın esasları, insanın yaratılışı, kıblenin değişmesi, namaz, oruç, hac,sadaka, boşanma, nesep, nafaka, borçların kaydedilmesi gibi konulara yer verilmiştir.

Surede ön planda tutulan hedeflerin üç noktada yoğunluk kazandığı belirtilir:

🔸 İslam'ın iman esaslarını açıklamak, tevhid inancının özelliklerini ifade etmekve Müslümanların nasıl bir Allah inancına sahip olmaları gerektiğini tanımlamak.

🔸Kur'an-ı Kerim hidayetinin ne olduğunuve bu hidayet karşısında insanların durumu ve yerini belirlemek.

🔸 Müslümanların diğer dinlere mensup kişilerden ayrı, kendine mahsus vasıfları bulunan bir ümmet olduklarınıortaya koymak, ümmetin davranış kurallarını belirlemek ve İsrailoğullarının din anlayışlarında içine düştükleri yanılgı ve sapmalardan misaller vererek Müslümanları uyarmak.

3. Cüz - Bakara suresinin ayetleri

Bakara suresinin üçüncü cüzü, ayet ile Allah Teâla'nın peygamberlerini farklı özelliklerde yarattığı ve birbirlerine üstün kıldığıvurgusuyla başlamaktadır.

🔸 Bakara suresinin ayeti Ayetü'l Kürsî olarak bilinir ve okunması faziletli bulunur.

"Allah, O'ndan başka tanrı yoktur; diridir, her şeyin varlığı O'na bağlı ve dayalıdır. Ne uykusu gelir ne de uyur. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. O'nun izni olmadıkça katında hiçbir kimse şefaat edemez. Onların önlerinde ve arkalarında olanları O bilir. O'nun ilminden hiçbir şeyi -dilediği müstesna- kimse bilgisi içine sığdıramaz. O'nun kürsüsü gökleri ve yeri içine almıştır. Onları korumak kendisine zor gelmez. O yücedir, mutlak büyüktür."

Bakara suresi ayetin tefsiri

🔸 İnsanların pek çoğunun ise ilahi gerçekleri ve peygamberlerin değeriniinkâr ettikleri vurgulanır.

🔸 Oysaki ahiret gününü haber veren,bir hesap olduğunu ve ona hazırlanmanın gerekliliğini anlatan peygamberlerdir.

🔸 İnsanlar, kendisinden başka ilâh olmayan, göklerin ve yerin yaratıcısı, her şeyi bilen, kürsîsi yeri ve gökleri kaplayan, yüce arşın sahibi, hay ve kayyum olan Allah Teâla'nın huzurunda, kendilerine hiçbir dostluğun ve yardımın fayda sağlamayacağı bir günde hesabaçekileceklerdir.

🔸 Dinde zorlama olmayacağı vurgusunun da yapıldığıayetlerde doğruluk ile eğriliğin tamamen açığa çıktığı, Allah'ın iman edenlerin yardımcısı olduğu, onları karanlıktan aydınlığa çıkaracağı vurgulanmıştır.

Bakara suresi ayetlerin tefsiri

🔸 İlerleyen ayetlerde hidayete ilişkin açıklamalarda bulunulmuş ve bunun, her şeyden evvel Allah'a dair sağlam bir itikada sahip olmaklave peygamberlere gelen vahiy ile mümkün olduğu bildirilmiştir.

🔸 Hz. İbrahim'in Allah hakkında kendisiyle tartışmaya giren birini nasıl susturduğu örnek verilmiş ve bu kıssada ölülerin nasıl dirileceğine dair inancının Allah'ın mucizesi ile nasıl gerçekleştirildiği zikredilmiştir.

🔸 Sonraki ayetlerde hesap gününe nasıl hazırlanmak gerektiği, bunun için hangi iyiliklerin yapılıp hangi yasaklardan uzak durmak gerektiği vurgulanmıştır.

🔸 Yoksulların ve yardıma ihtiyacı olanların gözetilmesini emreden ayetlerin ardından bu bölüm, Kur'an-ı Kerim'in nazil olan son ayeti olduğu rivayet edilen ayet ile noktalanırve hesap gününe dair vurgular, Fatiha suresinde geçen "mâliki yevmi'd-dîn" ifadesinin bir açıklaması mahiyetini taşır.

"Bir günden sakının ki, onda Allah'a döndürüleceksiniz, sonra kimseye zulmedilmeden herkese hak ettiği tam olarak verilecektir."

Bakara suresi ayetlerin tefsiri

🔸 Borç ve alacakların miktarı, ödeme zamanları ve borçların rehin karşılığında verilmesi gibi hususlara değinilen ayetlerin ardından göklerin ve yerin Allah'a ait olduğu, Allah'ın gizli açık her şeyi bildiği, dilediğini bağışlayıp dilediğini cezalandırabileceğiuyarısında bulunulmuştur.

Bakara suresi ayetlerin tefsiri

🔸 Bakara suresi, İslam dininin iman ilkeleri ve Müslümanların din anlayışına ışık tutan; surenin bir özeti olarak da görülebilecek olan ayetler ile son bulur. Bu ayetler aynı zamanda Amenerrasulüolarak bilinir.

"Allah'ın elçisi ve müminler, rabbinden ona indirilene iman ettiler. Her biri Allah'a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine inandılar. "O'nun elçileri arasında ayırım yapmayız" ve "İşittik, itaat ettik, bağışlamanı dileriz rabbimiz, gidiş sanadır" dediler.

Allah hiçbir kimseyi, gücünün yetmediği bir şeyle yükümlü kılmaz; lehinde olanı da kendi kazandığıdır, aleyhinde olanı da kendi kazandığıdır. Rabbimiz! Unutur veya yanılırsak bizi cezalandırma! Bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır yük yükleme! Üstesinden gelemeyeceğimiz şeyleri boynumuza borç kılma! Bizi bağışla, ayıplarımızı ört ve bize rahmetinle muamele buyur! Sen bizim sahibimiz ve yardımcımızsın; artık inkârcı topluluğa karşı bize yardım et!"

Bakara suresi ayetlerin tefsiri

ÂL-İ İMRÂN SURESİ

Kur'an-ı Kerim'in üçüncü suresi olan Âl-i İmrân suresi, Medine döneminde nazil olmuştur ve ayetten oluşur. Sure, ismini ayette geçen "âle İmrâne" ifadesinden alır.

🔸 Bakara suresi ile birlikte bu iki sure "çifte güller" manasına gelen Zehrâvân ya da Zehrâveynolarak da adlandırılmıştır.

🔸 Âl-i İmrân suresi, Bakara ve Enfâl surelerinden sonra Hicret'in 3. yılında Uhud Savaşı'nın ardından nazil olmaya başlamış ve tamamlanması Hicret'in 9. yılına dek sürmüştür.

🔸 Surenin isminde geçen "âl" ifadesi aile, sülale, akraba, hanedan gibi manalara gelmekle birlikte peygamberlerin ümmeti, hükümdarların sadık kulları gibi anlamlar da taşır.

🔸 "İmrân" ise özel isimdir ve kaynaklarda iki İmrân'danbahsedilir. Bunlardan ilki Hz. Musa ve Hz. Harun peygamberlerin babası; ikincisi ise Hz. Meryem'in babasıdır. ayette zikredilen İmran'ın bu ikisinden hangisi olduğu ihtilaflı olsa da ilerleyen ayetlerde özellikle Hz. Meryem ve Hz. İsa'dan söz edilmesi, söz konusu ayette Hz. Meryem'in babası olan İmrân'dansöz edildiği sonucuna ulaştırmaktadır.

"Allah, birbirinden gelme nesiller olarak Âdem'i, Nûh'u, İbrâhim ailesini ve İmrân ailesini seçip âlemlere (bütün yaratılmışlara) üstün kıldı. Allah hakkıyla işitmekte ve bilmektedir."

Âl-i İmrân suresi ayetlerin tefsiri

ÂL-İ İMRÂN SURESİNDE VURGULANAN KONULAR

🔸 Âl-i İmrân suresinin nüzul sebebi, peygamberlik konusuna açıklık kazandırmak, peygamberlerin Allah'a, birbirlerine ve ümmete dair görev ve sorumluluklarını belirtmek ve peygamberlere ilişkin yanlış düşünce ve inanışları düzeltmektir.

🔸 Surede peygamberlik meselesi tüm yönleriyle ele alınarakortaya konmuştur. Hem konu hem muhteva hem de üslup açısından Bakara suresini andıran Âl-i İmrân suresi, onun bir devamı gibi görünmektedir.

🔸 Müslümanlar Hicret'in ardından Medine'de meskûn Yahudilerle, Uhud Savaşı'nın ardından ise Hristiyanlarla karşılaşmışlardır. Bakara suresinde Yahudilikle ilgili, Âl-i İmrân suresinde ise Hristiyanlıkla ilgili vurguların yapıldığı görülür.

3. Cüz - Âl-i İmrân suresinin ayetleri

🔸 Âl-i İmrân suresinin ilk ayetlerinde ilahi vahyin hedefi ve amacıaçıklanmakta; daha önce nüzul olan Tevrat ve İncil gibi Kur'an-ı Kerim'in de insanlara doğru yolu göstermek, onları hak dine yöneltmek için geldiği vurgulanmaktadır.

🔸 Bu ayetlerde ilahi vahyin anlaşılması ve yorumlanmasına dair usul ile ilgili ilkelere değinilmiştir.

🔸 Allah'ın peygamberlerine vahiy ettiği ayetlerin bir kısmı kesin anlamlı, bir kısmı ise farklı konuları açıklamayı sağlayan, derin ve hikmetli anlamlar taşıyan ayetlerdir.

Âl-i İmrân suresi ayetlerin tefsiri

🔸 Peygamberlerin ümmetlerine, ümmetlerin de peygamberlere karşı görev ve sorumluluklarının olduğu bildirilmiştir.

🔸 Bu minvalde Allah'ın kullarını sevdiği için onlara peygamber gönderdiği belirtilmiş ve Allah içlerinden bir peygamber göndererek insanlara lütufta bulunmuştur.

🔸 Müminler, dilini anladıkları o peygamber sayesinde doğru yolu bulabilmekte, hidayete erebilmekte ve Allah'ın kitabını öğrenerek kötü huylardan arınmakta ve ahlaken yücelip olgunlaşmaktalardır.

Her ümmet, kendisine gönderilen peygamberin emirlerine uymak, onu örnek almak ve izinden gitmek zorundadır. Zira Allah'a ve O'nun emirlerine itaat, peygambere itaat demektir.

Âl-i İmrân suresi ayetlerin tefsiri

🔸 Sonraki ayetlerde Hz. İsa'nın ailesi, annesi, Hz. Meryem'in iffeti ve babasız dünyaya gelişi, Allah'ın birliği hakkında söyledikleri açıklanmış ve İncil'de bulunmayan bilgiler verilmiştir.

🔸 Hz. İsa'nın misal olarak verilmesinde özel durumu göz önüne serilmiş; peygamber arasında onun getirdiği din, yanlış yorumlamalarla en çok çığırından çıkarılmış tebliğ haline gelmişve ümmeti tarafından "Allah'ın oğlu"olarak kabul edilmiştir.

🔸 Uluhiyet ve nübüvvetin birbirine karıştırılmaması gerektiğivurgulanmış ve bu konu Hz. İsa'nın şahsında ele alınarak tüm yönleri ile açıklığa kavuşturulmuştur.

🔸 Bir peygamber olarak Hz. İsa'nın da tebliğ ettiği ve insanları Allah yoluna davet ettiği belirtilmiştir.

"Benden önce gelen Tevrat'ı doğrulayıcı olarak ve size haram kılınmış olanların bir kısmının sizin için helâl olduğunu bildireyim diye gönderildim ve size rabbimden bir mûcize getirdim. Artık Allah'a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.

Kuşkusuz Allah benim de rabbimdir, sizin de rabbinizdir. Öyleyse O'na kulluk edin, işte doğru olan yol budur."

Âl-i İmrân suresi ayetlerin tefsiri

🔸 İlerleyen ayetlerde nübüvvet konusunun yerini belirleyen ayetlere değinilmişve uluhiyete göre yeri konusu iyice aydınlığa kavuşturularak peygamberlerin birbirlerine göre durumları açıklanmıştır.

🔸 Her peygamberin kendinden öncekileri tasdik ettiği vekendisinden sonra gelecek peygamberi haber verdiği; ümmetine gelecek olan peygambere inanarak yardım etmelerini söylediği bildirilmiştir.

🔸 Kim bu yoldan dönerse yoldan çıkmışların ta kendisi olacağı belirtilmiş; göklerde olanların da yer de olanların da isteyerek veya istemeyerek Allah'a boyun eğdiklerive yine O'na döndürülecekleri vurgulanmıştır.

Âl-i İmrân suresi ayetlerin tefsiri

🔸 Allah Teâlâ'nın Hz. İbrahim ve diğer peygamberler aracılığıyla gönderdiği dinin bu olduğu vurgulanmıştır.

"De ki: Biz Allah'a ve bize indirilene; kezâ İbrâhim, İsmâil, İshak, Ya'kūb ve torunlarına indirilenlere; yine Mûsâ, Îsâ ve bütün peygamberlere rableri tarafından verilenlere iman ettik. Onlar arasında ayırım yapmayız ve biz O'na teslim olmuşuzdur."

Âl-i İmrân suresi ayetin tefsiri

🔸 Allah'ın dini olan İslam'ın yolunun, peygamberler arasında ayırım yapmadan hepsine inanmakolduğu vurgulanmıştır.

🔸 Kim İslam'dan başka bir din peşinde koşarsa o din kabul edilmeyecek, o kimse ahirette ziyan edenlerden olacaktır.

"Kim İslâm'dan başka bir din arama çabası içine girerse, bilsin ki bu kendisinden asla kabul edilmeyecek ve o âhirette ziyan edenlerden olacaktır."

Âl-i İmrân suresi ayetin tefsiri

🔸 Sonraki ayetlerde, inkârcılığa sapanlara ilişkin hükümlere yer verilmiş;onların cezalandırılacağı, ebedi olan lanetin içine gömülüp gidecekleri vurgulanmıştır.

🔸 Tövbe edip kendini düzeltenler ayrı tutulmuş; Allah'ın çok bağışlayıcı ve merhametli olduğu belirtilmiştir.

🔸 Ancak imanlarının ardından inkârcılığa sapan ve inkârlarını daha da arttıranların tövbelerinin kabul edilmeyeceği; inkâr edip kâfir olarak ölenler için elem veren bir azabın olduğu haber verilmiştir.

Âl-i İmrân suresi ayetin tefsiri

MUKABELE NASIL OKUNUR?

Mukabele karşılık verme, karşılıklı okuma anlamına gelir. Bir kimsenin Kur'an'ı ezberden veya kitaptan yüksek sesle okuması ve onu dinleyen topluluğun da sessizce Kur'an'dan takip etmesi anlamına gelen mukabele şu şekilde okunmalıdır:

🔸 Okumaya başlamadan önce ağız misvakla temizlenmeli.

🔸 Mescit veya bir başka temiz yerde okunmalı.

🔸 Kıbleye yönelmeli.

🔸 Allah Teâla'nın Nahl suresinin 98'inci ayetinde buyurduğu üzere "Kur'an okuyacak olduğun zaman, kovulmuş şeytandan Allah'a sığın" sözünden hareketle Kur'an okumaya başlarken euzü besmele çekilmelidir.

🔸 Tevbe Suresi hariç her surenin başında besmele çekilmelidir.

🔸 Okunan Kur'an ayetlerini huşu ile dinleyip anlamları hakkında düşünmelidir.

🔸 Sesi güzelleştirmek ve Kur'an-ı Kerim'i tane tane okumak gerekir. Aceleci davranmamak ve med kaidelerine uymak gerekir.

KUR'AN-I KERİM HATİMLİ MEAL DİNLEMEK İÇİN TIKLAYIN

Kur'an-ı Kerim'i dinlemek, aynı zamanda Kur'an'ın da emridir. Cenâb-ı Hak, Araf suresinin 'üncü ayetinde "Kur'an okunduğu zaman onu dinleyin ve susun ki, merhamet olunasınız"buyurur.

MUKABELE NASIL ORTAYA ÇIKTI?

Peygamber Efendimize (sav) yılında ilk vahyin gelişiyle başlayan Kur'an'ın indiriliş süreci, yılına kadar, yaklaşık 23 yıl devam etti.

🔸 Peygamberimizle (sav) Cebrail, her yıl Ramazan ayında bir araya gelerek,o güne kadar indirilen Kur'an ayetlerini, karşılıklı olarak okudular. Önce Cebrail okur Peygamberimiz (sav) dinlerdi. Daha sonra da Peygamberimiz okur, Cebrail dinlerdi.

🔸 Bu durum Peygamberimizin (sav) vefat ettiği yıl de iki kez tekrarlandı.Böylece Kur'an ayetlerinin unutulmasının önüne geçildi. Peygamberimizin (sav) bu davranışını kendilerine örnek alan Müslümanlar, bunu dini bir gelenek olarak günümüze kadar sürdürmüşlerdi.

PEYGAMBERİMİZ KUR'AN'I BAŞKASINDAN DİNLEMEYİ SEVERDİ

Peygamber Efendimiz (sav), Kur'an'ı başkasından dinlemeyi severdi. Başkasından dinlerken mübarek gözyaşlarını tutamazdı.

🔸 Bir hadiste, Allah'ın evlerinden birinde O'nun kitabını okuyan ve müzakere eden cemaati rahmetin kaplayacağı,onları meleklerin kuşatacağı ve Allah Teâlâ'nın o mecliste yer alanları kendi nezdinde bulunanlara bildireceği kaydedilir.

Müslim, Ebû Dâvûd, Tirmizî

İbn-i Mes'ud (ra) anlatıyor:

Resulullah (sav) bana hitaben: "Bana Kur'ân oku!" buyurdu. Ben "Ya Resûlallah! Kur'ân sana indirildiği halde, sana Kur'ân'ı ben mi okuyacağım?"dedim. Allah Resulü (sav) "Ben Kur'an'ı kendimden başka birisinden dinlemeyi hakikaten severim" buyurdu. Bunun üzerine, Resul-i Ekrem'e (sav) Nisâ suresinden okumaya başladım.

Nihayet "Her ümmetten birer şâhit getirdiğimiz ve ey Muhammed, onların üzerlerine de seni şâhit olarak getirdiğimiz zaman onların hâli nice olur?"ayetine geldiğimde, Resûl-i Ekrem Efendimiz (sav) "Şimdilik yeter!" buyurdu. Dönüp baktığımda, bir de ne göreyim, Resul-i Ekrem Efendimizin (sav) iki gözünden yaşlar akıyordu.

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası